Deniz Sipahi

Deniz Sipahi

dsipahi@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

EGE Üniversitesi Tıp Fakültesi Tıp Etiği ve Tıp Tarihi Anabilim Dalı Başkanı Yrd. Doç. Dr. Çağatay Üstün’ün bir kurgusu var.
Bir bilgeyle gerçekleştirilen diyaloglar...
Bakın şu cümleler geçiyor.
* * *
İnsanın duyarlılığı hakkında konuşmak istiyorum sayın bilge.
- ...
- Niçin sustun değerli bilge?
- Duyarlılık konusunda konuşmak gerekli mi acaba? Onu kavramaya çalışıyordum.
- Nasıl yani?
- Herkes insan olduğu ve insan olarak kaldığı sürece zaten duyarlı olmak zorundadır.
- Güzel bir tanımlama ancak çevremizde böyle örnekler yok!
- Çevremizde örnek olmayışı bize tersini yapma hakkını vermez ki.
- Belki de duyarlılığın anlamı bilinmiyordur.
- Olabilir. Peki, sence nedir duyarlılık?
- İnsanın çevresindeki şeylere karşı olan hassasiyeti desek...
- Sınırlı bir ifade kullanıyorsun.
- Daha geniş mi olmalı?
- Şüphen mi vardı? Duyarlılık öylesine derin anlamlar içerir ki...
- Örnek verebilir misin değerli bilge?
- Acele etme! Önce anlamına değinelim. Duyarlılık, ruhun çokça duygulu oluşudur.
Duyumları ve duyguları algılayabilmesidir. Kişinin dış dünya ile ilgili hassasiyetini duyarlılık ortaya koyar. Hassasiyet insanın en temel davranış biçimlerindendir. İnsan çevreye mesajını duyarlılığı ile verir.
- Biraz karmaşık gibi... Ama artık biliyorum ki; bu tür karmaşık anlamlar özün içindeki değerli anlamları ortaya koyuyor.
- Çok doğru. Artık gerçeği görmeye başlıyorsun. Şimdi yeniden düşünelim. Duyarlılık bu kadar önemli ancak kimse duyarlı davranmaya özen göstermiyor. Nedeni ne olabilir?
- Duyarsızlaşma başlamıştır.
- Duyarsızlaşma niçin başlamış olabilir?
- İstenmediği ya da öncelik olmaktan çıktığı için.
- Bunlar sebeplerden bir ya da birkaçı olabilir. Fakat daha da önemlisi etik, ahlâk gibi kavramlar ortadan kalkmaya başladığı sıralarda ilk belirtiler duyarlılığın yitimiyle görülür.
- Peki, bunu fark etmek kolay mıdır?
- Genellikle kolay değildir. Herkes duyarlılığı ayrı bir olgu gibi düşündüğü için etik ve ahlâki çöküşün nedenleriyle bağdaştırmayı aklına getirmez.
- Ardından da yozlaşma ve çürüme başlar.
- Çok doğru. Peki, duyarlılık neye karşıdır, bunu biliyor musun?
- Duyarlılık insana ve topluma karşıdır.
- Yanılıyorsun. Duyarlılık her şeye karşıdır. İnsan öncelikte ön sırada yer alabilir. Ancak canlının olduğu her yer ve her alanda duyarlılık hüküm sürmek ister. İlginç bir çelişkidir ki, bunu engelleyen ve azaltan ise yine insanın kendisidir.
- Teşekkür ederim sayın bilge. Bilgi hazinesinden faydalı şeyler anlattın bana.
* * *
Ne kadar anlamlı diyaloglar değil mi?
İnsan duyarlı olmalı, toplumlar duyarlı olmalı.
Hem kendisi hem başkaları için...
2009’da önce sağlık ve huzur diliyorum.
Ardından da kurgu da olsa Çağatay Üstün’ün yazdıkları gibi duyarlı insanlar, duyarlı bir toplum, duyarlı bir Türkiye istiyorum.
Biliyorum ki, insanlar sadece kendisi için değil, başkaları için de istediğinde daha iyi bir dünya olacak.
Hayata gönül gözlüğümüzden bakalım.
İnanın böyle yaptıkça bugünün sorunları dünde kalacak...
Mutlu yıllar...