Güneri Cıvaoğlu

Güneri Cıvaoğlu

ngunericivaoglu@gmail.com

Tüm Yazıları

9’uncu Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel’in partisi DYP’nin simgesi “kır at” idi.
Henüz başbakanken Demirel’e sorarlar:
“Kır at nasıl?”
Cevabı şöyle olur:
“At iyi de, taylardan şikayetçi...”
“Taylar” dediği “Yargıtay, Danıştay, Sayıştay...”
Başbakanlar “taylardan” hep şikayetçi olmuşlardır.
Bunlara bürokrasiyi de ekleyin.
Günümüze gelelim.

ZAMANLAMA KAZASI
Siyasal Bilimler kürsülerinde “zamanlama kazası” diye bir örnek gösterilecekse, bunu birebir yaşıyoruz.
Açayım...
Anayasa Uzlaşma Komisyonu’na AK Parti “başkanlık sistemi” taslağını verdiği sırada, Başbakan Erdoğan’ın “kuvvetler ayrılığından şikayet eden sözleri” gerçekten bir “zamanlama kazası...”
Anayasa Komisyonu Başkanı AK Partili Prof. Burhan Kuzu “başkanlık sistemini” savunurken “kuvvetler ayrılığının en net ve etkin olduğu sistemdir” diyordu.
ABD’nin “chek and balance (kontrol ve denge)” ilkesine gönderme yapıyor, “başkanın yetkilerini kuvvetler arasında denge sağlayarak sınırladığını” söylüyordu.
Muhalefet “başkanlık sistemini getirerek Erdoğan, seçilmiş padişahlık istiyor” derken... Ve de Prof. Kuzu, “en iyi kuvvetler ayrılığı başkanlık sistemindedir” savunmalarını yaparken, doğrusu Konya konuşması zamanın ruhuna uyumlu olmadı.
Önce Adalet Bakanı Sadullah Ergin, sonra Prof. Kuzu “Başbakan öyle demek istemedi” diye başlayan açıklamalar yapmak zorunda kaldılar.
Aslında...
İkisinin de izahları Türkiye gerçekleri ve hukukun gereğiyle örtüşmekte.
Yani...
Özellikle Danıştay’ın “uygunluk” ötesinde “yerindelik” denetimi yaptığı durumlar “kuvvetler ayrılığı ilkesinin, yargıdan yürütmeye sirayet” olayıdır.
Anayasa’ya göre yargının ve yüksek yargının “yerindelik” denetimi yetkisi yok.
Ayrıca...
Bürokra-sinin de bu ülkede engeller yükselttiği bir gerçektir.
Türkiye henüz bürokrasinin halkın vergileriyle ücretlendiği ve halka hizmete odaklı olduğu tanıma -tam- geçebilmiş değil.
Devlet bireyin, bürokrat vatandaşın üstündeymiş gibi bir anlayış yüzyılların geleneğidir, yeterince silinebilmiş değildir.
Türkiye bundan çok zararlara uğramıştır.
Telekom’da özelleştirmenin sırf bürokratik ve yasal engellemeler nedeniyle yıllarca ertelenmesi ve sonunda 10’da 1 değerle satılabilmiş olması, sadece bir örnek...
Ancak...
Bütün bunlara karşı akıllarda kalan tıpkı gazete manşetleri gibi siyasal söylemlerin başlıklarıdır.
“Kuvvetler ayrılığından şikayet” böyle algılanır.
“Yerindelik” gibi izahlar, bürokrasinin ülkedeki en yüksek baraj seti olduğu gerçeği gazete manşetlerinin altındaki haber satırlarıdır.
Okuyucu genellikle onlara bakmaz.
Manşet neyse aklında kalan odur.
..............................
Noktayı gülümseyişle koyalım.
Sovyetler Birliği’nin kuruluş yıldönümü...
Yer, Kızıl Meydan...
Geçitler yapılıyor...
Kara, hava, deniz kuvvetlerinden birlikler...
Tanklar, toplar, füzeler...
Tepede jetler uçuşuyor.
Milisler, komünist gençlik örgütleri yürüyorlar.
Ve...
Koyu renk takım elbiseli, beyaz gömlek ve kravatlı binlerce kişilik bir topluluk da uygun adımlarla şeref kürsüsü önünden geçmekte.
Moskova’daki diplomatlardan biri, yanındaki komünist parti kodamanına soruyor:
“Hepsini anladım da, şu binlerce koyu renk giysili, kravatlı adamlar hangi gücü temsil ediyor?”
Sovyet kodaman şöyle cevap veriyor:
“Haa... Onlar mı?
Bizim devletin en büyük gücü onlardır.
Bürokrasi ordusunu temsil ediyorlar!”
Sadece Sovyetler Birliği’nde değil demokrasilerin bütün kuralları ve kurumlarıyla oluşmadığı bütün ülkelerde devletin vatandaş için değil vatandaşın devlet için olduğu bütün ülkelerde durum budur.