Ağzı olan konu-şuyor: Neymiş efendim, bu devirde savaş mı olurmuş; savaşın galibi olmazmış; dış politika niçin varmış; başka ülkelerin topraklarında ne işimiz varmış?
Ayrıca bir de şeytanın avukatlığına soyunanlar var ki; onlar da, Afrin Harekatı’yla Türkiye’de iç savaş çıkabileceğini ve ülkenin bölünebileceğini ileri sürüyorlar.
Şunu peşinen belirtelim ki, hiçbir ülke durduk yerde askeri harekat düzenlemez. Genel Kurmay Başkanımız Sayın Hulusi Akar’ın ifade ettiği gibi; ‘Zeytin Dalı Harekatı Türkiye’miz için tamamen nefsi müdafaa olup, Suriye’nin toprak bütünlüğüne yöneliktir.’
Malum; geçen yıla kadar Türkiye’miz, terörle mücadelede pasif yöntem uyguluyordu. Bu durumda terörist, ülkemize girip yerleşiyor; yapılan plan doğrultusunda eylemini icra ediyordu. Türkiye ise, bunlarla mücadelesini; içeride eylem olduktan sonra ve ancak takip şeklinde sürdürüyordu.
Geçen yıldan beri bu konsept değiştirildi ve terörün yerinde vurulması ilkesi benimsendi. Bunun için de süper bir istihbarat ağına sahip olmak gerekliydi. İstihbaratta gerekli gelişim kat edildi ki, terörün yerinde vurulması ilkesi kuvveden fiile çıkarıldı.
Irak ve Suriye iç savaşlarından sonra, meydana gelen kaotik ortamda; asıl pasif kalmak ve gelebilecek tehlikeleri Türkiye’nin içinde beklemek onulmaz yaralar açar ve bunun sonu bölünmeye kadar gider!
Zira Türkiye’yi kuşatmak ve bölmek isteyen güçler, şeytani planlarını kararlılıkla sürdürüyorlar. Hem Irak’ın, hem Suriye’nin toprakları çeşitli güçler tarafından parsellenmiş durumdadır. Enva-i çeşit terör örgütü buralarda cirit atmaktadır.
Bunların her birisi, işgal ettiği yerlerde, kendilerinden başkasına hayat hakkı tanımıyor; ya öldürüyor, ya da göçe mecbur ediyor.
Türkiye giriştiği askeri harekatlarla sınır güvenliğini sağlamanın yanında, gelebilecek, yeni göç dalgalarını da önlüyor.
Ayrıca Türkiye’de bulunan mültecilerin de ülkelerine dönüşünün önü açılmış olacak.
ABD, baklayı yanlışlıkla ağzından çıkardı ve ‘sınır güvenlik koridoru’ndan dem vurdu! Asıl söyleyemediği ise, terör örgütünü Akdeniz’e ulaştıracak ‘terör koridoru’dur.
Böylece bir taşla birkaç kuş vurulacak; hem Türkiye’nin güvenliği her daim tehdit edilecek ve hem de tasarlanan Kürt Devleti’nin denizle buluşması sağlanacaktı. İkinci İsrail olarak tasarlanan mahut devletin de, böylece; Türkiye’ye ve Suriye ile Irak’ın merkezi yönetimlerine gereksinimi kalmamış olacak!
Eh! Ne demişler; zor oyunu bozar!
İşte, Türkiye de, bozmaya mecbur ve hatta mahkum olduğu bu oyunu lağvediyor!
Cenab-ı Allah kahraman ordumuzun yardımcısı olsun!
