Fuat Keyman

Fuat Keyman

fkeyman@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

29 Ekim’de Cumhuriyet’in 90. yılını kutladık.
Başta Mustafa Kemal Atatürk ve arkadaşları, 1920’lerin başında, savaştan çıkmış, az gelişmiş bir toplumda, sanki bugünleri görür gibi vizyon ve öngörü içinde, geçmişten ders alarak, Türkiye’yi bugünlere getiren yol haritasını çizdiler, altyapı hamlelerini yaptılar.
1923 vizyonerliğinin en önemli ayaklarından biri, ulusal kalkınmacılığı başlatan İzmir İktisat Kongresi’ydi. Hedef hızla sanayileşme, kalkınma ve modernleşme, bu yolla çağdaş medeniyet seviyesine ulaşmaktı.
90 yıl sonra, İzmir’de 30 Ekim-1 Kasım’da yine (Beşinci) İzmir İktisat Kongresi yapılıyor.
Daha önceki kongreler ekonominin dönüm noktalarında yapılıyor: 2. İzmir İktisat Kongresi, 1981’de Türkiye ihracata dayalı küresel ekonomiye geçtiğinde; 3.sü 1992’de Soğuk Savaş bittiğinde; 4.sü, 2004’te Türkiye-AB tam üyelik müzakereleri başlamadan önce; bugünkü 5.si de Kalkınma Bakanı Cevdet Yılmaz’ın vurguladığı gibi küresel kriz ve Asya ile Türkiye dahil yükselen pazarlara güç kayması olduğu bir zamanda yapılıyor.
Bu kongrenin önemli bir amacı, Cumhuriyet’in 100. yıldönümü olacak 2023 yılına Türkiye’yi hazırlamak; 2023 vizyonu ve hedeflerine nasıl ulaşılacağını, küresel bir düzlemde tartışmak.
Açılış konuşmalarını, Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Başbakan Yardımcısı Ali Babacan, Kalkınma Bakanı Cevdet Yılmaz yaptı. Dünya Bankası Başkanı Jim Yong Kim de burada.
Konuşmacılar yabancı ağırlıklı. Ben de konuşmacıyım: 2023’e doğru kentleşme ve ekonomik kalkınma ilişkisini tartışacağız.
Açılış konuşmalarına, 2023 vizyonu ve hedefleri damgasını vuruyor. 2 milyar dolarlık bir ekonomiyle ilk 10 ekonomiye girmek; kişi başına düşen geliri 25.000 dolara çıkartmak, Türkiye’yi ileri demokrasiye taşımak.
Dünya Bankası Başkanı Kim, Türkiye’nin ekonomik başarı öyküsünün gelişmekte olan ülkeler için önemini hatırlatıyor ve “ekonomi, sağlık, enerji ve girişimcilik” alanlarında yapılan reformlarla, bu ülkelere “model” olduğunu vurguluyor.
Başbakan Yardımcısı Babacan, küresel ekonomik büyüme oranlarının istenilen seviyenin altında seyredeceğini söylerken, yine de Türkiye dahil gelişmekte olan ülkelerin önemlerini ve güçlerini artıracaklarını, küresel ekonomideki paylarının yükseleceğini söylüyor. Babacan, “güven” unsurunun altını çiziyor. Çok doğru ve önemli bir saptama. Türkiye’nin güven verme ve sürdürmede başarılı olduğunu söylüyor.
Babacan’a göre güven ve ekonomik başarının devam etmesi için, “fert temelinde yüksek katma değer sağlayacak eğitim reformunun, demokrasi reformunun, yargı reformunun ve dış politika reformunun yapılması” gerekiyor.
Başbakan Erdoğan, 1923 ruhuna ve Erken Cumhuriyet dönemine ayrıca Birinci Meclis’e gönderme yapıyor, o dönemin vizyoner ve farklı kesimleri birleştirici, birlikte Türkiye’yi ileriye götürmek için çalışmış yapısına dikkat çekiyor. 1940’ların ve darbelerin, bu Cumhuriyet ruhundan sapma olduğunu vurguluyor. Ve 2023 hedeflerine de Erken Cumhuriyet ruhuna benzer bir birliktelik ve birlik anlayışıyla Türkiye’nin ilerlediğini söylüyor.
Son olarak Cumhurbaşkanı Gül de 2023 hedeflerine ulaşmak için, “demografi, demokrasi, barış ve bilgi” alanlarında çalışmanın önemini vurguluyor. O da, bilgi-teknoloji ekseninde eğitim reformunun ve demokraside ileri gitmenin altını çiziyor.
Ben bu konuşmalardan vizyon-güven-reform vurgularını duyuyorum.
Fakat, yine Türkiye-AB ilişkilerinden bahsedilmiyor, bu ilişkiler, 2023 hedeflerine ulaşmakta önemli ve kritik görülmüyor gibi; katılmıyorum ve üzücü.
Açılıştan sonra, Cumhurbaşkanı ekonomi danışmanı Sadık Arslan yanıma geliyor. Gül’ün konuşmasıyla benim dünkü, “3 Tuzak 2 2023 Vizyonu” adlı köşe yazım arasındaki benzerliği ve Cumhurbaşkanı’nın yazıyı beğendiğini söylüyor. Bu da, sevindirici.