Düşünenlerin Düşüncesi

Düşünenlerin Düşüncesi

dusunce@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

Bu kanun doğanın yasal yok edilişidir

PROF. DR. BARBAROS ÇETİN

1981 yılında Ankara Üniversitesi, Fen Fakültesi Biyoloji Bölümü’nden biyolog unvanı ile mezun oldu. 1986 yılında doktora tezini tamamlamak üzere, Türk Eğitim Vakfı-Prof.Dr. Hikmet Birand Bursu (TEV) ile İsveç’e gitti. 1987 -1990 yılları arasında İsveç Bilim Enstitüsü’nün Uluslararası Bursu’nu (Avrupa Konseyi Çerçevesinde) 3 yıl üst üste kazandı. 1990 yılında Uluslararası Genç Müteşebbisler Derneği’nin (JEYCESS)” Bilimsel Önderlik“ Kategorisinde “Türkiye Birincisi” olarak “Yılın Genç Bilim Adamı” seçildi. 1997’de Türk Eğitim Vakfı (TEV) 30. kuruluş yıldönümü “En Başarılı Yurt Dışı Bursiyeri ” ödülünü aldı. 2000 yılında profesör unvanı aldı. Halen Dokuz Eylül Üniversitesi, Fen Fakültesi, Biyoloji Bölümü Başkanlığı görevini yürütmektedir.

Haberin Devamı

24 yıl önce, 20 Haziran 1989 tarihli Cumhuriyet gazetesinde Yavuz Baydar imzalı söyleyişin başlığı; Doğa Koruma çalışmaları ile İsveç Kraliyet Akademisi ödülü kazanan Dr.Çetin’e göre “ Doğada talan var” şeklindeydi. Ne yazık ki bugün geldiğimiz nokta “Tabiatı ve Biyoçeşitliliği Koruma Kanun tasarısı ile mevcut ÇED mevzuatı , orman, madencilik ve turizmi geliştirme yasaları yetmezmiş gibi yeni bir kanunla “Talanı”daha da geniş boyutta yasalaştırmak! Bu kanununun başlığında bile bir terslik var. Biyoçeşitlilik tabiatın olmazsa olmaz unsurudur. Bu iki iç içe geçmiş kavramı bile yan yana yanlış kullananlar sizce doğru bir iş yapmış olabilirler mi? Yasa bu haliyle Meclis’ten geçerse ‘Mezarlıklar’ hariç ‘Üstün Kamu Yararı’ nedeniyle, Kanun ve Özel Statülerle Korunan Alanlar olan Milli Park, Tabiatı Koruma Alanı, Doğal Sit Alanları v.s gibi mutlak korunması gereken yerlerde dünya döndükçe onarılması imkansız “Ekolojik Yıkımlara” neden olacaktır.

AB?MEVZUATI
Özel statü ve kanunla korunan bu alanlar her türlü yatırıma açılacağı için, hiçbir şekilde korunması ve muhafazası mümkün olmayacak. Ayrıca yetki ve sorumluluklar iyi ifade edilmediği için koruma alanlarının çeşitli dernek ve üçüncü kişilere kiralanması da söz konusu.
Bu yasa tasarısı AB Çevre Mevzuatı’nın uyumlaştırılması çalışmalarına da oldukça zarar verecektir. AB üyelik sürecinde özellikle AB Çevre Müktesebatı’nın kapsamı içerisinde yer alan mevcut 135 Mevzuat’tan ‘Doğa Koruma’ başlığı adı altında; Bern Sözleşmesi, Biyolojik Çeşitlilik Sözleşmesi, Bonn Sözleşmesi, CITES Sözleşmesi, CITES Uygulama Tüzüğü, Hayvanat Bahçeleri Direktifi, Bacaktan Yakalama Tuzakları Tüzüğü, Habitat Direktifi, Belirli Fok Yavruları Direktifi ve Kuş Direktifi mevzuatları bulunmaktadır. Avrupa Birliği ve Uluslararası örgütler bu kanunun çok kaygı verici olduğunun altını raporlarıyla çizdiler. Neden T.C. Orman ve Su İşleri Bakanlığına bağlı Avrupa Birliği ve Dış İlişkiler Dairesi Başkanlığı’nı kurduk!
Anadolu toprakları sadece ülkemizin değil, insanlık için dünyanın en önemli 2 Gen merkezinin çakıştığı ekolojik dünya mirasıdır. Dünya Doğayı Koruma vakfı (WWF) Avrupa’nın biyolojik çeşitlilik bakımından en değerli ve acil korunması gereken 100 ormanından 9’unun Türkiye’de olduğunu ilan etmiştir
Türkiye için değil, insanlığın beslenmesinde önemli olan pek çok tahılın; buğdayın 23, arpanın 8 , çavdar’ın 4 ve yulaf’ın 6 yabani akrabasının dünya tarımı için önemli gen kaynakları ülkemizde bulunmaktadır. Birçok baklagil (9 yabani nohut türü, mercimek, bezelye), tıbbi bitki türleri (87 tür adaçayı 22 anason, 9 tür yüksük otu), yem bitkileri (57 tür fiğ, 30 yonca, 59 mürdümük, 95 üçgül), endüstri bitkilerinin (8 yaban şeker pancarı türü v.s.) ve meyve ve sebzelerin (4 erik, 12 badem, 10 armut, 8 kiraz, 7 marul, 4 havuç, 143 soğan) gen kaynakları ülkemize özgüdür.

