Engin Uğur Ağır

Engin Uğur Ağır

enginuguragir@gmail.com

Tüm Yazıları

Önceki gün, 15 Temmuz darbe girişiminin yıldönümüydü.

Hain saldırının ardından tam bir yıl geçti.

O geceyi dün gibi hatırlıyorum.

İlk haber sosyal medyadan geldi, tankların İstanbul’da Boğaz Köprüsü’nü kapattığı, askerlerin vatandaşları evlerine yönlendirdiği şeklindeydi.

Önce inanmak istemedim.

Bir süre bekledim, daha sonra televizyon kanallarına tek tek bakmaya başladım.

İşin ciddiyetini, TRT’den yapılan açıklamaya kadar tam kavrayamamıştım.

Ama yine de inanmak istemedim.

Çünkü, hemen aklıma 1980 darbesi geldi.

Haberin Devamı

Tek kanallı dönemdi.

Genelkurmay Başkanı Orgeneral Kenan Evren ve kurmayları, TRT’nin Ankara’daki merkez binasına gitmiş ve “Ordu, yönetime el koydu” açıklamasını yapmıştı.

15 Temmuz 2016 gecesi, TRT spikerinin sözde darbeye ilişkin bildirgesi, pek inandırıcı gelmemişti.

Çünkü, 80 darbesini gözümün önüne getirdim.

Taa ki, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile Başbakan Binali Yıldırım’ın özel bir kanaldan cep telefonuyla vatandaşlara, “Sokağa çıkın” çağrısı yapmasına kadar.

Ancak, Türkiye Cumhuriyeti’ni yıkmak isteyen hainlerin gözü dönmüştü.

İstanbul’da Boğaz Köprüsü’ne akın eden vatandaşların üzerine hiç acımadan kurşun, top ve bomba yağdırdı.

Ankara’da Türkiye Büyük Millet Meclisi’ne saldırdı.

48 saat içinde tam 249 vatandaşımız yaşamını yitirdi, şehit oldu.

2 bin 196 masum yurttaşımız da yaralandı, gazilik unvanını aldı.

Ancak, Türk halkı kararlıydı, bir avuç çapulcuya pabuç bırakmayacaktı.

Türk’ün Türk’ten başka dostu yok unutmayalım

Sağcısı solcusu, ülkesine sahip çıktı, hainleri amacına ulaştırmadı. Kalkışmayı püskürttü.

Korkunç olay, dış basında da yerini aldı.

Ama birkaç ülkenin dışında, “Geçmiş olsun” diyen olmadı.

Aradan bir yıl geçti, tüm ülke genelinde vatandaşlarımız yine ‘Demokrasi Nöbeti’ne çıktı.

Sabahlara kadar meydanlardan ayrılmadı.

Hain darbe girişimini, ellerinde Türk Bayrakları’yla protesto etti.

İzmir’de de Konak Meydanı’nı dolduran binlerce vatandaş, FETÖ’ye isyan etti, ABD’den iadesini istedi. Ancak ABD’nin ‘tık’ yok. Bundan sonra ne yapılmalıydı?

Yaşanan süreçten şunu ders olarak çıkarmamız lazım.

Türk’ün Türk’ten başka dostunun olmadığı, bir kez daha gözler önüne serildi. Bu yüzden vatandaşlarımızın, ülkenin birlik ve beraberliği için kenetlenmesi gerekiyor. Daha çok çalışıp Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin ne kadar güçlü olduğunu dünyaya ilan etmemiz gerekiyor.

Haberin Devamı

Yaşlısı genci, çoluğu çocuğu, tek yürek olup ülkemizi kalkındırmamız gerekiyor.

Bilmem anlatabildim mi sevgili okuyucular...

Sadece Folkart ve İZSİAD yetmez!

Mesut Sancak... İzmir’de bu ismi bilmeyen yoktur. Yaptığı yatırımlarla dikkat çeken, Avrupa’nın en büyük beşinci ikiz kulesini Bayraklı’da yükselten Folkart Yönetim Kurulu Başkanı, yardımseverliğiyle de herkesin takdirini kazanıyor. Geçen yıl İzmir takımlarının formalarına verdiği reklamla katkı sağlayan Sancak, bu yıl da boş durmadı.

Yine yaptı yapacağını, yedi kulübümüze cansuyu oldu. Altay, Karşıyaka, Buca, Menemen, Bergama, Tire ve İzmirspor’a, tam 1 milyon 534 bin liralık destek sağladı.

Bu güzide takımlarımızın formalarında ‘Folkart’ yazacak.

Folkart olarak İzmir’de kazandıklarını, kentin değerleriyle paylaşmayı lütuf değil, bir görev olarak kabul ettiğini söyleyen Mesut Sancak, Ege’nin incisi İzmir’in futbolda çok daha iyi yerlere gelmesini temenni etti.

Haberin Devamı

Bu arada, Folkart’ın dışında İzmir Sanayici ve İşadamları Derneği de (İZSİAD), geçen günlerde Göztepe’ye 350 bin liralık yardımda bulundu.

İZSİAD Başkanı Hasan Küçükkurt ve yönetimi çeki, Kulüp Bakanı Mehmet Sepil’e teslim etti.

Sancak ile Küçükkurt’u katkılarından dolayı kutluyorum.

Ama sadece Folkart ve İZSİAD yetmez. İzmir’de birçok büyük kuruluş var. Birçok duayen işadamı ile STK’lar var.

Onların da elini taşın altına koyması gerekir diye düşünüyorum.

2500 lira maaştan milyon eurolara

İzmir’in kırmızı-lacivertli takımı Altınordu, son yıllarda büyük başarılara imza atıyor.

Başkan Seyit Mehmet Özkan’ın, “Yabancı oyuncu oynatmam” sözünün ardından, kent genelinde birçok tesis kurup yeni futbolcular yetiştirmesini, diğer takımlarımız örnek almalı.

Geçen sezon Süper Lig trenini son anda kaçıran Altınordu, sattığı oyunculardan da para kazanmaya başladı.

İki sezon önce Çağlar Söyüncü’yü Almanya’nın Freiburg takımına verdi.

Bu transferden 2.5 milyon euro alan kulüp, sözleşmeye ilave ettirdiği bonuslardan da para kazanmayı sürdürdü.

Özkan, geçen yıl da başarılı forvet oyuncusu Cengiz Ünder’i Medipol Başakşehir’e verdi.

İstanbul’da başarılı bir sezon geçiren A Milli Takımımızın da değişmez oyuncu olan Cengiz’e, İtalya’nın Roma ekibi kanca attı.

Altınordu’da 2500 lira maaşa top koşturan Cengiz, tam 15 milyon euroya İtalya’nın yolunu tuttu.

Altınordu, bu futbolcudan da, yapılan anlaşma karşılığı, 4.5 milyon euro pay alacak.

İki futbolcunun kulübe toplam katkısı, 37 milyon 150 bin lirayı bulacak.

Buradan şunu söylemek istiyorum... Takımlarımız altyapıya önem versin.

İşte önümüzde bir Altınordu gerçeği var.

Daha ne duruyorsunuz, şimdiden harıl harıl altyapınızı güçlendirmeye çalışın.

Çok değil, bir iki yıl sonra milyon eurolar sizin olsun.