Düşünenlerin Düşüncesi

Düşünenlerin Düşüncesi

dusunce@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

Doç. Dr. Selami DEMİRKOL (**)
21.03.1963 tarihinde Elazığ, Çevrimtaş’da doğmuştur. Diyarbakır Ziya Gökalp Lisesi’ni bitirdiktan sonra 1985 yılında Marmara Üniversitesi Kamu Yönetimi Bölümü’nden mezun oldu. İstanbul Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Kamu Yönetimi Bölümü’nden 1987 yılında Yüksek Lisansı tamamladı. İstanbul Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi’nde 1995 yılında Kamu Yönetimi doktor ünvanını aldı. 2014 yılında Kamu Yönetimi alanında Doçent oldu. Gaziantep Vergi Mahkemesi Üyeliği ile İstanbul ve Sakarya İdare Mahkemesi Üyeliği, Sakarya ve İstanbul Bölge İdare Mahkemesi Üyeliği, İstanbul İdare Mahkemesi Başkanlığı görevlerinde bulunmuş, 25.06.2012 tarihinde Danıştay Üyeliğine seçilmiştir. Hali hazırda Danıştay Üyesi olarak görev yapmaktadır. Yayımlanmış 5 adet kitap ve 75 civarında makale çalışması bulunan Demirkol evli ve iki çocuk babasıdır.

Haberin Devamı

Devlet olgusunun, yürütme organı içerisinde yer alan ve en önemli araçlarından birisi olan “Kamu Yönetimi”, günlük hayatımızda oldukça yoğun ve yaygın bir yer tutmaktadır.
Yürütme organında bulunanlardan, özellikle de politika aktörlerinin başarısı ile kamunun yönetiminde bulunan kamu görevlilerinin başarısı arasında çok yakın ve doğrudan bir ilişki de kurulabilmektedir.
Bu sebeple, kamunun hangi yöntem ve anlayışla yönetileceği konusu, uygulamaya geçirilirken etkili ve kullanılabilir sonuçlar vermesi hedeflenmektedir.
Nitekim, kamu yönetimi bilimi için bir dönemin başlangıcı olarak kabul edilen 1980 yılı, artık eski düşünce ve uygulamaların terk edilmesi gerektiği farkındalılığının oluştuğu bir dönüşüm tarihidir.
İşte bu farklılığın oluşturduğu yeni kamu yönetimi anlayışı, 1980’li yıllarda Avrupa ve Amerika’da yerini bulmuş ve uygulanmakta iken, ülkemize ise direnç ve Devlet olgusunun baskın ve ağır tutulması gibi sebeplerle çok sonraları iktibas edilebilmiştir.
2000’li yıllarda uygulamaya alınması adımlarının ancak atılabildiği bu anlayış, halen daha da direnç ve inatla karşılaşmaktadır.
Birey-insanı temel değer alan ve kamu yönetiminin öncelikle toplumun memnuniyeti ve rızasına yönelik bir anlayış olduğunun kabulü, şüphesiz çok da kolay uygulamaya konulabilecek bir aşama olmamıştır.

Birbirini tamamlıyor
Yürütme erkinin 1980’lerdeki kamu yönetimi anlayışındaki bu değişikliği 2000 yılı sonrasında, Dünyayı izleyip gelişmeleri ülkemiz kamu yönetimi teorisi ve uygulamasına adapte etmesi önemsenmeli ve altı çizilmelidir.
Bu adapte olma veya gelişmiş ülkelerin uygulamalarıyla entegrasyonunun gerekleri elbette etki ve tepkileri de beraberinde getirmiştir.
Nitekim; 1980’lerdeki bu değişim, 2000’li yıllarda ülkemizde de uygulamaya başlanması, gelişmiş ülkelerdeki bu anlayışın bir yansımasıdır.
“Bilen yapar, bilmeyen öğretir.” İngiliz atasözünü hatırlatırken bu değişim sürecini ve olması gerekeni aktarmaya çalışacağız.

Güven krizi oluşturdu
Kamunun yönetilmesinin, hukuk ve siyaset bilimi dışında bunlardan ayrı olduğu kadar bunlarla birlikte olarak farklı bir şekilde bilimsel incelemeye konu alınması, 19. yüzyılın sonlarında ilk Amerika Birleşik Devleti (ABD)’de ortaya çıkmıştır.
Kamu kurumlarının yönetilmesi ile özel sektör kuruluşlarının yönetilmesi Amerika kamu yönetimi bilim adamları tarafından birbirini tamamlar nitelikte görülmektedir.
Nitelendirmedeki bu farklı yaklaşım ile birlikte devlete biçilen rol itibariyle konuya yaklaşıldığında ise son yüzyıldaki değişim şöyle özetlenmektedir.
“1930’lara kadar karışmayan liberal devletin yerine önerilen ve 1945’ten sonra uygulamaya geçirilen müdahaleci sosyal devlet (wellfare state) ortaya çıkmıştır. 1970’lere kadar sosyal devlet uygulamaları giderek artmış büyük ve hantal bir devlet bürokrasisi ortaya çıkmıştır. Bu yıllarda devletin bu müdahaleci rolünün ekonomiye ve geleneksel sosyal yapıya zarar vermeye başladığı öne sürülebilir.”
Avrupa ülkelerinde ve ABD’de devletin ne yapmaması değil, ne yapması gerektiği anlayışı egemen olmuştur.
Merkeziyetçi bir yapı, katı hiyerarşik kurallar, aşırı bir şekilde mevzuata bağlı olma, büyük ve hantal bürokratik yapı, artan kamu harcamaları, Devlet-toplum ilişkilerinde güven krizi oluşturmuştur.
Devletin aşırı şekilde büyümesi, onu sevimli kılmamış, aksine kırtasiyecilik, verimsizlik ve hantallık gibi suçlamaların hedefi haline getirmiştir.
İngiltere ve ABD’nde başta olmak üzere Anglo-Sakson coğrafyada 1980’li yıllarda hükümet eden muhafazakâr yönetimlerin yapmaya başladıkları köklü reformlar yeni kamu yönetimi anlayışının temelini oluşturmuştur.

