SİYASET de ekonomi gibi dalgalı... Nereye giderseniz gidin, insanların gözü televizyon ekranlarında...
“Dolar kaç olmuş, altın yeni rekor kırmış mı?”
Dövize endeksli bir yaşam...
Siyasetin barometresinde her an, her şey değişebiliyor.
Demirel’in o meşhur sözü hiç aklımdan çıkmıyor:
“Siyasette bir hafta bile uzundur...”
Gerçekten de öyle...
Bazen bir günde bile dengeler değişiyor.
Sadece Konak’ta yaşananlardan bahsetmiyorum.
Siyasetin genel gidişatından söz ediyorum.
Bu seçimde böyleydi de, bir öncekinde farklı mıydı?
Ondan öncekinde...
Hayır...
Değişen hiçbir şey yok.
Partilerdeki anlayış da, liderlerdeki tavır da aynı...
* * *
Hatırlayın...
2004’teki yerel seçimlerde Konak’ta benzer olaylar yaşanmamış mıydı?
Piriştina’nın listelerin netleşeceği son gün ve hatta son saatlerdeki ruh halini biliyorum.
Gazetecilik işte böyle bir meslek...
Bazen olayların akışına tanıklık edersiniz.
Muzaffer Tunçağ isminin telaffuz edildiği, alelacele telefonlara sarılıp Ankara’ya bildirildiği o görüntüyü unutmam mümkün değil.
Tıpkı Çakmur ile Özfatura arasında kıran kırana geçen seçim yarışında olduğu gibi...
Oylar sayılıyor.
Çakmur önde gözüküyor.
Özfatura’nın seçim bürosunda yüzler asık ama umutlu bir bekleyiş var.
Çakmur’un çevresi ise kutlamaya hazırlanıyor.
Biz gazeteciler oradan oraya gidiyoruz.
Ve gece yarısı...
Özfatura’nın seçim sonuçlarını aldığı andaki yüzünün ifadesi, Çakmur’un süreci takip ettiği mekandan ayrılışı...
Unutmak mümkün mü?
* * *
Siyaset işte böyle bir şey...
İbreler bir sizi gösterir, bir rakibinizi...
Ama...
Siyasete girenler bunu bilmeliler.
Baştan bunu kabul etmeliler.
Darılmaca, gücenmece yok...
Çünkü gazeteler o gün gibi bugün de ayna görevindedir.
Gerçeği yansıtır...
Kurguyu değil...