Deniz Sipahi

Deniz Sipahi

dsipahi@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

2002’de bu yana yazıyorum.
AKP merkeze oturmak zorunda...
Oturamazsa...
Türkiye yalpalar, demokrasi zarar görür, toplumsal uzlaşma zemininden uzaklaşılır, ülke kutuplaşmaya gider.
Olmadı mı?
Hepsi oldu...
Başbakan kürsüden anlatıyor.
“İzmir’i istiyorum...”
“Çankaya’yı da istiyorum, Tunceli’yi de istiyorum...”
Başbakan istiyor, her yeri istiyor.
Bakanları İzmir’e geliyor.
“Bize oy verirseniz, İzmir hizmet alır...”
Yoksa...
Şakayla karışık göndermeler, laf atmalar...
Anlattık, yazdık, çizdik.
“Türkiye’yi kutuplaştırmayın...” dedik.
“Bizler, onlar” ayrımı yapılmamasını istedik.
“Seçim sonrası rozetleri çıkarın” tavsiyesinde bulunduk.
Bir şey değişti mi?
Hayır...
Meydanların dilini, üslubunu eleştirdik.
Bugüne kadar hiç görmeye alışık olmadığımız tarzda olaylar yaşamaya başladık.
Tunceli Valisi kalkıp buzdolabı, çamaşır makinesi dağıttı.
Suyu olmayan eve buzdolabı dağıtmak...
Başbakan, “Valimi yedirmem...” deyince bundan cesaret alan Aydın Valisi kalktı, Aydın İl Başkanı gibi konuştu.
Baykal’ı APS ile yollamaya kalktı.
Başbakan “Kriz teğet geçti...” dedi.
Önlem paketlerini bir lütuf gibi seçimlere birkaç gün kala açıklamaya başladı.
Dayatmalar... “Ben yaparım, kimse karışamaz...” edaları... Yüzde 47’nin arkasına sığınıp, “Milletin desteği arkamızda...” diye kesip atmalar.
Gerçek olan şu ki...
Her oy emanettir. Halk sandığa gider oyunu atar ama o oyun bir sonraki seçimde garantisi yoktur.
29 Mart Türkiye’nin siyasi yol haritasında radikal değişikliklere gitmemiştir ancak halkın sıkıntılı olduğunu açıkça ortaya koymuştur.
İzmir...
İşte o yüzden sembollerin seçiminde İzmir’in verdiği kararı iyi okumak gerekir.
Hem iktidar partisi açısından hem de muhalefet açısından...
Türk halkı Başbakan’a “One minute...” dedi.
Anlayana...


AKP’nin yüzde 32’si büyük bir başarıdır
AKP İzmir İl Teşkilatı, belediye başkan adayları “Seçim sonuçlarına çok şaşırdık...” diyorlar. Neye şaşırmışlar... 2002’de iktidara gelmiş bir partinin hala bazı endişeleri giderememiş olması normal midir? Büyükşehir adayı Taha Aksoy’un, Başbakan Erdoğan’ın İzmir’deki mitingde “Valla da biz kimsenin hayat tarzına karışmayacağız” demeye gelen mesajlar vermesi normal mi? Sembolik de olsa Karşıyaka’da kedi, köpek maması dağıtılması normal mi? Normal değil... AKP merkeze gelmekten ısrarla kaçıyor.
Gelmezse ne olur söyleyeyim. Anavatan’dan farksız olur... Oylar emanettir. Halkın beklentilerine uymayan politikalar üretirseniz, o oylar başka bir seçimde bir başka partiye gider. Hepsi bu...
AKP’liler hiç şaşırmasın. Asıl şaşkınlığı yaşaması gereken İzmir’de MHP’dir. Böyle bir konjonktürde AKP’nin İzmir’de aldığı yüzde 32’lik oy büyük bir başarıdır. MHP’nin yüzde 15’lerin altında bir oy alması seçimin sürprizidir. Böyle bir dönemde AKP’nin yüzde 32’yi hayal bile edememesi gerekirdi.


Kocaoğlu’nun arkasında halk vardı

CHP lideri Deniz Baykal, Aziz Kocaoğlu’na adeta “Çin işkencesi” yaptı. İzmir’e geldi “Kocaoğlu...” demedi. Televizyon programına çıktı, yarım ağızla “Kocaoğlu...” dedi. Tekrar İzmir’e geldi, bu sefer “Erkek de olabilir, hatta kadın bile olabilir...” dedi. İzmit’e gitti, “Adayımız Sefa Sirmen’dir” dedi ama Aziz Bey’i açıklamadı. Belli ki son dakikaya kadar kafası karışıktı. Tayland krizi hala hafızalardan silinmemişti. CHP üst yönetiminden Aziz Kocaoğlu’nu seven vardı, sevmeyen vardı.
İşte böyle bir ortamda Kocaoğlu aday gösterildi.
Kocaoğlu’nun arkasında kim vardı?
Söyleyelim...
Halk vardı, halk...
“İzmir’de 30’da 30 yaparız...” diyen CHP Genel Merkezi değildi.
Kocaoğlu’ydu.
30’da 29 oldu. Siz onu 30’da 30 kabul edin. Çünkü Tayfur Çiçek aslında Kocaoğlu’nun adayıydı.
Yapmadılar...
Rekor bir oyla seçim kazanan Aziz Kocaoğlu var şimdi karşımızda.
Aziz Bey‘in yükü daha da artmış durumda.
Büyük düşünmek, büyük adımlar atmak zorunda...
Yapacaktır...
Buna inanıyorum.
Piriştina’nın aramızdan ayrılmasından sonraki süreci çabuk atlatan Kocaoğlu, ikinci döneminde daha iyi çalışacak, İzmir’e daha fazla katkı koyacaktır.
Bu seçim şunu gösterdi.
Halka rağmen siyaset yapılamaz...
Aziz Kocaoğlu ve Kemal Kılıçdaroğlu örnekleri bunu daha iyi anlatıyor.
Hayırlı olsun...