Deniz Sipahi

Deniz Sipahi

dsipahi@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

ANNESİNİ altı yıl önce kaybetmişti.
O’nu çok özlemişti.
Burnunda tütüyordu. Üstelik 5 Mayıs annesinin yaş günüydü.
Anneler Günü’nü de yaklaşıyordu.
Biraz dolaşıp eski günleri düşünmek istedi.
Evi aradı, biraz geç geleceğini söyledi.
Eminim...
Annesiyle geçirdiği güzel günleri hayal etti.
Onunla kucaklaştı, koklaştı, sarıldı.
Konuştuklarını hatırladı, ikisi arasında sır kalan şeyleri düşündü.
Güzel günleri, gülüşmeleri, kahkahaları... Okula ilk gidişi, okuduğu ilk sözcüğü, ilk mezuniyeti...
Annesinin kendisini kutlayışını...
İlk hayal kırıklığını...
Çin için ağlarken annesinin kendisini öperek teselli etmesini...
Liseyi, üniversiteyi...
Başarıları, başarısızlıkları...
İlk iş başvurusunu...
Hayatına giren kadını, evlilik teklifini...
Düğün telaşını...
Torun sevincini...
Acı, tatlı günler...
*   *   *
Anneyle çocukların ilişkisi bambaşkadır.
Bambaşka...
Anne çocuklarına kızamaz, çocuklar annelerini unutamaz.
Ne olursa olsun...
Arada ne geçerse geçsin...
Anneler kutsaldır...
*   *   *
Arabasına bindi, evinin yolunu tuttu.
Keşke annesini geri getirebilseydi.
İzmir’in yeni gözdelerinden biri olan Sasalı’ya taşınmıştı.
Oğlu Kaan, eşi Figen onu bekliyordu.
O ise arabasında tek başına annesinin yaş gününü kutluyordu.
“İyi ki doğdun anne, seni çok özledim...”
*   *   *
Birden ne olduysa; direksiyon hakimiyetini kaybetti.
Araba bir oraya, bir buraya savruldu.
Durduğunda her şey için çok geçti.
İlkay (Karayalçın) bir melek olmuştu.
Çok sevdiği annesiyle buluşmuştu.
Birinci not: Değerli dostlar İzmirlilerin çok yakından tanıdığı bir arkadaşımızı, dostumuzu, kardeşimizi 5 Mayıs günü çok talihsiz bir trafik kazası sonucu kaybettik. İlkay Karayalçın sevecen, neşeli, insancıl, ilkeli, entelektüel. Adam gibi bir adamdı. Kendisine Allah’tan rahmet diliyor, mekanının cennet olmasını diliyorum.
İkinci not: Annelerin hakkı ödenir mi? Ödenmez, ödenemez... Kelimelerle anlatılamayan fedakarlık ve karşılıksız sevgiyi, tarif et deseniz bana herhalde sadece “Anne...” derim. Başta kendi annem olmak üzere tüm annelerin “Anneler Günü”nü kutlarım.


Analara kıymayın efendiler
MARDİN’DEKİ katliam, geçmişte Edip Akbayram’dan dinlediğimiz bir Nazım Hikmet şiirinin ilk dizelerini anımsatıyor.
“Analardır adam eden adamı / Aydınlıklardır önümüzde gider. / Sizi de bir ana doğurmadı mı? / Analara kıymayın efendiler / Bulutlar adam öldürmesin.”
“Koşuyor altı yaşında bir oğlan, / Uçurtması geçiyor ağaçlardan, / Siz de böyle koşmuştunuz bir zaman. / Çocuklara kıymayın efendiler / Bulutlar adam öldürmesin.”
*   *   *
Nasıl bir yaratık gözünü kırpmadan onlarca kadının ve çocuğun yaşamına son verir. Hayvan diyemiyorum; çünkü Özdemir Erdoğan’ın bir şarkısında söylediği gibi; “Diğer canlılar öldürmez karınları doyunca / Güçlü olmak uğruna cinayet insanda var”.
Bir insanı, bir yaratığa dönüştüren ana neden ne? Ne töre, ne para ve çıkar hırsı, ne kin, ne nefret; ana neden tüm bunları yaratan “cehalet...”
Sadece öldürülenler değil; öldürenler de cehaletin kurbanları...
Hatta öldüren ve öldürülenleri cahil bırakarak kendilerine çıkar sağlayan, saltanatlarını bu sayede sürdürebilen cahiller de birer kurban aslında.
Analar neden adam edemiyorlar adamı? Bu olaylar neden Doğu ve Güney Doğu’da çok daha sık? “Sanki hiç yaşamamış gibi ölen ve soframızdaki yeri öküzümüzden sonra gelen” kadınlarımız hala “parayla” alınıp, satılabiliyorlar. Analar cahil, okuma yazma bilmiyorlar.
Kadının Statüsü Genel Müdürlüğü’nün resmi verilerine göre okuma yazma bilmeyen kadınların, bölge kadın nüfusuna oranı Marmara Bölgesi’nde yüzde 12; İç Anadolu’da yüzde 15.2, Ege’de yüzde 15.8 iken, Doğu Anadolu’da yüzde 33.9, Güney - Doğu Anadolu‘da yüzde 39.
Zorunlu eğitim mi? Onu 8 yıldan 12 yıla çıkarmayı planlıyoruz! Çocukluğu, kanunların hiçe sayıldığı bir ortamda geçenlerin büyüdüklerinde kanunlara uymaları beklenebilir mi?
*   *   *
Sorunun kökten çözümünü yıllar önce söylemiş Atatürk. “Köylünün en kısa zamanda okur - yazar olması, tüm köylerin okula ve öğretmene kavuşturulması, buna özgü öğretmen yetiştirilmesi gerek.”
Ölenlerin ve öldürenlerin kaderleri yıllar önce çizilmişti belki de. Ne zaman mı?
Yanıt Nazım Hikmet’in bir başka şiirinde gizli.
“Amerika, bütçemize 120 milyon lira hibe etti, 120 milyon lira. / ‘Amerikan emperyalizminin yarı sömürgesiyiz’, dedi Hikmet.”
Rastlantı eseri köy enstitülerinin kapanması ve toprak reformundan vazgeçilmesi izlemişti o günleri...
Anneler gününde iç açıcı bir yazı yazamadığım için tüm annelerden özür dilerim.
Not: Yayalara kıyamayıp, direksiyonunu çevirerek kendine kıyan İlkay Karayalçın dostuma Tanrı’dan rahmet, sevgili ailesine başsağlığı dilerim.
(Prof. Dr. Ülgen Zeki Ok’un kaleminden, ulgenok@ulgenok.net)