Dr. Emin Yeğinboy

Dr. Emin Yeğinboy

yeginboy@gmail.com

Tüm Yazıları

Bazı filmleri yazarken cidden zorlanıyorum. Filmin kötü olduğundan değil, aksine etkileyici ve gerçeğe rahatsız edici derecede yakınlığı, kalemimi zorluyor. Örneğin, insani şiddetin ana temayı oluşturduğu filmlerin, tahammül sınırlarını zorlaması mümkün. İzleyeni o noktaya getirmek kolay iş değil. Tokat şiddetinde gerçek bir sinema dili gerektirir. İşte ‘Boyalı Kuş’ bu türde bir film. Şiddet ve sadizm, tüm çıplaklığıyla karşınıza geliyor. İnsan kötülüğünün sınırsızlığı bu kadar mı çarpıcı anlatılır diye düşünüyor insan.

Haberin Devamı

Anımsıyorum, ilk kez lise yıllarında okumuştum Jerzy Kosinski’nin aynı adlı romanını. Romandan, zihnime işlenmiş sinematografik sekanslar, şiddet dolu resimler kalmıştı. Filmi izlerken çoğu sekans, zihnimdeki eski resimlerle eşleşti.

Çek yönetmen Vaclav Marhoul, beyazperdeye uyarlamış romanı. 35mm formatında siyah beyaz çekilen film, İkinci Dünya Savaşı’nın son aylarını anlatır. Savaşın başlarında Almanlardan kaçan ailesi tarafından yaşlı bir koruyucu anneye bırakılan bir Yahudi çocuğun zorunlu yolculuğunu /oradan oraya savruluşunu ve yol boyu büyümesini anlatıyor. Filmin ve kitabın adının neden Boyalı Kuş olduğunu film sert biçimde görselleştirmiş. Bir köylü, yakaladığı kuşu boyayıp sürüsüne dönmesi için serbest bırakıyor; boyalı kuşu sürüdekiler didikleye didikleye telef ediyor. Dönem böyle; farklıysan başın büyük belada ve çocuk da farklı bir çocuk... 

İlk gösterimini yaptığı ve ödül kazandığı Venedik Festivali’nde bazı izleyiciler basın gösteriminde, film bitmeden adeta küfrederek terk etmişler salonu.

Şiddetin varabileceği son nokta

Unutulmaz kareler

Yönetmen Marhoul, filme kendini adamış. 11 yıl süren bir mücadele vermiş film için. Sadece telif hakları için 2 yıl beklemiş. Telif hakları sahipleriyle toplantı üstüne toplantı yapılmış. Sadece film çekimleri bile 3 yıl sürmüş, bu arada başroldeki çocuk oyuncu Petr Kohlar büyümüş. Bu durum inandırıcılığı daha artırmış. En önemlisi 35 mm negatif, siyah beyaz olarak çevrilmiş olması dönemin karamsarlığını daha da sert bir biçimde vurgulamış.

Haberin Devamı

Oyuncu kadrosunda birçok birinci sınıf isim, kısa rollerde karşımıza geliyor. Harvey Keitel, Julian Sand, Udo Kier, Peter Skarsgard, Barry Pepper... Hepsinin üstünde çocuğu oynayan Petr Kohler, olağanüstü bir performans göstermiş. Konuşmayan, suskun bir çocuk. Çocuk, yaşadığı onca vahşetin ve seksüel tacizin acısını hissetmemeye çalışan bir karakter. Seyirciyi de en çok etkileyen yanı, bu zulmü yaşayanın bir çocuk olması. 

Yurtdışı eleştirilerde çocuğu oynayan Petr’in bu filmi seyretmemesi öneriliyor.

Her şey bir yana, film şiddeti son derece cesur ve etkileyici bir şekilde yansıtıyor. Unutulmaz kareler geliyor karşımıza, örneğin toprağa başına kadar gömülü çocuğa saldıran kargalar veya kıskanç kocanın kaşıkla oyduğu göz gibi. B sınıf filmlerde görebileceğimiz birçok şiddet sahnesi, sanatsal bir yorum içinde, daha sarsıcı bir etki yaratıyor seyircide. 

İnsan karakterinin tüm karanlığı ve vahşiliği, umutsuz bir şekilde karşımıza geliyor. İzlemek kolay değil. İzleyince de unutulacak gibi değil.

Haberin Devamı

Şiddetin varabileceği son nokta