Reagan ve Thatcher
Batı toplumlarında devletin ekonomiye müdahalesini sınırlandırmak ve onu küçültmek isteyen siyasetçiler arasında bu reformlar geniş bir yankı bulmuştur.
ABD’nde Reagan ve İngiltere’de Thatcher yönetimleri, yeni sağ görüşlerden en fazla etkilenen hükümetlerdir.
Kamu Yönetimi, kamu işletmeciliği olmaya başlamıştır. Nitekim, Kamu hizmet sunumu yapan ve mal üreten kamu sektörü eleştirilmeye de başlanmıştır.
Yeni sağ düşüncenin ekonomi teorisinde, değişiklikler meydana gelmiştir.
İşte “Dünyada yaşanan gelişmeler kamu ve özel sektörde yönetim ve organizasyon yapılarını değişime zorlamaktadır. Hiyerarşik bürokrasi ve otoriteye dayalı politika oluşturma ve uygulama sürecini içeren yönetim anlayışı, yerini vatandaş taleplerine duyarlı, onları karar alma süreçlerine katan, hesap vermeye hazır ve etkin işleyen yönetişim anlayışına terk etmektedir.”

Özelleştirme akımı
“Devletin iktisadi alanda yapacağı etkinliklerin sınırı ve çeşitleri her şeyden önce her ülkenin kendi koşullarına göre saptanmalıdır. Özellikle gelişmekte olan ülkelerde kalkınmanın sağlanabilmesi için, devletin ekonomik alanda faaliyette bulunması bir zorunluluk olarak ortaya çıkmıştır.
Ülkemiz açısından da durum aynıdır. Buna karşılık, kamu iktisadi teşebbüslerinin özelleştirilmesi akımı, İngiltere, Fransa, İtalya, Almanya gibi gelişmiş ülkelerde ve son yıllarda da Türkiye’de uygulama alanına girmiştir.
“... kamu hizmetlerini kurma ve kurulu olanlarını işletme bakımından, Devlet doğrudan doğruya gerek teşkilat ve gerekse mali ve teknik gereksinimlerini bizzat kendisi karşılayarak hizmet vermeye uğraştığı gibi, bütün bunların kurulmasından işlemesine kadar özel hukuk kişi ve kuruluşlarına ihale etmek suretiyle yaptırılabilmektedir.
Yeni kamu yönetiminin başlıca denemeleri Yeni Zelanda ve Avustralya’da gerçekleştirilmiş, ABD’de YKY adı hiçbir şekilde kullanılmamış olmakla birlikte yaklaşım, yöntem ve ilkeleri “Devletin Yeniden Keşfi” (Reinventing Government) adı altında uygulamaya konulmuş ve bu ülkelerdeki uygulamalardan elde edilen başarılı sonuçlar YKY’yi pek çok ülkenin gündeminin ön sıralarına taşıyarak dünyanın dört bir yanına yayılmasını sağlamıştır.

Sonuç ve vatandaş odaklı
Yeni kamu yönetimi (new public management) düşüncesi 1980 sonrasında gündeme gelmiş ve yeni kamu yönetiminin (YKY) açtığı çığır, mevcut sorunlar karşısında güçsüz düşen klasik kamu yönetimi için bir yeniden dirilme yolu olmuştur.
Yine, bilindiği gibi YKY, temelde, kamu yönetimindeki etkinlik ve rasyonellik sorununun işletme yönetiminde geliştirilen yöntemlerin ve rekabetçi mekanizmalarının kamu örgütlerinde de uygulanmasıyla aşılabileceği anlayışına (dayanır) dayanmaktadır.
Devletin rolünü yeniden tanımlayan, kamu yönetimini yeniden yapılandıran kamu reformları, sonuç ve vatandaş odaklı bir kamu yönetimi oluşturmayı hedeflemiştir.

Haberin Devamı

Devamı yarın
(*) Bu yazı T.C Kültür Üniversitesi’nin aylık hukuk dergisi olan FASİKÜL (Yıl:7 /Sayı: 69, 2015) sayısında yayımlanan “Kamunun Yönetiminde Var Olan ve Dünyada da Uygulanan Kamu İşletmeciliği Anlayışı” başlıklı yazımızdan özetlenerek alınmıştır.
(**) Danıştay Üyesi