Deniz Sipahi

Deniz Sipahi

dsipahi@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

BAŞBAKAN Tayyip Erdoğan’ın, Çırağan Sarayı’nda yapılan “Medeniyetler İttifakı İkinci Forumu” ndaki yaptığı konuşmayı çok beğendim.
Erdoğan, birçok konuya değindi.
Ama konuşmasının en önemli ve ağırlıklı bölümü dünyanın hoşgörüye ne kadar ihtiyacı olduğuydu.
Erdoğan’ı dinlerken şöyle düşündüm.
Acaba aynı iklim Türkiye için de geçerli değil mi?
Başbakan şöyle dedi.
“Kutuplaşmanın adeta sembolü haline gelen ‘biz” ve ‘onlar’ anlayışını ortadan kaldırabilecek adımlar üzerinde düşünmeliyiz. ‘Ben’ in egemen olduğu bir anlayışta herkes diğeridir, başkasıdır, yabancıdır. Bugün insanlığın temel meselesi ‘ben’ i, ‘biz’ e dönüştürebilmek, menfaat çatışmasını ve ayrışmasını değil, menfaat birliğini, ortak çıkarları, ortak değerleri, ön plana çıkarmaktır. Tahammülsüzlük çatışmayı, çatışma ayrışmayı doğurur. Bunun için atmamız gereken ilk adım, hoşgörüyü, tahammülü, toleransı geliştirmek, diyalog ve iletişimi güçlendirmek, paylaşmayı ve dayanışmayı ön plana çıkarmaktır. İnsan bilmediğinin, tanımadığının düşmanıdır. Bir güleryüz, bir sıcak dokunuş, bir samimi el uzatış, gönülden gönüle sağlam köprüler kurmaktadır. Bu yolda kalpleri ve zihinleri nasıl kazanabileceğimizi hesap etmeliyiz.”
Bu sözlere itirazınız var mı?
Benim yok...
Aksine bu yorumu çok doğru ve yerinde buluyorum. Peki Başbakan, Türkiye’de böyle niye davranmıyor.
Okuduğu metne sadık kalmıyor.
22 Temmuz’da halkın verdiği yüzde 47’yi yanlış anlıyor; toplumla her ters düştüğünde “Vatandaşın desteği bizimle...” demeye kalkıyor.
İzmir’e geldiğinde “İnanın kimsenin hayat tarzını değiştirmeye bir niyetimiz yok” anlamına gelecek mesajlar vermeye çalışıyor.
Kamu yönetiminde bugüne kadar olmadığı kadar “bizden, onlardan” ayrımı yapılıyor.
Başbakan metne sadık kaldığında güzel konuşuyor da...
Metin dışına çıktığında ağzına geleni söylüyor.
Her şeye rağmen...
İyi kaleme alınmış “Medeniyetler İttifakı” konuşmasının tamamını bulup okumanızı tavsiye ederim.



CHP’deki yeni dönemde vekiller unutulmasın
CUMARTESİ günü İzmir’e gelen Deniz Baykal, büyük bir ilgiyle karşılandı. Cumhuriyet Meydanı’na seçilen belediye başkanlarıyla çelenk koyan Baykal, adeta miting havasında bir kutlama yaptı. Bu kalabalık İzmirlilerin CHP’den ve belediyelerden beklentilerini de yansıtıyor. Başta Baykal olmak üzere CHP Genel Merkez görevlilerinin bunu iyi okuması gerekir. Partide önümüzdeki günlerde önemli değişiklikler olacak. Yeni görev dağılımları yapılacak. İzmir’in verdiği destek karşılıksız kalmamalı. “Genel Başkan Yardımcılık” koltuğunda mutlaka ve mutlaka bir ya da iki tane İzmir milletvekili olmalı.
İzmir bunu bekliyor.
Daha doğrusu hak diyor.



Demokrat Parti’nin misyonu
İŞADAMI Ömer Faruk Karahan dostumuzdan yine bir mesaj aldık. Kendisi bize 22 Temmuz 2007 genel seçimlerinden sonra yine bir e-posta göndermiş ve mesajında Demokrat Parti’nin “tarihi misyonu” nu tamamladığını söylemişti.
Hatta bu sözlere yer veren yazımızdan sonra Demokrat Parti Genel Başkanı Süleyman Soylu bir mesaj yollayarak, yepyeni bir mücadeleye girecekleri yolunda açıklamalar yapmıştı. Ancak görünen o ki, İzmirli işadamı dostumuz haklı çıktı.
Ömer Faruk Karahan, şimdi de farklı şeyler söylüyor. Söz gelimi, “Yeni bir siyasi oluşumun geleceğini tahmin ediyorum...” diyor.
Peki bu nasıl bir siyasi oluşum derseniz; onu da Karahan, şöyle açıklıyor:
“Tarhan Erdem’in hemen yerel seçim öncesi açıkladığı anket sonuçlarından biri de yeni bir siyasi parti beklentisi. Öyle ki seçmenin yüzde 23’ünün daha şimdiden bu partiyi beklediği ortaya çıkıyor. Gerçekten de AKP ve CHP’nin aldığı oylar bu partilerin gerçek oyları değildir. CHP kendi oylarının çok üzerinde; AKP karşıtlarının oyunu almıştır. AKP içinde de çok yüksek oranda alternatif olarak ortaya çıkabilecek bir merkez partisine yönelebilecek bir seçmen kitlesi bulunmaktadır. Dolayısıyla merkeze dayalı yeni bir siyasi oluşum eğer halkın en az yüzde 20’lik bir bölümünün beklenti ve ümitlerini karşılayabilecek bir kurucu kadroya sahip olabilirse, bu parti tutar. Tabii bu arada DP ve ANAP’ın da gereksiz siyasi inatlaşmayı bırakıp bu yeni oluşum içinde eriyip bütünleşmeleri şarttır.”
Bekleyelim görelim...
Bakalım işadamı dostumuz bu defa da haklı çıkacak mı?