Deniz Sipahi

Deniz Sipahi

dsipahi@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

HÜKÜMET, dördüncü ekonomik paketi geçenlerde açıkladı.
Peki ilk üçünün ne olduğunu bilen var mı?
Geçen gün NTV’de ekonomist ve Hazine eski müsteşarı Mahfi Eğilmez’i dinliyordum.
Benzer bir yorum yaptı.
“Hükümet çok gecikti. Krizin tanımını yanlış yaptı. Dördüncü paketin açıklandığı söyleniyor, bizler bile yani iktisatçıların bile ilk üçünden haberi yok...”
Düşündürücü değil mi?
Bir dünya krizi var; ABD merkezli müthiş bir ekonomik kriz dünyaya yayılıyor.
Tamam da...
Türkiye’nin sıkıntıları çok daha önceden başlamıştı. Borçla, krediyle büyüyen bir ekonominin eninde sonunda bu noktaya geleceği besbelliydi.
İşsizlik oranlarını görüyorsunuz; yüzde 14’lere geldi. İnanın bu oranın çok daha üzerinde bir işsizlik yaşanıyor. Kayıtdışı ekonomi büyüyor, istihdamdaki daralma aralığı, ocağı gösteriyor.
Oysa...
Mart, nisanda bu daha da artacak.
Hele hele toplumun bir kesimi var ki; yıllardır bağırıyor. Ama bu sesi duyan yok, dinleyen yok...
Çiftçiler, tarımla uğraşanlar
* * *
Ege tarımını en iyi bilen isimlerinden biri olan Arif Gürdal’ın tarihi bir çağrısı var.
Aydın Ziraat Odası eski başkanı Gürdal, “Çiftçinin önünde iki yol var, ya 2007 genel seçimlerinde yaptığın büyük hatayı tekrarlayacak, ya seni ikinci sınıf vatandaş durumuna düşürenlere destek vermeye devam edeceksin ya da ‘Yeter artık’ diyeceksin... Tercih senin” diyor.
Peki Türkiye’nin en verimli toprağına sahip Aydın’ı, Söke Ovası’nı çaresiz hale getiren nedir, bu noktaya nasıl gelinmiştir?
Cevabını Arif Gürdal veriyor.
“Üzerimde tarihi bir sorumluluk var. Türk çiftçisini uyarmak zorundayım. Bu sözleri söylememek benim için vebal olurdu. Bugün Türk tarımı görülmemiş bir baskı altındadır.
Hem siyasi, hem de ekonomik bir baskıdır, daha doğrusu tam anlamıyla bir eziyettir. Tarım sektörümüzün halen karşı karşıya olduğu krizin bütün dünyada yaşanmakta olan ekonomik bunalımla bir ilgisi yok.
İşin doğrusu şudur; AKP hükümeti tarım sektörünü ekonomik ve stratejik değeri olan bir sektör olarak görmüyor. İşte bu yüzden AKP iktidarının gözünde tarım önceliği olan bir sektör konumunda değildir. Sadece son üç yıldaiki milyon üreticimiz toprağından kopmak zorunda kaldı.
Bu insanlarımız şu anda işsiz ve çaresiz. Traktör ve tarım makinesi satışları son bir yıl içinde yüzde 80 düştü. Tarım girdilerinin hemen tamamında son bir yılda yüzde 100’e yaklaşan fiyat artışları yaşandı. Çiftçinin geliri inanılmaz ölçüde geriledi.
Ne yazık ki, Türk çiftçisi bugün değil para kazanmak, hayatta kalma mücadelesi içindedir. Bugün tarım sektöründe medyada fazla yer bulamayan bir yokluk ve yoksulluk yaşanıyor. Kamuoyu maalesef olayın vahametinin hala farkında değil.
Ama asıl farkında olması gereken; Başbakan Tayyip Erdoğan ve ekonomi yönetimi bu ekonomik faciayı sadece seyrediyor. İşte burada artık Türk çiftçisini tarihi bir karar bekliyor. Bu artık bir var olma yok olma mücadelesidir. Olay bu kadar ciddi ve kaygı vericidir.”
* * *
Tarımın lobisini yapacak ne yazık ki bir örgüt yok. Çiftçi, köylü, tarımla uğraşan herkes tek başına bir mücadele sürdürüyor.
Çiftçi, borçlu ve kredisini ödeyemez durumda...
Daha doğrusu günlük hayatını bile sürdürmekte sıkıntı çeker hale geldi.
Ege çiftçisi bu haldeyse; Türkiye’nin diğer bölgelerindekileri düşünmek bile istemiyorum.