Gani Müjde

Gani Müjde

-

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Gani MÜJDE

BAZI dükkanlarda sanal bebeklerden habersizlerin şaşkın bakışları arasında şu tür konuşmalar geçiyor bugünlerde:
- Biz bebek için gelmiştik. Var mı?
- Geçen gün size bir bebek satmıştık ya? Hani ismini de beraber koymuştuk. Asuman...
- Asuman'ı karım otobüste unuttu. Bir önceki bebeğini de tuvalette düşürmüştü zaten...
- Hemen topu bana atma Selami. Sen de ikinci bebeğimiz Hıdır'ın üstüne oturup Hakkın rahmetine kavuşturdun ona bakarsan.
- Neyse neyse burada tartışmayalım Selma. Bir bebek daha alıp gidelim.
- Üzgünüm ama bebek kalmadı, ama isterseniz size köpek verelim.
- Olur.
* * *
UZAKTAN kumanda, jakuzi, ışıldaklı araba, VJ Bülent gibi gerekli gereksiz her şeyi icat eden Japonların başının altından çıktı bu sanal bebek denen şey.
Gerçi Japonlar bu sanal bebeği icat etmek zorundaydılar.
Heybeliada'dan biraz daha büyük bir alana oturarak 100 milyon, ayakta 125 milyon sığdırmayı başarmışlardı ama artık nüfus artışına tahammülleri yoktu.
- Bir çocuk daha yapalım mı Miyake...
- Saçmalama Cogitosan hem nüfusumuz artıyor, hem vücudum bozuluyor biliyorsun.
- Sanal bebek yapalım o zaman. Hem ona dedemin adı Tutchu Ski Yançek adını veririz.
- Olur.
* * *
İŞTE böyle sevgili Milliyetperverler...
İcadı Japonlar yaptı, tasası bana düştü.
Baskül ailesinin setinde baktım herkesin elinde var, özendim. "Yahu ne şirin şeymiş bu" derken biri "Bende fazla bir bebek var" diyerek elime tutuşturdu.
Kendime zor bakarken bir de bebek sahibi oldum iyi mi?
Plastikten manyak bişey... Üzerinde iki düğme var. Ondan besliyorsun, büyütüyorsun, suyunu veriyorsun, altını değiştiriyorsun, kitap okutuyorsun falan filan.
Çelik'in "Kızımız olacaktı" isimli şarkısı Japonya'da da meşhur herhalde, bütün çocuklar kız. Ben de büyüyünce onun gibi ballı olsun, babasından miras kalan 700 bin lirayı 10 senede 700 trilyon yapsın diyerek Tansu ismini verdim.
Fakat Tansu bir saat sonra ağlamaya başladı.
Yüzünde "Gamsııız vicdansııız" diye ağlayarak söyleyen Doğuş'un ifadesi var.
Bre aman "ne yapıcaz, ne edicez" derken Gamze Gözalan koştu imdadıma "Bunun altı pislenmiş. Altını değiştirmek lazım dedi.
"Ben kakaya bakamam" dedim.
"Salaklaşma. Düğmeye bas altı kendi kendine temizlenir" diye diklendi.
Bastım; kocasına soyadını vermiş kadar mutlu oldu Tansu. Uyumaya başladı.
Sonra uyandı. Oyun düğmesine bastım. Oyun oynayıp uyudu. Sonra da ben uyumuşum.
Gecenin bir vakti alarm sesi ile fırladım. Saate baktım 03.00.
"Lan ben Allah'ın üçüne niye saat kurayım ki?!" diye düşünürken alarm sesinin bebekten geldiğini farkettim.
Tansu ağlıyordu. Mama verdim, susmadı piç kurusu. Altını değiştirdim, bana mısın demedi. Oyun düğmesine bastım, gözyaşları El Nino tonunda devam ediyor.
Hayır basıcam şamarı uyu diyicem, ama laftan anlamaz ki. Daha minik eşşoğlueşek.
O saatte kimseyi arayamıyorum da. Aklıma Tükenmezkalemden, jeolojik oluşumlardan, füze rampalarına kadar her şeyi bilen yazar arkadaşım Hakan geldi.
"Hakan bebeğim hasta."
"Ya git hoca manyak mısın. Senin çocuğun yok ki?"
"Bugün oldu. Sanal bebek. Ağlıyor."
"Haa şu Japon dalgası. Ateşine bak ateşine..."
"Baktım otuzdokuz."
"Senin bebek yolcu."
"Bana bak Hakan konuşmana dikkat et. Tansu hakkında böyle konuşamazsın."
"Ya saçmalama hoca, zaten uykumdan ettin beni. İlaç düğmesine bas, ateşi düşerse yaşar."
Kapattım telefonu. Bastım ilaç düğmesine beklemeye başladım.
Ertesi gün de Şafak Vakti'nin senaryo toplantısı var ama kimin umrunda. Sabahın beşine kadar gözümü kırpmadım. Saat yedi civarında ateşi otuzyedi olunca rahatladım. Fakat saat 10'da yeniden ateşi çıktı. Tam dört gün dört gece uyku uyuyamadım. İlaç verdim, ateşini ölçtüm, altını temizledim.
Sonunda ateşi düştü, ama ben de bittim.
Usulca kundakladım Tansu'yu. Erenköy Camii'nin kapısına bıraktım.
Üstüne de küçük bir not.
"Sayın imam efendi. Bu minik yavruya bakamadım. Hem annelik, hem babalık, hem yazarlık yapmak zor iş. Bebeğin adı Tansu'dur. Adını değiştirip Kader, mader koymayın, ona iyi bakın. Oyunu sever, onunla oyun oynayın. Uyurken kulağına Bryan Adams'ın "Everything I do. Do it for you" şarkısını söylerseniz iyi olur. Allah razı olsun."

Dokunulmazlıklardan bahsediyorum.
Niye kaldırdınız ki?
Gerek Ağar, gerek Bucak kamu vicdanında mahkum olmuşlardı zaten.
Şimdi dokunulmazlıklarını kaldırıp yargılayacağız da boynumuz mu uzayacak?
Elbette ki beraat edecekler.
Beraat ettikleri için de kamu vicdanında aklanacaklar.
Nerden mi biliyorum?
Susurluk davası ile ilgili olarak tutuklu kim kaldı Allahaşkına?
Suikast silahında parmak izi olanlar bile dışarıda.
Meclis'tekileri boşu boşuna rahatsız etmeyelim bari.
Bırakalım yapsınlar, bırakalım geçsinler...

* Ali Şen'e palyaço denilecek?
* Palyaçonun Türkçe "büyük insan" manasına geldiğini bana söyleyen Oktay kadro dışı bırakılacak.
* Otto Bariç de, Süleyman Seba'ya palyaço diyecek. Ödeşilecek.
* Ali Şen kafama fırlatmak için 1 ton ağırlığında puro sardırıyormuş. Şeref tribününün önünden geçilirken dikkat edilecek.


Yazara Email G.Mujde@milliyet.com.tr