Deniz Sipahi

Deniz Sipahi

dsipahi@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

Ekim ayının sonlarına geliyoruz. Önümüzdeki dört hafta yerel seçimler öncesindeki en kritik dönemler olacak.
Hafta içinde aday adaylarıyla ilgili birkaç yazı yazdım.
Mail kutumda onlarca mesaj var.
Demek ki, İzmirliler yerel siyaseti yakından takip ediyor ve 2009 Mart’ına kadar siyasi kulisler epeyce hareketli geçecek.
Bir özet yapayım...
CHP’de konuşulan üç isim var.
Aziz Kocaoğlu, Mehmet Ali Susam, Hakan Tartan...
Kocaoğlu aday adaylığını açıkladı. Kabul edelim ki, İzmir gibi bir kentte ve CHP’nin en önemli kalesinin mevcut belediye başkanı olmak önemli bir avantajdır.
Ancak Susam ve Tartan isimlerini de unutmamak gerekiyor.
Böyle bakıldığında CHP cephesi biraz daha net...
* * *
AKP’de ise listeler hazırlanıyor, nabızlar yoklanıyor, anketler yapılıyor.
Olasılık hesapları yapılıyor.
“Aziz Kocaoğlu olursa karşısındaki isim şu olabilir. Olmazsa şunlar olabilir...” diye.
İzmir’deki adaylık sürecini Başbakan Recep Tayyip Erdoğan bire bir takip ediyor. Ancak rapor aldığı ve detaylarla uğraşan kişi Teşkilat Başkan Yardımcısı ve İstanbul Milletvekili Mehmet Müezzinoğlu...
AKP aday seçiminde isabetli bir seçim yapmak istiyor.
Partinin varoşlarda bir sıkıntısı olmayacağı, asıl problemin kıyıda ve merkezde olduğu hesaplanıyor.
O yüzden seçilecek ismin medyatik ve popüler olması önem kazanıyor.
Geçen hafta gazete sütunlarında birçok kişinin ismi çıktı.
Böyle bir profil çizildiğinde hemen akla mevcut odaların başkanları akla geliyor.
Ege Bölgesi Sanayi Odası Başkanı Tamer Taşkın’ın ve Meclis Başkanı Ender Yorgancılar’ın ismi ortaya atıldı.
Selim Gökdemir, Taha Aksoy gibi parti teşkilatının yakından tanıdığı kişiler konuşulmaya başlandı.
Aslında Mahmut Özgener teklifi kabul etmiş olsaydı, AKP’nin adayı belli olmuş olacaktı.
Futbol Federasyonu Başkanlığı’na yeni seçilen ve bu görevi sonuna kadar yapmak istemesi Özgener’in yolunu kapadı.
Hafta içinde bir ismi öne çıkardım.
Aldığım bilgiler Ankara kaynaklıydı ve süzgeçten geçtikten sonra Fatih Dalan’ın seçeneklerden biri olduğunu söylüyordu.
Daha doğrusu en güçlü adaylardan biri olduğu yönündeydi.
Elbette siyaset uzun bir maraton ve bir hafta içinde çok şeyin değişeceğini herkes biliyor.
Ancak Dalan ismini bir kenara not etmenizi tavsiye ediyorum.
Şimdi benzer kaynaklar bir ismi daha öne çıkarıyorlar.
Doğal olarak İzmir’i çok isteyen AKP Genel Merkezi, son dakikaya kadar bu alternatifleri gündeme getirecek ve karar kasım ayının son günlerinde verilecektir.
Kamuoyunda konuşulan isimlerin hepsi güçlü ve tercih edilebilecek adaylar.
Ama hiç unutmayın ki, alternatifler son günlere gelindiğinde azalır ve geriye en fazla üç isim kalır.
* * *
Siyaseti iyi okuyan dostlar, öne çıkan bir ismi daha işaret ediyorlar.
Ekrem Demirtaş...
Demirtaş ismi yapılan anketlerde en fazla tanınan isim olarak listelerde yer alıyor.
Demirtaş formülünü ortaya atanlar CHP’nin Aziz Kocaoğlu ile seçimlere gideceğini düşünenler...
Yıldızları bir türlü barışmayan bu iki güçlü ismin seçim sürecinde karşı karşıya gelmesinin farklı bir algılama yaratacağını düşünüyorlar.
Haftaların değil, günlerin artık önem kazandığı bir süreçteyiz.
Ankara’daki dostlar, Fatih Dalan’ın isminin yanına bir ikincisini daha ekliyorlar.
O da İzmir Ticaret Odası’nın Başkanı Ekrem Demirtaş...

