Deniz Sipahi

Deniz Sipahi

dsipahi@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

DÜN kaldığım yerden devam edeyim.       EGE TV’de canlı yayında CHP’nin Büyükşehir Adayı Aziz Kocaoğlu ile AKP’nin Adayı Taha Aksoy’a İzmirlilerin merak ettiği soruları sorduk.
Elbette iki buçuk saatlik bir programda tüm sorulara yanıt bulmak kolay değildi.
Her şeye rağmen önemli olan her iki adayın da Türkiye’ye örnek olabilecek bir şekilde televizyonda buluşabilmeleriydi.
Gazeteciler olarak adayları genelde geleceğe dönük projeleriyle konuşmaya teşvik etsek de; Aksoy tercihini geçmişin irdelenmesinden yana kullandı.
Böyle olunca da Kocaoğlu savunma yapmak, iddiaları yanıtlamak zorunda kaldı.
Neydi bu konular...
Arsenikli su, metro, barajlar ve altyapı yatırımları...
Elbette kamuoyu bu başlıkları çok sık tartıştı. Aslında İzmirlilerin kafasında bu projelerle ilgili aşağı yukarı fotoğraf şekillenmiş durumda.
* * *
Gerçek şu ki...
Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Melih Gökçek’in burnunu İzmir’in işlerine sokması AKP’ye beklentilerin aksine puan kazandırmak bir yana oy kaybettirdi.
Eğer bugün Kocaoğlu rahat görünüyor ve anketlere yansıyan oy farkı bu kadarsa inanın bunda Gökçek’in büyük katkısı var.
Gökçek’in Ankara’nın suyunun tartışıldığı bir dönemde dikkatleri başka yere çekmek için İzmir’deki arsenik olayını gündeme getirmesi İzmir kamuoyundan büyük tepki çekti.
Bütün bunların üzerine hükümetin üç bakanı, Türkiye’nin değişik yerlerindeki arsenik oranlarını bırakıp İzmir üzerine iki basın toplantısı yapınca ve bu iddialara Başbakan Erdoğan da destek verince algılama tamamen değişmiş oldu.
Programda Aksoy’un, “Beni rencide eden, bunu başka bir ilin belediye başkanından duymak oldu. Başkanın güvenirliliğini halk gördü” sözleri AKP’nin tezlerini güçlendiren değil, zayıflatan unsurlardan biri oldu.
Yine Aziz Kocaoğlu’nun, “DSİ, yağışlar nedeniyle dolan Güzelhisar Barajı’nın kapaklarını açıp biriken suyun İzmirlilere kullandırılmak yerine denize akıttı” iddiası ve Değirmendere’yle Bostanlı barajları için Çevre ve Orman Bakanlığı’nın üç yıldır arazi tahsisi yapmamasıyla ilgili eleştirileri de CHP’nin hükümetin İzmir’e farklı baktığı yorumunu da güçlendirmiş oldu.
* * *
Gelelim projelere...
Aziz Kocaoğlu, yatırımlarını İzmirlilerin yaşam koşullarını iyileştirme üzerine kurgulamıştı.
“İzmir’de yaşam standardı yüzde 50 artacak. Gerekirse 2009 bütçemizde yer alan bazı yatırımları askıya alacak, vazgeçecek, öteleyeceğiz. İnsanlarımızın çaresizliğine, aç karınla yatağa girmesine seyirci kalamayız. Yoldan, kaldırımdan, asfalttan, kanaldan, parktan, çimden, gerekirse metrodan bile vazgeçerim, ama İzmir’de bir tek insanın dahi aç kalmasına izin vermem” sözleri de bunu kanıtlıyordu.
Taha Aksoy ise İzmir’i değiştirmeye talipti.
Projelerin ağırlığı İzmir’in siluetini değiştirecek, hayal projelere ayrılmıştı.
Örneğin Salhane’ye ikinci bir Kordon, Kordon’u da eski haline getirme fikri büyük, maliyetli ama konuşulması gereken bir proje olarak yorumluyorum.
Sahilde ve kentin iç kesimlerinde toplam 70 kilometre uzunluğundaki hatta tramvay işletilmesi, 50 bin araçlık otopark yapılması da üzerinde konuşulması gereken yatırımlar arasındaydı.
29 Mart sıkça yazdığım gibi yerel değil, bir genel seçim havasında geçti.
Liderlerin meydanlardaki kavgası projelerin tartışılmasına engel oldu.
İzmir’deki sonuçları da buna göre değerlendirmek gerekir.
Sevindirici olan, programda her iki adayın da “Projelerde hem fikiriz” sözleri oldu.
30 Mart sabahı bir kişi başkanlık koltuğuna oturacak. Koltuk tek olduğuna göre bazı projeler ortak olabilir mi?
Bu Türkiye’de görülmüş bir şey mi?
Neden olmasın...
Burası İzmir...
Demokrasinin en olgun yaşandığı bir kentte ortak akıl her zaman galip gelir.