Deniz Sipahi

Deniz Sipahi

dsipahi@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

HÜRRİYET Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Ertuğrul Özkök, geçen haftaki yazılarından birinde şöyle demişti:
“Önümüzdeki arşivlerin sosyolojisi bize açıkça şunu söylüyor: Başörtüsü, 1980’li yıllardan sonra bir kesim tarafından bilinçli şekilde ‘siyasallaştırılmıştır’. Öyleyse başörtüsünü ‘depolitize’ etmek, esaretten kurtarmak gerekir. Bana göre bu süreç başladı...
(...)
Türbanlı olmak artık, ‘aynı mazlum kesime ortak mensubiyet’ anlamını yitiriyor. Bu gelişmelere, bu fotoğraflara baktıkça Deniz Baykal’a daha çok hak veriyorum. Bir de kendime şu soruyu soruyorum:
Hepimiz AKP’nin merkeze gelmesini beklerken, acaba CHP mi daha önce yeni merkeze geldi?
İşte bu sorudan hareketle, AKP’den de bir yeni açılım bekliyorum. Yeni merkezi tarif edeceksek, bu ne AKP’nin eski ‘cemaat’ mahallesi ne de CHP’nin kendini hapsettiği ‘sosyal demokrat getto’ olacaktır. Fotoğraflar bana bunu anlatıyor.
Bu gelişmelerden cesaret aldığım için, Türkiye’nin çeşitli dönemlerinden, çeşitli mahallelerinden bana gelen aile fotoğraflarını yayınlamaya devam edeceğim. Çünkü aradığımız huzur ve uzlaşmanın sırrı o fotoğraflarda saklı... ”
* * *
Konu kamuoyunda “CHP’nin çarşaf açılımı” olarak dile getirildi.
CHP lideri Deniz Baykal ise bunun bir açılım değil, partinin geleceğe dönük stratejilerinde ve Anadolu solunun yeniden yorumlanmasında önemli bir çıkış olarak yorumladı.
Adını ne koyarsanız koyun, bu algılamanın CHP’ye yaradığı bir gerçek...
Ben de Özkök gibi düşünüyorum.
2002’den bu yana yani AKP’nin iktidara geldiği ilk günden beri hep AKP ’nin merkeze oturması gerektiğini yazdım, çizdim.
AKP’nin kendisiyle ilgili kuşkuları dağıtabilmesi için Türkiye ’nin partisi olma yolunda adımlar atması gerekiyordu. AKP’nin merkeze oturması Türkiye için de bir şanstı. 2002’de halk siyasi bir konsolidasyona gitmiş, geçmişin parti ve liderlerini siyaset dışına itmişti. AKP için bundan daha büyük bir şans olabilir miydi?
AKP’nin geçen 6 yıllık süre içinde başarılı icraatları da oldu. Başlangıçta Avrupa Birliği’yle ilgili adımları pozitif algılandı.
Liberal çevrelerin verdiği destek de bundandı.
Ama Türkiye’nin kırmızı çizgisi gibi duran konularda büyük hataları da oldu. Bugün hala kim merkezde, kim değil tartışılıyor. CHP’nin de kendine hapsettiği ve ezberlenmiş konular üzerinde siyaset yapması halk tarafından da çok eleştirildi.
* * *
O yüzden CHP’nin yeni siyaset anlayışını ve olaylara yaklaşımını iyi incelemek gerekir. CHP’nin ekonomik çözümler konusunda ve özellikle de ekonomi yönetimi alanında yeni açılımlara da ihtiyacı var. Buna benzer tavırların MHP için de geçerli olduğunu söylemeliyim. 2009 Mart işte bu nedenlerden dolayı daha da önem kazanıyor.
Yerel seçim deyince de akla İzmir geliyor.
İzmir bu seçimin sembolüdür.
İstanbul ve Ankara’daki parti değişikliği ise önümüzdeki günlerin habercisidir.
Özetle...
Ertuğrul Özkök’ün, “Hepimiz AKP’nin merkeze gelmesini beklerken, acaba CHP mi daha önce yeni merkeze geldi?” sorusuna verilecek cevaplar; 2009 Mart sonrasının siyasi haritasını da ortaya koyacak.



