Deniz Sipahi

Deniz Sipahi

dsipahi@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

29 MART seçimleri sürecinde sevindiğim, üzüldüğüm; alkışladığım, eleştirdiğim çok konu oldu.
Baştan söyleyelim.
Gazetecilerin partisi olmaz.
Medya körü körüne bir partiye destek vermez.
Vermemeli...
Doğrusu demokrasinin güçlenmesidir; Türkiye’nin güçlenmesidir.
İstikrarın devam etmesidir.
Gazeteler ayna görevi yapar, gerçeğin peşinden koşar.
Senaryonun içinde olmaz.
Kurguyla işi yoktur.
Yerel demokrasinin güçlenmesi, demokratik kanalların tabana yaygınlaştırılması aynı zamanda, genel demokrasinin derinlik kazanması için besin kaynağıdır.
Gazeteler, televizyonlar, radyolar bunu yapmalıdır.
Demokratik yarışı teşvik etmelidir.
Siyasette, ekonomide, toplumun her kesiminde doğruyu savunan, halkı için çırpınan insanların yanında olmalıdır.
Hangi görüşe sahip olursa olsun.
İster CHP’li olsun, ister AKP’li, ister MHP’li...
DSP’li, DP’li ya da ANAVATAN’lı...
Ne fark eder ki...
Önemli olan ne söylediği değil midir?
Yerel yönetimlerde bireylerin özgürlüklerini kullanabilmeleri daha kolaydır.
Belediyeler demokrasinin temel eğitim kurumlarıdır ve demokrasinin gelişmesiyle de paralellik arz eder.
Bir ülkede siyasal sistem demokratik nitelik taşımıyorsa, yerel yönetimlerin de demokrasi ile ilişkisinden söz etmemiz kolay değildir.
Demokrasinin işlerlik kazanması ve sürdürülmesi, daha çok halkın katılımının sağlanmasıyla mümkün olabilir.
Yerel yönetimlerin halkın siyasal ve demokrasi terbiyesinin geliştirildiği temel basamakları olduğunu unutmamak gerekir.
Yönetime katılım, hizmetlerde etkinlik, demokratik uygulamalar, özgürlük gibi demokrasinin pek çok değerinin hayata geçirildiği kurumlar olduğu için belediye seçimleri çok önemlidir.
Elbette sivil toplumu da göz ardı etmemek gerekir.
İşte medya bu unsurları hiçbir zaman unutmamalıdır.
Aynaya bakan sadece siyasetçiler değil, gazeteciler de olmalıdır.
Sonuç olarak...
Demokrasinin işleyişi, istikrarı görevi sadece siyasetçilere değil; toplumun her kesimine aittir.
Medya da bunun en önemli parçalarından biridir.


Siyasette yeni yüzleri teşvik etmeliyiz
BORNOVA’DA belediye başkanlığını çok değerli bir arkadaşımız kazandı. Kamil Okyay Sındır‘ın isminin önünde “Profesör” unvanı da var. Sındır, 2007 genel seçimlerinde de milletvekili adayıydı. O günlerde de yazmıştım. Siyasette yeni yüzlere ihtiyacımız var. Yeni ve kaliteli... Kaliteli ve iddialı... İddialı ve vizyonu olan... Vizyonluğu ve ilkeli... Değerli dostumuz Kamil Okyay Sındır’ın siyasete de, İzmir’e de çok şey katacağına inanıyorum. Seçim sürecinde “Kazanamaz...” gibi eleştirilere maruz kaldı, “Bornova’da seçimler kritik...” dendi. Sonuçlar ortada... Fazla söze gerek olmadığını görüyorsunuz.
Sındır; neler yapmış?
En son olarak öğretim üyeliği yapmış; Ege Üniversitesi’nde...
Güneydoğu Avrupa Ziraat Mühendisleri Birliği Başkanlığı, Uluslararası Ziraat Mühendisleri Birliği’nde Türkiye delegeliği ve temsilciliği, Avrupa Tarımsal Bilişim Federasyonu üyeliğinde bulunmuş.
Dünyanın birçok ülkesinde sayısız konferanslar vermiş, ilişkiler kurmuş.
Ve birçok sivil toplum örgütünün içinde bulunmuş.
Örnek olsun diye veriyorum.
Elbette sevgili Kamil Okyay Sındır gibi birçok değerli insan siyasete giriyor.
Sembol olsun diye Sındır’ın ismini öne çıkarıyorum.
Türkiye’de siyasete saygınlık kazandırmak ancak yeni ve güçlü kadrolarla sağlanabilir.
Ve değerli dostumuzun da başkanlık görevinde başarılı işler yapacağına yürekten inanıyorum.