Deniz Sipahi

Deniz Sipahi

dsipahi@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

BİZ değil, liderler böyle istedi. 29 Mart’ı yerel değil, bir genel seçim havasına soktular.
O yüzden sayılı günler kala artık ben 30 Mart’ı ve sonrasını düşünüyorum.
Çok sayıda insanla konuşuyorum.
Sivil toplum liderleri, fikir adamları, sanatçılar, sporcular...
Okumuşu, okumamışı...
Sağcısı, solcusu, liberali, muhafazakarı...
Genci, yaşlısı...
İşadamı, maaşlı çalışanı, emeklisi...
Halinden memnun olan sayılı...
Siyasetin genel gidişatından memnun olan da yok. Elbette ekonomik krizin bunda etkisi var; hayat şartları giderek zorlaşıyor, işsizlik artıyor.
Daha da önemlisi insanların gelecekle ilgili umutları azalıyor.
Krizler aşılır; hayat bir şekilde normalleşir.
Benim önemsediğim insanların umutları, gelecek planları, hayalleri. İşte burada bir sıkıntı var.
Bu sıkıntının kaynağını başka yerde aramamak gerekiyor.
Bütün dünyada bu görev siyasettedir, siyasetçidedir.
Sorun buradadır.
Siyaset imkanları kullanma sanatıdır; malzemesi insandır. Oysa siyaset insanı unutmuştur; kendi içine dönmüştür, kısır ilişkilere çekilmiştir.
Seçimden seçime hatırlanan halk; “sadaka kültürü”ne alıştırılmıştır, çaresiz bırakılmıştır.
Siyaset tıkanmıştır...
Tıpkı 2002 seçimleri öncesinde olduğu gibi.
Liderler ve genel merkez kadroları yeni yüzlerin, yeni isimlerin siyaset yapmasına izin vermemektedir. Vatandaşın önündeki alternatifler her geçen gün azalmaktadır.
Ve...
Ekonomik sıkıntının üzerine siyasetin bu kara bulutları da halkımızın üzerindedir.
* * *
Hatırlayın... 57’nci koalisyon hükümeti 2001’deki krizde yapısal değişiklikler yapmasına rağmen vatandaşın öfkesinden kaçamamıştı.
Koalisyonun büyük ortağı yüzde 1’lere gerilemişti.
Yani DSP sıfırlanmıştı.
80’li yıllara damgasını vuran, 90’lı yıllarda da koalisyonda da olsa devleti yöneten Anavatan yüzde 5’lere inmişti.
Doğru Yol Partisi bile bundan nasibini almış; Tansu Çiller baraj altında kalarak geçmişin hesabını vermişti.
MHP de öyle...
Yapılan hataların, ekonomik krizlerin, siyasi çekişmelerin bu sonuçlarda hep etkisi vardı.
Ama asıl sorun; dediğim gibi halkın unutulmasıydı. Siyasilerin kendilerinden başka hiç kimseyi düşünmemeleriydi.
* * *
O yüzden 2002’yi Türk siyasi hayatının önemli bir dönemeçlerinden biri olarak kabul etmek gerekir. Geçen yedi yılda ülkeyi tek başına yöneten bir iktidar var.
Konuştuğum, görüşlerine başvurduğum çok sayıda insanda yine aynı ruh hali var.
2002 öncesindeki gibi...
Bir bıkkınlık ve umutsuzluk...
İktidar geçen bunca sürede İzmirlilerin hayat tarzıyla ilgili endişelerini hala giderebilmiş değil.
Başbakan gelip Gündoğdu’daki konuşmasının ana hatlarını bunun üzerine oturtuyor.
Türkiye’nin en demokrat, en hoşgörülü, en çağdaş kentinde farklı bir dil kullanılıyor, farklı bir siyaset üslubu sergileniyor.
Herkes alternatif arıyor.
29 Mart akşamı İzmir’in vereceği kararı, tüm siyasiler iyi okumalı...