Haberin Devamı

Literatüre geçen Üner Tan Sendromu
Behçet Hastalığı’nın isim babası Hulusi Behçet’ten sonra bir sendroma adını veren ikinci Türk bilim adamı olarak literatüre geçen Türkiye Bilimler Akademisi (TÜBA) şeref üyesi Prof. Dr. Üner Tan’dan “Üner Tan Sendromu” ve geliştirdiği “tersine evrim” hipotezini dinleme fırsatı buldum. Prof. Tan, Celal Bayar Üniversitesi Tıp Fakültesi’nde gerçekleşen konferansa bilimsel birikiminin yanında renkli ve esprili kişiliği ile renk kattı.
İskenderun’un Kırıkhan İlçesi Demirkonak Köyü’nde, uzak akraba evliliği yapmış bir ailenin 19 çocuğundan el ve ayakları üzerinde yürüyen beşini araştıran Tan ve ekibi, tabloya konuşma bozukluğu (kendi aralarında ilkel konuşma) ve zeka geriliği belirtilerinin de eşlik ettiğini belirleyerek, sendromu tanımlamış. Sendroma yol açan gen bölgesinin bulunması ve Adana, Gaziantep ile Çanakkale’de benzer olguların ortaya çıkması ile sendromun varlığı kanıtlanmış. Prof. Tan ayrıca evrimin Darwin’den önce açıklandığını ve insan evriminin Darwin’in söylediği gibi aşamalı olarak değil, sıçrama ile oluştuğuna inandığını söyledi.
* * *
Prof. Tan’ın konuşması sırasında dile getirdiği “tersine evrim” hipotezini, aylardır üzerinde kafa yorduğum “negatif seleksiyon (seçim)” kavramı ile birleştirdim ve konuşmanın ardından söz alarak “tersine evrim”in ülkemizde ortaya çıkmasına fazla şaşırmadığımı; dünyada evrim ve onun temeli olan “doğal seleksiyon”un sürdüğü gözlenirken, ülkemizde giderek “negatif seleksiyon”un ön plana çıktığını anlattım.
Dürüst, yetenekli ve başarılı insanların çeşitli yöntemlerle alaşağı edilerek bu niteliklerden yoksun kişilerin yükseldiklerinin gözlendiğini belirttim. Ayrıca 19.03.2006 tarihli Milliyet EGE’de yazdığım “Evrim teorisi Mevlana’ya mı ait?” başlıklı yazıda belirttiğim Mevlana’nın 13. yüzyılda Kuran’dan yola çıkarak öne sürdüğü insanın sırasıyla mineral, bitki ve hayvandan evrildiğine ilişkin görüşlerini anımsattım.
“Tersine evrim” için bir kanıt olduğu ileri sürülen “Üner Tan Sendromu” dünya basınında geniş yer bulmuş. Atina’da verdiği konferans öncesinde rektör tarafından havaalanında karşılanmış, basın toplantıları düzenlenmiş. Türkiye’de aynı ilgiyi görememekten yakınan Sayın Tan’a, konferansa katılan en üst düzey yetkili olarak (Temel Tıp Bölüm Başkanı) hak veriyorum.
(Prof. Dr. Ülgen Zeki Ok’un kaleminden, ulgenok@ulgenok.net)