Bu ne fantastik bir adammış arkadaş! Ne kertenkele bir karaktermiş! Tuncay Güney efendi, çat Ergenekon’da çat Fethullahçıların arasında. Tıknaz kahramanımız kâh lüleli olarak bir haham kılığında karşımızda, kâh Mehmet Eymür’ün adamı olma ihtimaliyle manşetlerde.
Ve fakat bütün bu Bollywood tarzı siyasi gerilim dizisinin en komik yanı bunlar değil. Yaşadıklarımızın en şahanesi, Tuncay Güney’in olağanüstü avantür hikâyesiyle necip Türk basınına bir kez daha öğrettiği gazetecilik kuralı:
Her gördüğün lüleliyi haham zannetme. Zira bazı lüleliler MİT ajanı çıkabilir!
Tuzlukla koşmak
İpek Yezdani’nin birkaç gün önce Milliyet’te yayımlanan haberine göre, Tuncay Güney haham değil. Washington muhabiri Ahu Özyurt’un haberlerine göre, lüleli kahramanımızın sözünü ettiği dini grup ortada bile yok. Yezdani’nin ve Özyurt’un yaptıkları aslında gazeteciliğin ilk kuralını uygulamak.
Kendine haham diyen ve görünüşünde, söylediklerinde tuhaflıklar olan bir adamın haham olup olmadığına bakmak.
Tuncay Güney’in peşinden, her türlü imkânı kullanarak tuzlukla koşturanların niyeyse aklına başlangıçtan beri gelmemiş olan küçük bir ayrıntı. Bu anlamda basın olarak hep birlikte fena halde faka basmış durumdayız.
Güvenilir adam Tuncay
Her şeyin ötesinde merak ettiğim bir şey var. Bu adamı gördünüz. Canlı yayınlara Kanada’lardan bağlandı. Deri koltuklara oturup kafasında haham takkesiyle birtakım açıklamalarda bulundu. Adamı görmekle kalmadınız, uzun uzun da dinlediniz yani. Dinledik, hep birlikte.
Sizce de Tuncay Güney acayip bir karakter değil mi sayın seyirciler? Sonuç olarak baştan beri ultra avantür bir şahısla karşı karşıya olduğumuz şüphesiz.
Yani Kanada’ya gidip haham olma sevdasına düşmesi bir yana, görüntü olarak, konuşma olarak, vurgusu olsun, tonlaması olsun, böyle ne bileyim, vıcık vıcık şarkı söyler gibi konuşması olsun, tuhaf bir adam.
Peki şimdi bu adam size gelse, tamamen uyduruyorum, derneğinize üye olmak istediğini, evinize kiracı girmek istediğini, arkadaşınız olmak istediğini söylese kabul eder misiniz? Hani Amerikan başkan adayları için yapıyorlar ya o sempatik araştırmaları:
Evinizde parti verseniz hangi adayı davet edersiniz?
Beraber bira içmek istediğiniz aday hangisi?
Ben de soruyorum:
Tuncay Güney’i bir haber kaynağı olarak değil, ehemmiyetsiz bir ahbap olarak bile hayatınıza sokmak ister misiniz?
Bakıyorum şöyle ötesine berisine: Ben istemem. O zaman sevgili gazeteci meslektaşlarıma soruyorum:
Günahımız kadar güvenmeyeceğimiz avantür bir karaktere niye haber kaynağı olarak güveniyoruz?
Bay Hiçkimse
Bir de şu var:
Paçalarından acayiplik akan bu adam nasıl oluyor da kâh Fethullahçıların arasına giriyor kâh tam karşı taraftaki adamların kankası oluyor? İnsanlar bu adama nasıl güvenmişler, bunu çok merak ediyorum. Silik adamların böyle bir avantajı var belki; ‘hiçkimse’ olabildikleri için biri olabiliyorlar.
Her şeye rağmen bu Bay Becerikli Hiçkimse bütün bu kendini cin zanneden Türkiye basınını fena halde çarpmış durumda. Şimdi bu adamcağızı karşısına alıp ciddi ciddi konuşan gazetecilerin ne düşündüğünü merak ediyorum? Ya da bu tıknaz şahsiyetin sözleri üzerine teoriler, sosyal analizler ve nihayet haberler inşa eden yazarların ne hissettiğini? Acaba kendilerini şey gibi mi hissediyorlardır? Mmmmm... Gazetecilikte buna ne diyorlardı?
Ağaca çıkmış gibi!