Düşünenlerin Düşüncesi

Düşünenlerin Düşüncesi

dusunce@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

Prof. Dr. M. Beşir HamitoğullarI
Mardin doğumlu. İlk-ortaöğrenimini Mardin’de tamamladı. Ankara Üni. S.B.F mezunu. MTTB, eski Başkanı, Paris Üniv. (Sorbonne), DES ve Doktora. Ank. Üniversitesi’nde Doç. ve Prof. SBF, BYYO, Kara Harp Okulu, Gazi Üniv., eski öğretim üyesi. Davetli Prof. olarak, Fransa ve İngiltere’de dersler, konferanslar, bilimsel araştırmalar. 1981-1983 Danışma Meclisi’nde Mardin ili temsilcisi olarak görev yaptı. Bülent Ecevit hükümetine KKTC kalkınma-planlaması için Rauf Denktaş’a danışmanlık, Hak-İş’e baş danışmanlık yaptı. Türkçe dışında, Arapça-Kürtçe, Fransızca, İngilizce bilmektedir.

Haberin Devamı

Yıllardır süren korkunç terörün taşınamayacak vahşet ve beşeri-maddi ağırlığına rağmen, noktasal direnmeler dışında, sorunu kökten çözecek yol yöntem bulamayan, sorumlu-aciz malum iktidarlar ve pelte muhalefet, barış sürecini oluşturup kararlılıkla doğru yürütülmesi ve üç ayı aşan çatışmasız barış-kardeşlik havası karşısında; çok yanlış hatta tehlikeli denilebilecek, barış karşıtı tutum ve davranışlar sergilemektedir.
Terör sorununun, oluşup sürmesinde sorumluluğu olanları, gündeş Türkiye’mizi bile iyi anlayamayan, donuk - statükocu, konumları için de, güçlü, demokratik, büyük Türkiye için barışı vazgeçilmez gören Başbakan Erdoğan’ı anlayamamaktadır.
Kendi ifadeleri ile, “isyancı başı” Abdullah Öcalan’ın terörden barışa doğru dönüşümünü de algılayamamaktadır.

Barış karşıtları
Milletimizin bütününe yakın kısmının büyük özlemi olan barış ve süreçleri’ne rağmen, barışa karşıt cephenin bütün Türkiye’mize ait olan bu sorunu, Ak Parti iktidarının sorunu imiş, gibi, halka ‘aşılamaya’ çalışması da esef verici vicdanların kabul edemeşeceği, haksız-yanlış bir tutumdur.
Bir diğer iddia: “Ne verildi de terör cephesi yola geldi”, safsatası... Barışa karşıt cephe, tarihsel olgu ve seyri, Başbakan gibi yan yana izleyebilseydi (daha doğrusu kol kola), durumu doğru algılardı (onlar, tarihi çok geriden izliyorlar. yoksa şu dönemin en korkunç katliamları, yapan-Hitler’den beter “Kızıl faşist, Suriye celladını, destekler mi idi?)
Başbakan bir şeyler yaptı, bir şeyler verdi elbet, ama bunlar, gerçekleri saptırarak sömürüleri sürdüren çevrelerin, tersi şeyler.
Verilen veya verilmesi mümkün maddi bir şey yok-olamaz da... Ama algılama yetenekleri olanlar için, Başbakan’ın verdiği iki büyük ders var:
1)- Demokratik büyük açılımın getirdiği (gelişme esnekliği barındıran insan hakları (2009’da) dil-kültür, kimlik özgürlükleri...
2)- Teröre karşı verilen etkin, azimli, kararlı savaşımda PKK’yi gerileten ve başarılı olamayacağı yönündeki gerçekçi kavrayış.
Belirtmeliyim ki, iyi tanıdığım, Sn. Başbakan ve iktidarı ile benim, hiçbir ilişkim, bağlantım bulunmamaktadır. Bilimadamı misyon ve sorumluluğum doğrultusunda, sosyal bilimci olarak, izlediğim olgulardan, yapabildiğim çıkarsamalarımdan ibrettir.
Terörün, ülkemize verdirdiği korkunç boyutlardaki maddi-manevi kayıplar ortada. Birkaçını hatırlamak yeter: 7 bini aşkın şehit-mehmetçik. 15 bini aşan yaralı-sakat-gazi. Ve toplam, 40 bin maktul...
Yıkılan, yakılanlar dahil, diğer harcamalar: 400 milyar dolar... Kaybedilen 30 yıl. Yüreği yanık, hayatları daralan, anne-baba-kardeş, yetimler, dullar, akraba, hemşehri ve biz vatandaşlarda biriken üzüntü-hüzün. Aşılanan, kin-intikam, düşmanlıklar...
Türkiye sevdalısı milyonlar gibi, ben de “ciğerhun’um” (Kürtçe:içim yanıyor-ciğerim kanıyor demek). Bülent Başaran’ın: “Gülümse anne” ağıtı: Bir yangınki, ciğer ciğer kavrulur, kardeş kardeş birçok masum vurulur.
Akşam olur hasret büyür dağ olur. Sen oğlunu dönmez say, güzel annem. Ben ölürsem belki vatan kurtulur.” Dinlerken, içiniz yanmaz, kanamaz mı? Şehit analarının feryatları, kulaklarımızdan çıkar mı?