90 yaşında bir delikanlı: Kazım Mirşan
ÖNTÜRKLER üzerine yaptığı araştırmalar ve yazdığı kitaplarla çığır açan Kazım Mirşan 1919’da Doğu Türkistan’ın Kulca kentinde doğmuş. 1932’de İstanbul’a gelen Mirşan, öğrenimini Boğaziçi Lisesi, Almanya Berlin Üniversitesi ve İstanbul Teknik Üniversitesi’nde yaparak, inşaat yüksek mühendisi unvanı almış.
Ana lehçesi Tümenlikçe dışında Tatarca, Özbekçe, Başkurtça, Tarançıca, Kaşkarlıkça (Uygurca), Kazakça, Kırgızca, Azerice, Türkiye Türkçesi gibi Türk lehçeleriyle Almanca, Rusça, İngilizce, biraz da Yunanca, Latince ve İtalyanca bilen Mirşan’a göre Türk tarihi, M.Ö. 16.000’li yıllara dayanıyor.
M.Ö. 10.000 yıllarında büyük göllerle kaplı Orta Asya’nın çölleşmesiyle Öntürk gruplarının çevre ülkelere yayıldığını; Etrüskler, Truvalılar, Sümerler, Hititler ve Friglerin dip kültüründe Türk uygarlığının etkisinin olduğunu savunan Mirşan, Türklerin Anadolu’ya gelmelerinin 1071’e değil, M.Ö. 7.000 yıllarına kadar gittiğini iddia ediyor (İstanbul’da bulunan M.Ö. 6.000 yıllarına ait mezarlarda bir Türk geleneği olan ölülerle birlikte gömülmüş hediyelerin bulunması Mirşan’ı haklı çıkaracak gibi umarım DNA analizleri yapılıyordur).
* * *
Mirşan, Bering Boğazı ’ndan geçen grupların Kızılderili kültürlerinin diplerinde etkili olduğunu da öne sürüyor.
Latin, Yunan, Fenike ve Kiril alfabelerinin, Ön-Türkçe tamgalardan (hece şeklinde okunan harflerden) geliştiğini; Orhun yazıtlarında kullanılan dil ve noktalama işaretlerinin gelişebilmesi için en az 3.000 yıllık geçmişi olması gerektiğini; ilk Türk devletinin Hun İmparatorluğu değil, “Bir Oy Bil” (Bil=Devlet) olduğunu, ardından “At Oy Bil” ve “Türük Bil” in (Göktürk) geldiğini iddia eden Mirşan’a göre bugünkü Çin sınırları içindeki piramitler Mısır’dan 2.000 yıl önce Öntürkler tarafından inşa edilmiş.
Etrüskçe yazıtlardan başka çoğunluğu İskandinav ülkelerinde olmak üzere Avrupa’da 5000’den çok Ön-Türkçe yazıtı çözümlemeyi başaran Mirşan, Anadolu’daki (Eskişehir’deki Yazılıkaya gibi) ve Yunan adalarındaki birçok yazıtın sanılanın aksine Ön-Türk harfleriyle yazıldığını kanıtlamış.
* * *
Kitapçılarda bulunmayan Kazım Mirşan’ın kitapları için 0252 377 5131 numaralı telefondan sipariş vermeniz gerekli. Özellikle önereceklerim “Erken Türklerin Skandinavya Yazıtları” ve “Erken Türklerin Anadolu Yazıtları”.
* * *
Kafama takılan sorular için telefonla aradığımda büyük bir özveri ve heyecanla beni yanıtlayan sayın Mirşan’a sonsuz teşekkürler. Türk Tarih Kurumu, kuruluş amacını anımsayıp, bir delikanlı gibi günde 9 saat çalışmayı sürdüren Kazım Mirşan’a sahip çıkmalı; tezlerini bilimsel bulmayanlar ise karşı tezlerini sunabilmeliler.
(Prof. Dr. Ülgen Zeki Ok’un kaleminden, ulgenok@ulgenok.net)