Genç irisi gövdelere has bir saf neşeyle protokolün ağırlığını dağıtan Suriye Devlet Bakanı Başar Esad'ın gölgede kalacağı, hanımefendi uçağın merdivenlerinde görününce belli oldu. Çekilen protokol fotoğraflarında bütün "mühim" erkekler ona bakıyor, kadınlar da ona bakan protokol erkeklerine gergince bakıyordu. Velhasıl Suriye'nin first lady'si Esma Hanım, "gönülleri fethetti" nümayişini pek seven Türk milletinin yeni merakı oluverdi. Hatta öyle coşuldu ki, az kalsın, bir zamanlar artistik buz pateni şampiyonasındaki malum olay tekrarlanacak, spikerlerden biri, "Sayın seyirciler, sizce de Esma Esad çok güzel bir hanımefendi değil mi?" diyecekti. Onun yerine, basında "dikkatleri üzerinde topladı" sözcükleri özenle seçilerek daha diplomatik bir üslup tercih edildi. Ama gönüllerden geçen muhakkak ki, hanımefendinin Bayan Blair'den daha zarif, Hillary Hanım'dan daha güzel ve dünyanın en first lady'si Mrs.Bush'tan daha sevimli olduğuydu. İşin tuhaflığına bakınız ki bu Jacqueline Kennedy karizması, Farah Diba ağırbaşlılığı ve elbette Lady Diana kırılganlığı Suriye'den çıkmıştı!
Bu da hanımefendinin bahtsızlığı: Suriye ile "hassas meselelerimiz" vardı! İşte bu yüzden Esma Hanım'ın şahaneliğinden şöyle gönül rahatlığıyla bahsedilemedi. Oysa bir Fransa'dan, bir İngiltere'den gelse tam boy fotoğrafları bugün bütün gazetelerin birinci sayfalarını süslerdi. ABD'den gelmiş olsa yaşanacak taşkınlığın kapsamını tahmin bile edemiyoruz zaten!
Haberlerin dilinde, TV spikerlerinin ses tonunda o şaşkınlık, o tereddüt vardı zaten. Nasıl olur da bu kadın Suriye'den çıkardı? Nasıl olur da bu kadar "Batılı" olurdu? Nasıl olur da o yandan düğmeli, müthiş şık, beyaz ceketi giyer ve kalçaları nasıl bu kadar dar, boyu nasıl bu kadar uzun olurdu?
Tıpkı İran'dan gelen, başörtülü bir kadının dünya politikası üzerine çatır çatır konuştuğunda yaşanan şaşkınlık... Hatta tıpkı Güneydoğu'dan gelen ve "Nişantaşı usullerini" de bilen kadınlara duyulan şaşkınlık... Doğu'nun Türkiye'den o kadar da uzakta olmadığını gösteren her şeyin yarattığı o şaşkınlık...Türkiye'nin içindeki Doğu'nun da, Misakı Milli'nin dışındaki Doğu'nun da!
Batı'da bir ülkeye, bilhassa da ABD'ye gittiğinizde en çok karşılaştığınız sorular "Türkiye'de deveye mi biniyorsunuz?" ile başlar. Neyi, nereden anlatmaya başlayacağınızı şaşırırsınız. Bu cahilliğe müthiş öfkelenirsiniz. "Sen hiç Türk'e benzemiyorsun" dendiğinde de sinirlenir insan. İtalyan ve Yunan'a benzetilirsiniz. Tıpkı Esma Hanım'ın bizim televizyonlarımızda "tıpkı Batılılara" benzetilmesi gibi. Esma Hanım'a bu "cahillik" İsviçre'de veya ABD'de yapılsa neyse. Fakat bir Ortadoğu ülkesi olan Türkiye'de hoş bir kadına bu kadar şaşırmak!?
Esma Hanım son yıllardaki en iyi "oryantalizm şakası". Aşırı bir dikkatle izleniyor şimdi. İzleyenler, belki de artık "Suriye'de develere mi biniliyor?" sorusunu sormaktan bir parça imtina ederler. Ama tabii ki çantasının Fransız, ayakkabılarının İtalyan olduğunu söylemeden edemez, ancak bunları söyleyince Esma Hanım'ı yeterince, yani Türkiye kadar Batılı kabul ederler!