Güneri Cıvaoğlu

Güneri Cıvaoğlu

ngunericivaoglu@gmail.com

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

İki gün Berlin’deydim.
Grubumuzun transferlerini yapan aracın şoförü fotoğrafını gördüğünüz İlker Bey.
Önde oturuyordum.
Gidiş gelişlerde sohbet ederken düzgün konuşması, siyaset gözlemleri dikkatimi çekti.
Öğrendim ki...
Jeoloji eğitimi almış.
Berlin Federe Devleti Parlamentosu’nda bir dönem SDP’den (Sosyal Demokrat Parti) milletvekilliği yapmış.
Önümüzdeki seçimlerde gene aday.
Aracın kadrolu şoförünün önemli bir işi çıkmış, onun hatırına birkaç gün için direksiyondaymış.
.....................
Türkiye - Almanya arasında üst düzey sert söylemlerin etkilerini ve geleceğini konuştuk.
“Seçimlerin galibinin Merkel olacağına” inanıyor.
Sosyal Demokratların adayı Schulz’a şans vermiyor.
Şöyle dedi:
“Ne yazık ki Türkiye karşıtlığı tıpkı İngiltere, Avusturya hatta Hollanda ve Belçika gibi burada da seçmenden oy kazanmak için kullanılmakta.
Türkiye aleyhine ciddi rüzgârlar esiyor.

Almanya’dan taze izlenim

Schulz seçilse çok kötü olur.
Türkiye’nin AB üyeliğine kesin karşı, seçmene üyelik görüşmelerini kesmek sözü verdi.
Merkel ise gene kötü ama daha az kötü.
Şimdilik Türkiye-AB ticaret protokolünün genişletilerek güncellenmesini durdurmakla yetiniyor.”
......................
Tabii...
Merkel’in tek başına parlamento çoğunluğu yakalaması mümkün değil.
Ancak...
Liberaller yeniden kuvvetlenmeye başlamış.
Merkel’in eli rahatlamış, çok zorlandığı SDP ile ortaklığı noktalayıp Liberallerle ve Yeşillerle bir koalisyon hükümeti kurabilecek gibi görünüyormuş.
Böyle bir olasılıkta Yeşiller Partisi’nin başındaki Türk kökenli Cem Özdemir’in dışişleri bakanı olması konuşul-maktaymış.
Özdemir’in Türk kökenli olmasına karşın, dışişleri bakanlığı hiç de iyi haber sanılmasın.
Cumhur-başkanı Erdoğan’a karşı burada tekrarlamakta fayda görmediğim çok ağır söylemleri var.
......................
Sordum:
“Bu durum sizin adaylığınızı olumsuz etkiliyor mu?”
Cevabı “evet” oldu, anlattı:
Yakın zamana kadar Türk siyasetçiler Alman siyaset partilerinde teşvik ve itibar görüyormuş.
Çünkü üçüncü, dördüncü nesil Almanya’daki Türk gençleri, Alman politikacılara karşı ön yargılı ve protest tavırlıymış.
Siyasi partiler Almanya’daki bu Türk gençlerle ve Türkiye kökenli her yaştan seçmenle Türk adaylarla diyalog olanağı bulabiliyormuş.
Ancak...
Kısa bir süreden beri adaylık kanalları Türk kökenli politikacılar için artık daha önceki kadar açık değilmiş.
Ayrıca...
Almanya’daki tüm Türklerin devletle olan işlerinde bürokrasi eskisi kadar “açık görüşlü, eşitlikçi” olmama yolundaymış.
Bu da rahatsızlık yaratıyormuş.
.......................
Peki...
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın da Almanya adaylarına sert söylemleri, Türk kökenli seçmenlere “Türkiye karşıtı partilere ve politikacılara oy vermeyin” çağrıları nasıl karşılanıyor?
Orada da “yarı yarıya” bir psikolojik bölünme olduğunu öğrendim.
Bir yarı “bu sertleşme sonunda kendilerinin zarar görebileceği” görüşündeymiş.
Diğer yarı hatta yarıdan biraz fazlası “Erdoğan’ın haklı olduğunu” düşünüyormuş.
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın dünkü “Almanya liderleri için konuşmasına” fon oluşturabilir bu satırlar.