Yedi öğretim üyesi, daha önce görüşlerine yer verdiğimiz İTÜ Enerji Enstitüsü Müdürü Prof. Hasan Saygının nükleer santrallar konusunda acele edilmemesi savına karşılık, Türkiyenin nükleer güç teknolojisi sahibi olan ülkeler arasına girmekte çok geç kaldığını savunmaktalar.Doç. Akif Atalay, Doç. Murat Aydın, Doç. Ahmet Durmayız, Prof. Melih Geçkinli, Yard. Doç. Nesrin Kara Altınsoy, Doç. Bilge Özgener, Prof. Atilla Özgener tarafından hazırlanan, Nükleer Enerji Seçeneği: Dünya ve Türkiye Temelinde Bir İrdeleme notunda bir ya da birden fazla nükleer güç santralı kurulmasının ülke yararına olacağı vurgulanıyor.Nükleer Araştırmalar Ana Bilim Başkanı Prof. Saygın, bekle gör politikasını savunurken, bölümdeki hocaların tam aksi bir duruş sergilemeleri ilginç. Bilim adamları pek çok alanda olduğu gibi nükleer sorununda da bölünmüş durumdalar. Kuşkusuz farklılık bilimin doğasında var. O nedenle, üniversiteden gelen görüşleri, AKP iktidarı üzerinden Türkiyeye santral pazarlamaya çalışan nükleer lobicilerden ayırarak bilimsellik temelinde yansıtmak istiyoruz:İTÜden yedi öğretim üyesi, dünyada halen 440 adet nükleer güç reaktörünün toplam elektrik üretiminin yüzde 16sını sağladıklarını belirtmişler. 31 reaktörün de inşaatı sürüyormuş. Bunlardan 18i Hindistan, Çin, Güney Kore ve Japonyada yapılıyor. Batı Avrupada ve Kuzey Amerikada yeni nükleer reaktör siparişinin verilmeyişinde Çernobilin etkileri gözleniyormuş. (Dün Japonyadan bir kaza haberi geldi. Mihama Santralında türbinlerden birinde buhar sızması olmuş, 5 kişi ölmüş. Nükleer sızıntı olmadığı duyuruldu.) Buna rağmen ABDde son 5 yılda 19 nükleer güç reaktörünün işletme lisansları 20 yıl daha uzatılmış. Verimlilik artışı nedeniyle nükleer kökenli elektrik üretimi yüzdesi düşmüyormuş.Hocalar bu durumu, İddia edilenin aksine nükleer güç reaktörünün yeri sağlamdır ve giderek gelişmektedir diye açıklıyor.Çevresel kaygılara gelince...Küresel ısınma karşısında sera gazı emisyonuna yol açmayan santrallar Kyoto Protokolüne uyumlu bulunuyor. Radyoaktif atıklar ise güvenli yeni projelerle süreleri on bin yıla uzanan atık gömü tesisleri (ABDde Yucca Mountain projesi) yoluyla saklanabilmekteymiş.İTÜlü hocalar, Türkiyenin yakıt sağlamada dışa bağımlılık yerine, önceden uranyum depolamaya olanak sağlayan nükleer enerjiye geçmesini ulusal çıkarlar açısından gerekli görüyorlar.40 yıl geç kaldık, artık adım atalım diyorlar.Nükleer tartışması bitmez. Karar süreci bu hükümetin ömrünü aşar, genç doçentlerin profesörlüklerini de görebiliriz. dsazak@milliyet.com.tr Türkiyenin nükleer enerji politikasının ne olması gerektiğine ilişkin tartışmalara bilimsel bir yanıt da İTÜ Nükleer Araştırmalar Ana Bilim Dalı öğretim üyelerinden geldi.