Güneri Cıvaoğlu

Güneri Cıvaoğlu

ngunericivaoglu@gmail.com

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Atatürk’ümüz “19 Mayıs benim doğum günüm” demişti.
Samsun’a çıktığı 19 Mayıs 1919 sadece onun değil bu topraklardaki insanlarımızın da makûs kaderini değiştiren ilk adımdır.
Çocukluğu-muzda bizlere okutulan “Atatürk Samsun’da bir güneş gibi doğdu, karanlıkları dağıtacağını müjdesiydi” satırları gerçeğin en yalın ve bir o kadar da keskin ifadesidir.
Çöken imparatorluğun yabancı orduların işgali altındaki topraklara dağılmış külleri arasından “genç, modern, laik, uygar cumhuriyeti” kurdu.
Devrimleriyle bu genç cumhuriyeti dünya ülkelerinin saygı duyduğu bir çağdaş devlete dönüştürdü.
Daha o yıllarda “Tarihe diktatör olarak geçmeyeceğim” demişti.
Çok partili demokrasinin adımlarını atmıştı.
“Her yüzyılda bir dünyaya bir büyük devlet adamı gelir, bu yüzyılın büyük devlet adamı da Mustafa Kemal’dir” söylemi İngiltere’nin efsane Başbakanı Churchill aittir.
İzmir’de, işgal ordularını denize döktüğü Yunanistan’ın Başbakanı Venizelos “Türkiye’yi Birleşmiş Milletler’e (o zamanki adıyla Cemiyet-i Akvam’a) üye almak önerisini” yapmıştı.
Pek çok göstergenin içinde sadece şu ikisi bile Atatürk’ün ve onun kurduğu cumhuriyetin küresel saygınlığının -tartışmasız- kanıtlarıdır.
Milletimizin her kuşağında Atatürk sevgisi öylesine içten ve derindir ki “bizi bir arada tutan simyadır” bile denebilir.
.....................
Bir akım “kükreyen farelerin” Atatürk’e hezeyanlarını “yok” mesabesinde sayıyorum.
Bir TV programında Atatürk’e ve ailesine dil uzatmaya kalkışanlara, milletten öylesine bir tepki dalgası kabardı ki “varlık çukurları” silindi gitti.
Adaletin dişlileri arasında da tükenecekler.
Bu bağlamda “Atatürk’ü koruma kanunu kaldırılsın, zaten milletin tepki selinde boğulurlar” gibi yeni tartışmalar da başlatıldı.
Bir fikirdir, her fikir gibi saygı duyulmalıdır.
Ancak...
Hukukun üstünlüğü, adil yargılanmadır.
“Linç” değil.
Suçlular halkın önüne atılarak cezalandırılmaz, kanun maddeleri uygulanarak yargılanır, cezalandırılırlar.
Cumhuriyetin bu yüce değerini, bir “ulusal eser” olarak hain saldırılara karşı korumak milli görevimizdir.
......................
“Yargıya saygı” esastır ama “fikir ve ifade özgürlükleri” de gazeteciliğin temelidir.
19 Mayıs bağlamında Atatürk’ün “Basın hürriyetinden doğabilecek sakıncaların önlenmesi gene basın hürriyetiyle mümkündür” -mealen- söylemini bir kez daha hatırlayalım.
Hapisteki meslektaşlarımızı da Atatürk’ümüzün bu vecizesi ışığında selamlıyorum.