Gani Müjde

Gani Müjde

-

Tüm Yazıları

Akil adamlar listesi sonunda hazırlandı. Benim mahallemden seçilenler ise hep geçmiş dönem starları

Sonunda hazırlandı akil adamlar (veya insanlar) listesi. Akil gazetecilerin ve bilim adamlarının birçoğunun ben sözünü dinlemem. Zaten siyasetten de anlamam. Ama kendi camiamdan seçilenlere baktığımda bingo diyorum. Tek sıkıntı Kadir Abi.
Ani parlamalarıyla meşhurdur Kadir İnanır. “Başlatmayın açılımınızdan leynnn” deyip masaya yumruğunu kodu mu, ne açılım kalır ne akil adam ortada.
Benim mahallemden seçilen akil adam ve kadınların bir ortak özellikleri de geçmiş dönem starları olması. Oysa bir Kıvanç Tatlıtuğ, bir Kadir Doğulu, bir Burak Özçivit olaydı listede, genç kızlara “uçurumdan atlanacak” deyin, atlarlardı.
Neyse zaten işleri zor, zaten rica minnet kabul ettiler görevi, morallerini bozmayalım. Bu arada rica dedim de aklıma geldi. O kadar yakınımdır ama bir kez bile sorup doğrulatamadım Kadir Abiye. Şehir efsanesi de olabilir ama hikaye şöyle anlatılır:
Kahvede otururken genç gariban bir oğlan gelir Kadir İnanır’ın yanına. “Abi akşam iş çıkışı manita ile kahvenin önünden geçicem. Kız senin hayranın. Tapıyor sana. Geçerken bana sanki kırk yıldır tanışıyormuşuz gibi ‘Naaber Refik’ der misin?”
diye ricada bulunur. Kadir İnanır önce reddeder ama bakar ki delikanlı zor durumda istemeden de olsa kabul eder.
Akşam olur, oğlan kızla kahvenin önünden geçerken Kadir Abi “Naaber Refik kardeşim” diye bağırır delikanlıya. Refik kızın yanında, kafasını bile çevirmeden “Git lan başımdan” der, havasını basar, uzaklaşır...

Haberin Devamı

Yakup rakı şişesinde balık oldu...

Yakup’u nasıl bilirdiniz diye sorsalar şunu anlatırdım. Henüz “Nobel goes to Türkiye” denmemiş yıllardı. Metin Üstündağ, Orhan Pamuk, Can Barslan, Metin Celal ve ben koca bir masanın etrafında oturmuş dostlarımızla kitap fuarından sonra geyik çeviriyorduk. Masamıza geldi Yakup. İmza sırasında hayranlarımdan birinin çaktırmadan kitabın arasına sıkıştırdığı aşk mektubunu okuyorduk birlikte. “Ohoo bana da hesap kutusunun içine ne mektuplar bırakılıyor. Bu da bi’şey mi?” diye takıldı masaya.
Hiç hayran mektubu almadığını söyleyen Orhan Pamuk kıskandı, hasetinden gitti Nobel’i aldı. Yakup da aldı başını, aldı sıcak gülümsemesini gitti bu diyardan. Rakı şişesinde balık oldu.
İstanbul rengini, çok önemli bir masa adamını kaybetti...

Haberin Devamı

Akilli olma zamanı

Ne yani, o para 50 lira mıydı?

Bugüne dek kaç otoparkçı, kaç garson zengin ettim bilmiyorum. Haberi okuyunca dank etti. Zaten yakını görmede sorunlarım var. Bahşiş veya otopark parası vereceğim zaman cebimden para çıkartır, kahverengi olanı, 5 lira veriyorum zannıyla uzatırım. İnsan bi uyandırır kardeşim. “Abi bu 50 lira, 5 lira değil” der.
Neyse olan oldu. Ben Boğaz kenarında bir yalı alacak kadar para kaybedip morardıktan sonra
5 liraları morartmaya başladılar.
Ne diyeyim, helal ettim gitti...

Baharın geldiği Orhan Veli’den belli olur

Bu haftaki köşemde iki Orhan Veli şiirine gönderme yapınca fark ettim ki bahar gelmiş. Zaten cemreye filan gerek yok. Orhan Veli’nin bu şiiri sosyal medyaya düştüğünde anlayın ki bahar gelmiştir.

“Beni bu güzel havalar mahvetti,
Böyle havada istifa ettim
Evkaftaki memuriyetimden.
Tütüne böyle havada alıştım,
Böyle havada aşık oldum;
Eve ekmekle tuz götürmeyi
Böyle havalarda unuttum; yazma hastalığım
Hep böyle havalarda nüksetti;
Beni bu güzel havalar mahvetti.”

Haberin Devamı

Akilli olma zamanı

Bizim başbakanımız Merkel’den güzeldi

Almanya Başbakanı Angela Merkel’in mayolu resimlerini gazetelerde görünce nedense aklıma geldi. Vakti zamanında bizim de kadın bir başbakanımız vardı ve Kemer’deki villasında güneşlenirken mayolu resimleri çıkmıştı. Biraz sitem, biraz kaprisle durum çözülmüştü bildiğim kadarı ile.
Ben de zaten köşemde “enişte” diye bir karakter yazıyordum. Hatta rahmetli Onat Kutlar’la birlikte o karakteri dizi yapmak üzere anlaşmıştık bile. Çünkü Tansu Hanım’ı Başbayan, yardımcısı Esat Kıratlıoğlu’nu da Haset Bey diye karakter yapmıştık.
Her gece televizyonlarda ahali Başbayan ve yardımcısının sarsaklıklarını, beceriksizliklerini ve komik durumlarını kahkahalar atarak izliyordu.
Yasemince yüzde 40 share ile yani ortalama bir milli maç finali kadar seyredilip kepenk kapattırıyordu diğer kanallara. Ne televizyon kapandı, ne maliyeden dayandılar televizyonun kapısına. Enişte telefon edip köşemi kaldırtmayı rica etmişti gerçi ama yine de
bir zamanlar demokrasiye benzer bir şey vardı bu havalarda.
Sarhoş ediyordu insanı sarhoş...