Güneri Cıvaoğlu

Güneri Cıvaoğlu

ngunericivaoglu@gmail.com

Tüm Yazıları

PKK ile silahlı mücadele için “asimetrik savaş” deniyordu.
Şimdi...
Demokratik açılım sürecinde “asimetrik hukuk” söylemi gündeme geldi.
Birincisinden başlayalım...
Bir tarafta dünyanın en güçlüleri arasında yer alan Türk Silahlı Kuvvetleri ve 100 binin üzerinde polis, öte yanda “vurkaç eylemleri koyan” ve sayıları 10 bini bile bulmayan “silahlı PKK...”
Yani... Küresel deyimle “asimetrik savaş.”
Habur’da çizilen hukuk resmi ise bu kez “asimetrik hukuk” sorununu düşündürüyor.
Türkiye’nin büyük çoğunluğu için uygulanan hukuk süreci, Habur’dan giriş yapan 8 PKK’lı için işliyor mu?
Sınıra kurulan mahkeme -bir bakıma- “özel” mi? Örgüt üyelerinin sorgulanma sonrası birkaç saat içinde serbest bırakılmalarına karşılık günlerce uykusuz sorgulanan ve ne ile suçlandıklarını bile bilmeden ya da örgüt üyesi oldukları iddia edilerek hapishanede yatanlar arasında “eşitlik” var mı?
“Asimetrik hukuk” mu desek?

Düzdekiler ve dağdakiler
DÜZE inen PKK’lılar, “özel hukuk kapısı mı?” sorusunu düşündüren noktadan geçip, özel bir otobüsün üstünde etrafa çiçekler atarak ve uzun bir araç kortejiyle desteklenerek mobil mitinglerle Diyarbakır’a ilerliyor.
Keşke “bu dağdan inenlerin son kafilesi olsa” dedirten bir manzara...
Yani... Hani mesela kardeş kanı durmuş... Demokrasi herkes için tüm kurum ve kurallarıyla işlemekte... Daha önce binlerce PKK’lı silahı bırakarak dönüş yapmış ve işte bu son 8’i de o süreci noktalıyor...
Elbette şenlik olmalı.
Ne yazık ki, durum bu değil.
O 8 PKK’lı, sadece test girişi yapmıştır.
Devamının gelip gelmeyeceği onların akıbetine bağlı.
Ve... Üstelik o 8 PKK’lı sarı-kırmızı-yeşil renklerle donatılmış otobüsün üstünde, çiçekler atarak ilerlerken 3-5 km ötedeki dağlarda parmakları tetikte binlerce PKK’lı var.
Ve... Onların izini süren jandarma komando birlikleri, polisin özel timleri...
Ya bugünlere kadar “vatan sağolsun” diyen milyonlarca Türkiye insanının büyük çoğunluğu?
Burada da “asimetrik toplum psikolojisi” var.
Tekrar edeyim...
Gene de açılım sürecini destekliyorum ama iyi yönetildiğini söyleyemem.
Yargıya ve Habur’daki hukuk uygulamasına saygılıyım ama “asimetrik” kalmamalı.

Haberin Devamı

ERDOĞAN ve BAYKAL GÖRÜŞSELERDİ...

Asimetrik savaş Asimetrik hukuk Asimetrik psikoloji

BAŞBAKAN Erdoğan’ın görüşme isteğine Baykal “TV kameraları kaydetsin, birer kopyası taraflarda kalsın, bu koşulla EVET” cevabını vermişti.
Erdoğan kabul etmedi.
Baş başa görüşme gündemden kalktı.
Başbakan Erdoğan “kameralar önünde görüşmenin siyaset geleneklerinde olmadığı” gerekçesini öne sürmüştü.
“Küresel siyaset gelenekleri” ölçütünde haklıdır ama ya “Türkiye siyaset pratiğinde?”
Bu coğrafyada herkes dinlenebiliyor.
İşte en son örnek...
2004’te Başbakan Erdoğan ile dönemin KKTC Başbakanı Mehmet Ali Talat arasındaki telefon görüşmesi dinlenmiş, kelimesi kelimesine kaydedilmiş.
Aydınlık dergisinde yayımlandı.
Daha önce de Tansu Çiller ile dönemin Genelkurmay Başkanı Doğan Güreş arasındaki telefon konuşması dinlenmiş, kaydedilmiş ve yayına servis edilmişti.
Daha eskilere uzanalım...
12 Mart 1970 Askeri Muhtırası’ndan sonra dönemin Dışişleri Bakanı merhum İhsan Sabri Çağlayangil şöyle yakınıyordu:
“Biz Bakanlar Kurulu’nda konuşuyoruz. Neler konuştuğumuzu akşamına Amerikan Büyükelçiliği’ndeki kokteylde bana söylüyorlar. Adamlar altımızı oymuşlar, içimize girmişler...”
Başbakan Erdoğan ile CHP Genel Başkanı Baykal baş başa konuşsalardı onların da dinlenmeyeceğinin, seslerinin kaydedilmeyeceğinin, zamanı gelince yayım için servis edilmeyeceğinin inanılır bir güvencesi var mı?
O halde Baykal’ın “kaydedelim” koşulu kadar, Erdoğan’ın “siyaset geleneğinde yoktur” cevabı da Türkiye pratiğinde havada kalıyor.
Aslında bu pratik, gazeteler, dergiler, TV’ler arasında “haksız rekabet(!!)” nedeni oluyor.
Seçilmiş gazetelere, TV’lere servis yapılması yerine, kocakulaklar bir “internet sitesi” açsalar ve dileyen herkes istediği “gizli dinleme kayıtlarına” ulaşsa ve yayımlasa!!.
Yasal ve ulusal güvenlik gereği dinlemelerin kimse karşısında olamaz ama bu “internet sitesi kursalar” karamizahını “demokrasinin kirli kulaklardan temizlenmesi gereğinin” altını çizerek noktalayalım.