"Yıldız Savaşları’nı bu kadar popüler yapan nedir?” diye düşündüğümde, sadece sinemada yaşayan bir efsane olması önem kazanıyor. Dünyanın geleceğiyle ilgili olarak, 70’li yılların sonunda başlayan varsayımlar üzerine kendi evrenini, karakterlerini yaratması, arkasında edebi bir eserin olmaması en büyük artısı. Hiçbir serinin böylesine fanatik, sinema önlerinde sabahın köründe bilet kuyruğuna giren, kıyafetlerini giyen seyircisi yok.
‘Yıldız Savaşları’ Lucas şirketinden Walt Disney’e satıldıktan sonra ‘Güç Uyanıyor’la başlayan yeni seri ‘Son Jedi’yle zaman atlamadan, bıraktığı yerden devam ediyor. Luke Skywalker’ı (Mark Hamill) bulmak için inzivaya çekildiği Ach To Adası’nda bulan Ren (Daisy Ridley), isyancıların yardım isteğini iletir. Onun geri dönerek Jedi eğitimine yeniden başlamasını, İlk Düzen adlı faşist yönetime karşı isyanı desteklemesini ister. İmparatorluğun yıkılmasından sonra kurulan İlk Düzen, Snoke adında üstün güçlere sahip bir diktatör tarafından idare edilmektedir. Yeni kötü Kylo Ren (Adam Driver), diktatörünün gözüne girebilmek için isyancıları yok etmeye kararlıdır.
Bu bölümde yeni jenerasyon oyuncuların ön plana çıktığına tanık oluyoruz. Kız Jedi Rey güçlerinin farkına varıyor, kullanmaya başlıyor, pilot Poe yeni bir Hans Solo olma yolunda ilerliyor, Finn direnişçiler tarafına geçme konusunda kararını veriyor, Amiral Holdo (Laura Dern) güçlü bir kadın komutan oluyor. Hacker olarak piyasaya çıkan Benicio Del Toro için, “Keşke rolü biraz daha uzun olsaydı” diyoruz. Mark Hamill ise Skywalker dönüşünde parlıyor ve “İyi ki dönmüş dedirtiyor. Prenses Leia ise, yaşamdaki son filminde direnişçileri son kez yönetiyor.
Özay Şendir
Özgür Özel, yandaş mı oldu?
26 Nisan 2024
Güneri Cıvaoğlu
Katar arabuluculuktan çekilirse…
26 Nisan 2024
Cem Kılıç
İklim değişikliği işte ‘büyük risk’
26 Nisan 2024
Didem Özel Tümer
Türkiye, NATO Genel Sekreter adaylarına ne söylüyor?
26 Nisan 2024
Abbas Güçlü
Atama, obezite ve boşvermişlik
26 Nisan 2024