İNCİRLİK'ten kalkan Amerikan uçakları Musul üzerinde bıraktıkları Harm füzeleriyle Irak'ın uçaksavar rampalarına imha operasyonu düzenlediler.
Olayı, her zamanki gibi CNN'den öğrendik!
Clinton, saldırıya katılan pilotların sağ sağlim ülkelerine döndüklerini açıklayarak halkının can güvenliğinden sorumlu Başkan sıfatıyla kamuoyunu bilgilendirirken sıradan Amerikalıların hiç ilgisini çekmeyecek bir "ayrıntı"ya da değindi.
Uçaklar, Türkiye'deki İncirlik Üssü'nden kalkmış ve başarı ile görevlerini tamamladıktan sonra "güvenli" biçimde dönmüşlerdi.
Nereden nereye?..
Asrın başında bu tür olaylar bir ülkenin "kendi iradesi dışında" savaşa sürüklenmesi için yeterliydi. Osmanlının "hasta adam" sayıldığı dönemde Birinci Dünya Savaşı'na nasıl girdiğini tarihçilerimiz bize fena halde ezberletmişti.
Boğazları geçen Alman zırhlıları Goeben ve Breslau (donanmaya katılarak Yavuz ve Midilli adlarını almışlardı) Hamidiye ile birlikte Rusya'nın Karadeniz kıyısındaki Odessa ve Sivastopol limanlarını bombalamışlardı. Bu saldırıyı Rusya savaş nedeni sayınca Osmanlı devleti müstakbel mağluplar cephesinin doğal müttefiki haline gelmiş ve hazırlıksız katıldığı savaştan parçalanarak çıkmıştı.
Neyse ki asrın sonunda dengeler değişti! ABD, 21'inci yüzyılın en güçlü imparatorluğu. Irak gibi kolu kanadı kırık bir ülkeyle sürdürdüğü "tek kale" savaş oyunundan galip çıkacağı kesin. Bu yüzden Türkiye'nin İncirlik Üssü'nü kullandırmakla kaybedeceği bir şey yok!
Peki Ankara'nın Saddam'ı devirme operasyonlarında taraf olarak kazanacağı ne var?
Kitle imha silahları gerçekten bir tehditse Türkiye'yi gelecekte bu tür tehlikeli olasılıkların hedefi haline getirmek doğru mudur?
Saddam bir gün devrilir ama Türkiye, güneydoğu komşusu Irak'la dostluk bağlarını gevşetecek, hele "düşmanlık tohumları" ekecek davranışlardan kesinlikle kaçınmalıdır.
Çöl Tilkisi harekatının hızını kaybettiği bir sırada Bağdat yönetiminin uçuşa yasak bölgeyi tanımayacağını ilan etmesi Körfez'in yeniden ısınacağının habercisidir.
İncirlik'ten kalkan ABD'ye ait "Keşif Güç" uçaklarının Irak hedeflerini vurması karşısında Saddam yeni çılgınlıklara başvurursa, Türkiye kendisini bugüne dek idare ettiği "aktif tarafsızlık" staretejisinin dışında bulabilir.
Peki böylesine sıcak çatışma ortamında Clinton Ankara'yı niye aramadı?
Rahmetli Özal döneminde de ABD'nin ne yapacağını CNN'den öğrenirdik ama daha farklı biçimde "President Bush", Turgut Bey'le dostluğa verdiği önem nedeniyle daha dikkatli olur, Türkiye'yle ilişkilerine özen gösterirdi. Örneğin CNN'deki "canlı yayın"da "birazdan Türkiye Cumhurbaşkanı Özal'ı arayacağım" türünden "şık"lıklar yapardı.
Başkent Ankara'da aylardır "hükümet krizi" yaşandığı için müttefiklerimizin tutumundaki rahatsız edici, hatta kırıcı üslup yeterince fark edilmiyor. Daha doğrusu bu durumdan kimse alınmıyor.
Apo krizinde de yaşanmadı mı?
NATO müttefiki İtalyan hükümeti, Öcalan'a kucak açmakla kalmadı, Türkiye'nin iade beklentisine başbakan, cumhurbaşkanı düzeyinde aldırış eden çıkmadı.
Çöl Tilkisi harekatına bakalım.
Clinton, Irak'ı Ramazan'ın eşiğinde vurma kararı aldı, aynı zamanda Müslüman bir ülke olan Türkiye'yi - üstelik birinci Körfez krizinin aktif partnerini - arama gereği bile duymadı. Cumhurbaşkanı Demirel'e telefon eden Dışişleri Bakanı Albright'tı. Sahi, Bill Clinton'ın Beyaz Saray'daki açıklamasını CNN yayımlamasa acaba Türkiye'nin uluslararası gündemin bu en hararetli sorunuyla ilgili bilgi alışı, İncirlik Üs Komutanlığı'nın açıklamasından ibaret mi kalacaktı?
Gerçi "Keşif Güç"le ilgili yasal yükümlülükler nedeniyle Ankara gelişmelerden "dakikası dakikası"na haberdardır ama işin bir de dünya kamuoyu önünde cereyan eden "diplomasi" ayağı vardır.
İster Irak, ister ABD ilk atışı hangi taraf yapmış olursa olsun İncirlik operasyonu, Türkiye'nin ulusal güvenliğini en az Bağdat ve Washington'ınki kadar ilgilendirmektedir.
Keşke, Clinton'ın kendi halkına açıkladığı gibi bizim hükümet sözcülerimiz, Dışişleri Bakanımız ya da Cumhurbaşkanımız da İncirlik harekatı hakkında Türk kamuoyunu bilgilendirmiş olsalardı.
TBMM "nafile turlar"la o kadar meşgul ki, "gündem dışı" bir görüşmeye, yanıbaşımızdaki savaşa ayıracak zamanı bile yok.
Yazık. Çok yazık!
Yazara E-Posta: d.sazak@milliyet.com.tr