Fatih Türkmenoğlu

Fatih Türkmenoğlu

fturkmenoglu@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Herkesten uzakta: Köyceğiz





Köyceğiz adını kıyısına kurulduğu gölden almış. Ege ve Akdeniz’in birleştiği yerde, Muğla-Fethiye karayolunun 60’ıncı kilometresinde. Yüzölçümü 1800 kilometrekare. Yerleşik nüfusun çoğu köylerde oturuyor ve 30 binden biraz fazla. Narenciye bahçeleri, kuş sesleri, binbir çeşit rengi ve kokusuyla sakin bir hayat habercisi sanki...
Birçok dostum “Evet, Köyceğiz’den geçiyoruz” diyor. Otoyoldan gördükleriyle yetiniyorlar; ki çok cazip bir manzara değil; albenisiz iki Köyceğiz tabelası arasında gördüklerini “burası” zannediyorlar. Oysa içeri kıvrılmak lazım. Asıl Köyceğiz için, birkaç kilometre daha araba kullanmak, gölün kenarına kadar ulaşmak gerekiyor.
İlk yerleşim 

MÖ 3000’lerde
Köyceğiz’in yerleşiminin MÖ 3000’lere kadar uzandığı biliniyor. Sayısız uygarlığa ev sahipliği yapıyor, Osmanlı topraklarına bağlanması da II. Murat zamanında gerçekleşiyor.
Adının nereden geldiği bilinmese de, konu hakkındaki efsane oldukça ilginç: Efendim, efsaneye göre, gölün üzerinde bir adacık varmış. İlk yerleşim de bu adanın üzerinde ve birkaç evle sınırlı olarak da kıyıda gerçekleşmiş. Derken ada sular altında kalmış. Bu üzücü tabloyu görenler, kıyıdaki birkaç baraka ve evi göstererek “Vah vah, kala kala bir köyceğiz kalmış” demişler.
Zamanla, “köyceğiz” denen birkaç evlik yerde, bugünkü Köyceğiz kurulmuş.

Sakin mi sakin
Geçen hafta Köyceğiz’i gezerken, bir ara sakinlikten irkildim. Etrafta kimsecikler yok. Çocuklar okullarda; anneler, babalar işte veya evlerde. Upuzun sahilde, kendimden başka bir tek insana rastlamadım.
Zamanla kuş cıvıltılarını, küçük yaprak hışırtılarını ayırt etmeye başladım. Zamanla sessizliğin içindeki notaları duydum, kendi içimde çalan büyük orkestra eserlerine izin verdim. Ally McBeal tadında, kendi beynimin müziğinin temposuna ayak uydurdum.
Köyceğiz’in çarşısı çok küçük ve sevimli, esnaf henüz turistik beldelerin esnafının kıvamına fazla erişmemiş. Birkaç eski ev var ki her gittiğimde hayran hayran seyretmekten alıkoyamam kendimi. Sahi, Solmaz Kamuran’ın şahane kitabı “Banka”daki caddeler, banka, evler hep buralar; değil mi?
Konuştuğum herkes iyi, gördüğüm her manzara güzel. Ayrıca civarda yapılacak o kadar çok şey var ki; köyler, şelaleler, plajlar, kanyonlar; değil birkaç gün, bir hafta on gün bile “Bana mısın?” demez.
Son bir şey daha, içimiz böylesine kirlenmiş, iç müziğimiz yıllarca susmuşken, Köyceğiz’de geçecek bir ömür bile yetmez... 

Nerede kalınır?
Ben hiçbir seferde Köyceğiz’de kalmadım. Panorama Otel’in, Köyceğiz’in en iyi oteli olduğunu hep duyarım. Sahibi bir Alman, Budapeşte’de de bir oteli varmış ama aslında otomotiv sektöründe çalışırmış. Panorama’ya daha çok bilenler geliyor. Sörf ve safari imkanları var, ayrıca tekne gezintileri de düzenliyorlarmış. Yemekleri de çok güzelmiş. Bayramda da, diğer zamanlarda da fiyatlar aynı: İki kişi yarım pansiyon 100 YTL.
Tel: (0252) 262 37 73 tel: (0252) 284 45 17 

Ne yenir?
Önce mevsimine göre pazardan alınan her türlü ot, meyve ve ana yemek olarak da mutlaka kefal. Kefal çok lezzetli, Panaroma Otel’de pek iyi yapılırmış. Tera Balık Lokantası, Koliba ve Alila Otel’in yöresel yemekleri çok iyi. Çarşı içinde Mehmet’in tükürük köftesi çok lezzetli. Çetin Altan da Mehmet’in köftesini pek severmiş. 


Herkesten uzakta: Köyceğiz



Ne yapılır?
Göl kenarında uzun yürüyüşler ve bisiklet gezintileri ideal. Ayrıca gölde yüzmek çok keyifli.
Yakınlardaki Sultaniye Kaplıcaları’na gitmenizi öneririm. Kaplıcanın şifalı etkisi çok eski yıllardan beri biliniyor.
Ağla benim o yörelerde en sevdiğim köylerden biri. Birkaç yüzyıllık çınar ağaçları, alabildiğine yeşili ve mutlaka gidince tanıyacağınız “Şapkalı Kadın”ı, Köyceğiz gezinizin öne çıkan anları olacak.
Biliyorsunuz Köyceğiz, Çetin Altan’ın yazlık memleketi. Bu aralarda belki de oradadır. Çetin Altan ve Solmaz Kamuran’ı görebilirsiniz; yürürken herkesi selamlıyorlar.
Pazartesi günleri kurulan Köyceğiz pazarı, yöredeki en zengin pazar. Envai çeşit ot ve meyveyle rengarenk.
Karacagöl’e şelaleye gitmeyi unutmamak lazım. Suyu çok güzel. Şelalenin döküldüğü alandaki küçük gölcüğe de girmenin tadı başka.
Zaten İztuzu’na gidersiniz ama Ekincik Koyu’na da gitmek lazım.