Çaydanlıklar, süt fincanları, gazete kâğıtları, teneke kutular, şişeler, tabak, tencere, vazo, yumurta kartonları ve bir hurdalıkta olabilecek daha başka bir sürü şey... Hepsi, aylardır yolunu gözlediğimiz ‘Cats’ müzikalinin dekorunda. Bu etkileyici dekorun içinde de her türden kedi, bürokratı, histeriği, iyisi, kötüsüyle ünlü kedi kabilesi Jellicle’ın üyeleri... Özel bir gece için toplanmışlar. Yılda bir kez yapılan baloya katılmak için... Tam o sırada seyirciyi fark edip başlıyorlar kendilerini anlatmaya. Baş döndüren koreografi, nefis şarkılar, göz kamaştıran giysiler... Her biriyle tek tek tanışıyoruz. Bu tanışmanın sonunda içlerinden biri ‘yeniden doğacak’. Kabileyle birlikte biz de bu kararın her aşamasının tanığıyız. Sevimli, karizmatik Rum Rum Tugger, dışlanmış, hali içler acısı Grizabella, kedilerin moda ikonu Bustopher Jones, kötü kalpli Macavity, meraklı beyaz kedi Victoria, ikiz kediler Mungojerrie ve Rumpelteazer... Acaba hangisi? ‘Cats’ hakkında fikriniz olsa da, yani yarışı hangi kedinin kazanacağını bilseniz bile, alıcı gözle her birini tek tek sınamaktan alamıyorsunuz kendinizi. Onlar da dikkat çekmek için ellerinden geleni yapıyorlar doğrusu. Becerilerini, danslarla, şarkılarla anlatmakla kalmayıp bir anda salona doluyor, seyirciler arasına karışıyorlar; sarılıyor, birlikte dans ediyor, laf atıyorlar... Eğlenceli bir yarış bu.
Bu görücüye çıkma sürecinin sonunda beklenen an geliyor ve Grizabella, müzikalin meşhur şarkısı ‘Memory’yi söylüyor. Vakur bir teslimiyet ve olanca samimiyetiyle. O kadar ki, o ana kadar onu dışlayan tüm kediler, ister istemez etkileniyorlar kendisinden. Elbette biz de... Hangimize dokunmamıştır ki bu şarkı: “Günışığı, gündoğumunu beklemeliyim / Yeni bir hayat düşünmeli / Ve pes etmemeliyim / Şafak ağardığında bu gece de / Bir hatıra olacak / Ve yeni bir gün başlayacak”.
Jellicle Kabilesi’nin lideri olan Old Deuteronomy’nin dediği gibi, “Kediler bize çok benziyor aslında”. Grizabella’nın hikâyesinde bunu bir kez daha fark ediyoruz.
Müziklerini Andrew Lloyd Webber’in yaptığı, T.S Elliot’ın ‘Old Possum’s Book of Practical Cats’ adlı eserinden sahneye uyarlanan müzikal, ilk kez 1981’de Londra’da seyirciyle buluştu. West End’in ve Broadway’in ‘en uzun soluklu müzikali’ unvanını taşıyor. Dile kolay, tam 32 yıl. 26 ülke ve 300’den fazla şehir gezdikten sonra nihayet Türkiye’ye de yolu düştü. ‘Cats’i İstanbul’da Zorlu Center Performans Sanatları Merkezi’nde izlemek ise büyük şans. Salondan yana şanssız bir kentte - ülkede- Zorlu PSM gerçekten önemli bir açığı kapatıyor. Cats’i tadına vara vara, Broadway’de izlemişçesine bir tatminle ayrılıyorsunuz salondan.
Kedilerin kendilerini tanıttıkları şarkıları saymazsak, koreografi ağırlıklı bir müzikal ‘Cats’. Ama sıradan bir koreografi olmadığını takdir edersiniz. İki buçuk saatlik bir göz ziyafeti. Vaktin nasıl geçtiğini anlamıyorsunuz. Kedileri alıp eve götürmeyi istemek de cabası...
Özay Şendir
Özgür Özel, yandaş mı oldu?
26 Nisan 2024
Güneri Cıvaoğlu
Katar arabuluculuktan çekilirse…
26 Nisan 2024
Cem Kılıç
İklim değişikliği işte ‘büyük risk’
26 Nisan 2024
Didem Özel Tümer
Türkiye, NATO Genel Sekreter adaylarına ne söylüyor?
26 Nisan 2024
Abbas Güçlü
Atama, obezite ve boşvermişlik
26 Nisan 2024