Ankara’dan gelen haberler AKP’nin İzmir, Diyarbakır, Mersin ve Eskişehir adaylarını seçim takviminden 45 gün önce açıklayacağını gösteriyor.
Ben, AKP’nin o kadar aceleci davranacağını düşünmüyorum.
Daha doğrusu, CHP’ye göre hareket edeceğini tahmin ediyorum.
CHP’nin de takvimi sonuna kadar kullanacağına inanıyorum.
Çünkü mevcut belediye başkanı CHP’lidir; aday olsa da olmasa da önünde altı aylık bir çalışma takvimi ve devam eden yatırımlar vardır.
Hiç kimse bunların bir aksaklığa uğramasını istemez.
Kabul edelim...
Bu seçimlerdeki tartışmalar semboller üzerinden yapılacaktır.
AKP hakkında açılan kapatma davası ve çıkan sonuç da bunu güçlendirmektedir.
Seçimlerin en anlamlı sembolü İzmir’dir. AKP için İzmir ne anlama geliyorsa, CHP için de anlam o kadar önemlidir. Her şey açık ve nettir.
İzmir’de seçimi kaybetmek genel merkezde tam anlamıyla bir deprem yaratacaktır.
Bugüne kadar sonuçları yorumlayan ve CHP seçmenini ikna eden Deniz Baykal, bir aksilik olması halinde bu sefer zorlanacaktır.
Her seferinde hatırlatıyorum. Yaşanan siyasi gelişmeler yerel seçimlerin çok önemli olduğunu göstermektedir.
Siyaseti yerelle finanse eden AKP, yine bastıracaktır. CHP’nin de yüzde 20’lerden 30’lara çıkması ancak ve ancak belediyelerdeki başarıyla olur.
Bu da sadece İzmir’le olmaz. İzmir’i kaybetmemek sembolik bir anlam katsa da, İstanbul ve Ankara’ya alamayan bir parti de iktidara emin adımlarla yürüyemez.
Tunç Soyer Seferihisar’dan aday adayı
EXPO 2015’in genel sekreterliğini yürüten Tunç Soyer, Seferihisar’dan belediye başkan adaylığını koymaya karar verdi. Çok da iyi yaptı.
Soyer’in tercihi CHP oldu. Ben, parti ismi ne olursa olsun, Türk siyasetine yeni yüzler girmesinden yanayım. Yeni ve kaliteli... Etik değerleri öne çıkaran, kendisi için değil ülkesi için hizmet üretecek, geleceği şekillendirebilen, hayalleri olan ve bunlara tutkuyla bağlı insanlar siyasette olmalı. Başkan olmalılar, milletvekili olmalılar ya da politikanın içinde yer almalılar. Başka türlü bu kısırdöngüden kurtulmamız çok zor olacak. Tunç Soyer’e şimdiden başarılar dilerim.
“Damardan girmek...”
Özellikle, Doğu’da çalışmış doktorlar bilir; yazdığınız reçetedeki ilaçları nasıl kullanacağını tarif etmeye başlarsınız ki, hasta sözünüzü keser: “Bunun iğnesi yok mu doktur bey?” Sosyo-ekonomik düzeyi düşük hastaların birçoğu tedavi için “damardan girme”nin şart olduğuna koşullandırılmışlardır çünkü. Evet, zaman geçirmeden “damardan girme” bazen hayat kurtarıcı olabilir, örneğin “şok” tablosunda. “Damardan bir kez girildiğinde” hayat kurtarıcı kan, sıvı ve antibiyotikler de verilebilir, rahat uyutacak ilaçlar da... Kan, sıvı ve antibiyotik vermez, sadece uyku ilacı verirseniz hastanın huzur içinde ölmesini sağlamak da olası...
“Damardan girme”nin bir amacı da damarına girilen kişinin kanını almak ve gereksinim duyan başkalarına vermektir. Bu işlem öncesinde kanı alınan kişinin yeterli kana ve AIDS, hepatit gibi kanla bulaşabilen enfeksiyonlara sahip olup olmadığı araştırılmazsa, kanı yetersiz vericinin ölmesine (en azından sürünmesine) veya tehlikeli enfeksiyonların yayılmasına yol açılabilir. “Damardan girip” kan alınacak kişileri iyi seçmek ve damardan çıktıktan sonra çok dikkatli olmak gerek.
* * *
İyi hekim, tedavide zorunlu olmadıkça “damardan girme”yi yeğlemez; çünkü damardan girerek verdiğiniz çok basit bir ilaç bile alerjiye ve önemli komplikasyonlara yol açabilir. “Damardan giren” hekimin işi de zordur; bir bakmışsınız, iğne batmış, tedavi etmeye kalktığınız ölümcül enfeksiyon size de bulaşmış.
* * *
Not: Son dönemde aktif görev almak istemeyen Manisa Milletvekili Sayın Bülent Arınç’ı, “Ben dört dönem milletvekilliği yaptım. Tanımadığım insan, belediye başkanı yok. Meclis Başkanı olarak bir ricam olsa kimse geri çevirmezdi. Meclis Başkanı olunca Vectra marka arabamı sattım. Eşim için WV Golf marka bir araç aldım. Başkanlıktan ayrılınca bir araç ihtiyacı doğdu. Audi marka bir aracı beğendik. 102 bin YTL bu araç. Bütün birikimlerimizi çıkardık 65 bin YTL para çıktı. TBMM Vakıfbank’tan 40 bin YTL kredi çektim. 2.5 yıl daha ödeyeceğim. Önemli bir siyasetçi olarak yıllar süren birikimlerin sonunda 65 bin YTL ancak çıktı. Ben aptal ya da enayi değilim. Ama bir siyasetçinin kendine dikkat etmesi lazım“ sözleri nedeniyle kutlarım; siyasi görüşüm çok farklı olsa da.
(Prof. Dr. Ülgen Zeki Ok’un kaleminden, )