Dilek Gappi

Dilek Gappi

dilek.gappi@dogangazetecilik.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

BİR çift yıllar sonra hayallerini gerçekleştirir ve kamp tatiline çıkarlar. Tatillerinin ikinci gününün akşamı güzel bir yemek yiyip uykuya dalarlar. Birkaç saat sonra kadın uyanır ve kocasını da uyandırır. Adam uyku sersemidir; güzel bir rüyadan uyandırıldığı için biraz da kızgındır: “Ne oldu? Ne istiyorsun?”, “Yukarıya bak ve bana ne gördüğünü söyle” der karısı. Adam gökyüzüne bakar ve cevap verir: “Bunun için mi uyandırdın beni? Bir sürü yıldız görüyorum.” Karısı tekrar sorar: “Peki, bu sana neyi gösteriyor?” Artık iyice uykusu kaçan adam biraz düşünür ve cevap verir:
“Teolojik olarak, Tanrı’nın kudretini ve kendi acizliğimizi görüyorum. Felsefi olarak, evrenin sonsuzluğunu ve onun karşısındaki önemsizliğimizi görüyorum. Astronomik olarak, galaksilerin, yıldızların, gezegenlerin varlığını görüyorum. Meteorolojik olarak, da bugün havanın çok güzel olacağını görüyorum. Peki sana neyi gösteriyor?”

“Canım, çadırımızı çalmışlar!!!”
Yazılanların, kritiklerin çoğu, gördüklerini iyi analiz etmelerine rağmen, bazen gerçekliğin yeterince farkında olamayabiliyor... Gördüklerimiz kadar, gerçekleri de yazmaya çalıştık tüm bir 2010 boyunca ve bugün bir yıl daha evriliyor.
* * *
İyi tatlı gelişmeler, krizler, üretim mücadeleleri, siyasi atraksiyonlar derken birçok soru işaretiyle de bitiyor 2010 .. Sorular da mücadeleler de yeniden bizleri bekliyor. En iyisi şöyle diyelim. Başta altımızdan zemini, üstümüzden Cumhuriyet örtüsünü çekmeyecek, sağlıklı, hayatınız boyunca gülümseyerek anacağınız mutlulukların kaynağı olsun 2011.
Ülke bereketli ve adil, dünya barıştan yana olsun bu yıl.
Nazım Hikmet’in dediği gibi, tekrardaki mucize, tekrarın tekrarsızlığıdır. Yeni yılın ilk saatlerine az kaldı. ‘Zaman ne kadar hızlı geçti’ deriz ama aslında geçip gidenler yalnızca bizleriz. O zaman haydi...
Umutlar, yeni planlar ve çok isteyip de yapamadıklarınıza dair kendinize söz verme saatleri artık başlayabilir...


Onur duymayın, pişman olun Sayın Akay!
Genel seçimlere beş ay kala iktidar partisi seçimlerin “rövanş kenti” olarak gördüğü İzmir’e muhafazakar ve gelenekçi geçmişe sahip bir ismi atadı. Seçim sürecinde ortaya atılan bazı isimler “Evet AKP’ye çok şey kazandırır” diye düşündürüyordu, ilk etapta Akay’ın ismi “AKP’ye kaybettirebilir, bir risk” olarak algılanıyor... Yani işi kolay değil ama benim takıldığım kısım başka...
Ömer Cihat Akay’ın dikkat çeken yanı TCK’dan yüzkızartıcı suçtan ceza almış olmış olması. Akay “Bu cezayı omuzumda bir şeref madalyası olarak taşıdım. Benim için bir onurdur” deyince açıkçası önce sandım ki Akay da Başbakan Erdoğan gibi şiir okuduğu için ceza almış olabilirdi. Ya da onur duyduğuna göre, fakirlere erzak dağıtan bir dernek üyesiydi, orada bir karışıklığa kurban gitmişti. Hiçbiri değilmiş...Gerekçesini kendisi anlatıyor Akay;
“1985’de üyesi olduğum siyasi parti (Refah Partisi) tarafından bir gece tertip ettim. Kadınlar ve erkekleri ayrı ayrı oturttuğumuz için Devlet Güvenlik Mahkemesi’nde 163’ten yargılandım.”
Şurası kesin ki Akay’ın bu nedenle yargılanması demokrasinin bir ayıbı... Ancak ben ortada kadınlarla erkekleri ayrı oturtan bir organizasyon düzenlendi diye onur duyulacak bir şey göremiyorum.
Böyle bir inanç tarzı ile İzmir gibi çağdaş yaşam şeklinin model olarak anıldığı bir kent nasıl uyuşacak ? Anlaşılan o ki; AK Parti tabanı muhafazakar alanın tahakkümünden İzmir’de dahi kolay kurtulamıyor. Şöyle sormak da mümkün; ileri demokrasi bu ise gelecekte kadınlarla erkekleri ayrı oturtan bir anlayışa mı alışacağız ?

BLOG
SEZAİ ULMAN: İstanbul ve Ankara metrolarının yarım kalması nedeniyle İzmir’deki metronun gecikmesinin kaynayıp gittiğini yazmışsınız. Aziz Kocaoğlu’nun şanslı ilan etmişsiniz ama biz yaşadıklarımızı unutmuyoruz.Maalesef asıl şanssız biz İzmirlileriz.
MERİH KUTAN: Metro yapımı yine uzadı ve benim tuhafiye dükkanımda satılık levhası var. Satmaktan vaz mı geçsem? Gerçekten bu kez bir ay içinde metro biter mi? Kime inanacağımızı şaşırır hale geldik.