Bu nasıl adalet?
Katledilen Hrant Dink’in eşi, Rakel Hanım’ın o çığlıkları yürekleri yakmadı mı? Bir oğlu askerde, diğer oğlu dağda olan babanın ıstırabını paylaşmıyor muyuz? Her nasılsa, dağa çıkmış çocuk yaştaki oğluna, soğuktan donmasın diye ördüğü hırkayı, gönderdiğinden ‘hüküm giyen’ annenin dramı, çekilir gibi mi? Bu nasıl bir adalet? Anne, annelik şefkati, hukuka yansımaz mı?
Ülkemizin çeşitli renklerden oluşan etnik yapısına aldırmadan, “tek boyutlu homojen bir millet” oluşturmayı hedefleyen “kafatasçı” ilkel asimilasyon süreçlerinde, her renk/bir hisse almıştır. Varlıkları, dil ve kültürleri, kimlikleri inkar edilen Kürt kardeşlerimizin, maruz kaldıkları zülumler, bilinmektedir: Ötekileştirmelerden-hiçlenmeye kadar. İşkenceler, 4 bin köyün boşaltılıp, milyonlarca insanın, iş bulamayacakları kentlere göçü. Faili meçhul infazlar. vs,vs...

Terör insanlık suçu
Ama ayırım gözetmeden kan akıtan-can alan kör-vahşi bir terörü hiçbir neden-mazaret meşrulaştıramaz. Terörizm, tek başına bir bölücülük, emperyalist güçlerin yönlendirebilecekleri, bir vahşet, insanlık suçudur.
Son yıllarda, artık etnisitelerin, dil-kültür ve kimliklerin red inkar ve asimilasyonuna son verilmiştir. 3 aydan beri, silahlar susmuş, çatışmalar durmuş, barış şafağı sökmüştür.
Öcalan’ı terör aşamasından, barış aşamasına taşıyan, bence tam 10 neden bulunmaktadır. 1) Ak Parti iktidarının terörü bitirme konusundaki kesin-kararlı-etkin tutumu ve PKK’ye verdirilebilen büyük kayıplar 2) Demokratik açılım düzlemindeki reformların verdiği hakların, genişleme istidanının, yansıttığı umutlar 3) Başbakan Erdoğan’a Diyarbakır Bağımsız Milletvekili Leyla Zana ve daha birçoklarının tekrarladığı ‘Kürt sorununu çözerse, ancak Erdoğan çözer’ türündeki beyanlarda yansıdığı üzere, duyulan güven. 4) İktidarın, askeri yargı-YÖK gibi, vesayetleri, kırabilmesi; darbelere cesaretle direnebilmesi. 5) Daha demokratik, yeni bir anayasa, umutları. 6) Türkiye’nin bölgesel ve küresel düzeyde, güçlenen ekonomisi-süren siyasi istikrarı ve zulme karşı çıkışlarının yükselen önemi-prestiji. 7) Uluslararası konjonktürün Türkiye lehine dönmesi. 8) Teröre karşı birikmiş milli infialin yaygınlaşıp, patlayabilecek bir kıvama gelmiş olması. 9) Terörle, Türkiye’yi bölmenin, imkansızlığının anlaşılması ve barış içinde birlikte yaşamanın daha avantajlı olacağı inancı. 10) Nihayet, bu terör vahşetlerinin, korkunç tahribatından oluşan ıstırap-beşeri dramların, Öcalan’da pişmanlığı egemen kılması. Akıl-mantık sahibi, hiç kimse, hele lider vasıfları taşıyorsa, üstelik koşullar aleyhe dönmüşse; barış dışında bir yol izlemeyez. Bir de Öcalan’ın Kürtçe bilmediği ve türkçe konuştuğu, dilin bir kültürün taşıyıcısı da olduğu hatırlanmalıdır. İşte Öcalan’daki barışçı dönüşümün özetle nedenleri.

Reformlar sürmeli
Barışı vatan sathında yaygınlaştıracak reformlar (anayasa) gerekmektedir.
Özetlersek: Kelepçelerinden kurtulmuş, milli iradeyi egemen kılan, çağdaş yeni bir anayasa, katılımcı, ilerici bir demokrasi/egemen çevrelerin değil, vatandaşların, eşitlenmiş, adil vatandaşlığına dayanan, sivil, tam bir cumhuriyet. ayrıcalıksız, adil, bağımsız bir yargı, dinsel cehalet düzleminde oluşabilen ilkel düşmanlıklarla insan hakları çerçevesinde mutlaka saygı gösterilmesi gereken dinsel ötekileştiren, zorba laiklikten, demokratik laikliğe geçilmelidir. Demokratik adil temsile engelleyen yüzde 10’luk baraj, yüzde 5’e indirilmelidir.
Gerçek liderler, zamanın ruhunu, mekanın ihtiyaçlarını doğru kavrayarak, cesaretve kararlılıklı, yürüyebilenlerdir.

Haberin Devamı

İrtibat telefonumuz: 0212 337 92 23. Mail adresi:dsazak@milliyet.com.tr