GEN?MERKEZİYİZ
Örneğin ülkemizin en önemli gen merkezlerinden biri Kaz Dağları Milli Parkı ve yakın çevresidir. Bu bölgenin genetik çeşitliliğini korumak için 1993 yılında Türkiye’nin genetik bitki çeşitliliğinin yerinde (insitu) korunması ulusal planı için Dünya Bankası tarafından yönetilen Küresel Çevre Fonundan (GEF) 5.1 milyon dolar hibe alınmıştır. Projenin amacı küresel boyutta önemli kültür bitkilerinin yabani akrabalarının ve orman ağaç türlerindeki genetik çeşitliliğin ‘bulunduğu yerde’ korunmasıdır. Bu paranın yaklaşık 2 milyon doları Kaz Dağlarındaki araştırmalar için harcandı. Bugün gördüğümüz tablo hiç iç açıcı değil. Kaz Dağları’nda maden arama ruhsatları verilmiş (Altın, bakır, kurşun, çinko araması için 11 Firma’ya ait 37 arama ruhsatı) ve ön fizibilite çalışmalarında bile doğa talanı inanılmaz boyutlara ulaşmıştır. Bir taraftan örnek ekolojik alan olarak seçilip Dünya Bankası’na yapılan taahhüt ile bu alanı koruyacağımıza söz vererek hibeyi aldık, diğer yandan ise bu önemli gen merkezinin madencilik faaliyetleri ile yok edilmesine göz yumuyoruz. Doğa koruma konusunda birçok uluslararası sözleşmeye imza atmış bir ülke olarak bu tür çelişkileri ortaya koymamız insanlık adına utanç vericidir.

YABANİNİN?ÖNEMİ
Şunu unutmamalıyız ki bugün kültüre alıp yaşamımızı devam ettirmemizi sağlayan bitki ve hayvan türleri bir zamanlar yabani formlar halindeydiler. Zamanla insanlık kendi ihtiyacı için bu türleri kültüre aldı. Diğer taraftan insan tarafından Dünya’nın ekolojik parametrelerinin hızla değiştirilmesi nedeniyle kültüre alınan türler kısa sürede verimsiz hale gelmektedir. İnsan türü soyunu devam ettirdikçe beslenmek için yaşamlarını devam ettirebilen başarılı yabani türlerin gen kaynaklarına muhtaçtır
Diğer önemli bir nokta da, HES inşaatları ve madencilik faaliyetlerinin olduğu bölgelerde yöre halkı ile özel sektör ve çalışanları şiddeti her gün artan şekilde karşı karşıya gelmektedir. Yöre insanı atalarından kalma topraklarına, ormanlarına, çayır ve mera alanlarına sosyo ekonomik olarak bağlı olduklarından bu tür faaliyetlerle karşılaştıklarında ani sosyo-psikolojik patlamalar yaşıyorlar. Çünkü bulundukları topraklar ve üzerindeki ekolojik zenginlikler o yöre halkının her şeyidir. Bu yaşam tarzından bir anda vazgeçmeleri o kadar kolay değildir. Bu tür olayları ciddi olarak değerlendirmezsek yöre halkının canını feda edecek tarzda tepki göstermesi kaçınılmaz olacaktır.

MADEN?RUHSATLARI
Biyolojik çeşitlilik açısından ülkemizin en önemli gen merkezlerinden biri olan Finike-Alacadağ’ da 13 ruhsatlı 30 firmaya 54 alanda maden arama açma ve işletme ruhsatı verilmiş. Doğal Sit Alanı olan Rize’nin İkizdere vadisi’nde 4 santralin faaliyete geçmesinden sonra, yöredeki tüm canlılar için gerekli olan ‘cansuyu’ krizi şimdiden baş gösterdi. Bir de düşünün yapımı planlanan diğer 28 HES faaliyete geçerse! Deniz biyoçeşitliliğinin ekolojik önemi bakımında Türkiye kıyılarının en önemli merkezlerinden biri olan Karaburun yarımadası civarlarında şimdiden balık çiftliği kurmak için 45 balıkçı firmasına olumlu ÇED raporu verilmiş. Ah güzel Anadolum nedir bu çektiğin çileler. Yaradılanı Yaradan da ötürü severim, kollarım diyenler neredeniz? Bir tek karıncayı bile incitmenin günah olduğunu söyleyenler neredesiniz....