Güneri Cıvaoğlu

Güneri Cıvaoğlu

ngunericivaoglu@gmail.com

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

TV ekran-larında ve gazetelerde şöyle bir yorum:
“Biz Irak’ın ve Suriye’nin toprak bütünlüğünden yanayız. Bu ülkeler parçalanırsa, Türkiye’nin de bütünlüğü tehlikeye girer...”
***
Bu yorumun ilk cümlesi -kesin- doğrudur.
Türkiye’nin “ilke” olarak yaklaşımı, uluslararası ve bölgesel duruşu böyle olmalıdır.
***
Ama...
İkinci cümle -özünde gerçeği yansıtmaktaysa da- seslendirilmesi yanlıştır.
Öncelikle...
“Özgüven eksikliği” çağrışımı yaptırıyor.
Yüzyıla yakın süredir Türkiye’nin izlediği “her ülkenin bütünlüğüne saygı” ilkesinin samimiyeti üzerine “soru işareti” gölgesi düşürebilir.
“Gocunduğumuz” algılarını üretebilir.
......................
Aslında...
Elbette böyle bir tehdit olasılığının gerçekliği yadsınamaz.
Kuzey Irak’ta zaten fiili bir “Kürdistan” yönetimi var. Irak Anayasası’yla bu oluşum “Kuzey Irak Özerk Kürt Yönetimi” olarak tanınmış ve meşrulaştırılmış.
Şimdi...
Barzani’nin bir “referandum” düzenleyerek “bağımsız devlet” ilanı konuşulmakta.
Sadece “zamanlaması” henüz tartışmalı.
Ankara “buna karşı olduğunu” açıklamış bulunuyor.
O tavrını “Irak’ın, bölgedeki diğer devletler gibi toprak bütünlüğünü sürdürmesi” yolunda “ilkesel bakışı” ile açıklıyor.
Doğru “duruş”, doğru “söylem...”
***
Aynı tavrı TSK, Suriye topraklarındayken bile her vesileyle ve aynı “ilkesel duruş” gerekçesiyle dile getirmektedir.
Böylece...
Ankara’nın Irak ve Suriye’de politikaları ve söylemleri “tutarlıdır.”
Çelişki yok.
......................
Ne var ki...
Hiç gereksiz dile getirilen “ikinci cümle” bu “tutarlılığa” -acaba- diye başlayan “Ucu kendine dokunacak diye mi?” kuşkularına kapı aralar.
Biliyoruz ki...
Güneydoğu Türkiye, Güneydoğu İran, Kuzey Irak ve Kuzeydoğu Suriye’yi bir çatıda toplayacak -Büyük Kürdistan- projesi- 10 yıllardır var.
“Kuzey Irak Kürdistan Özerk Yönetimi” bu projenin -kısmen- gerçekleşebileceğine “işaret” olarak algılandı.
“Kuzeydoğu Suriye’de Rojava ve batıya doğru uzanan Kürt kantonları” o algıları “umut” haline getirdi.
PKK’nın hayali bu iki oluşuma, Türkiye’nin Güneydoğu’sunu da katarak “büyük resmin, dörtte üçünü” kendi yönetiminde gerçekleştirmek.
Ankara da -haklı olarak- Türkiye’nin bütünlüğüne tehdit oluşturabilecek “bağımsız Irak Kürdistanı” ve “Şam’a pamuk ipliğine bağlı Kuzey Suriye Özerk Kürdistan Yönetimi” yollarını kesmek politikasını izliyor.
.......................
Ancak...
Bakınız, bir “İran Kürdistanı” olasılığı dile bile getirilmiyor.
“Olacak şey” gibi görünmüyor da ondan.
Tahran da zaten ne Irak Kürdistanı’ndan ne Suriye Kürdistanı projelerinden “kıllanıyor” değil.
Tersine...
Özellikle PYD - YPG’ye destek bile veriyor.
Çünkü...
İran, Ortadoğu’daki diğer ülkeler gibi kum üzerine bir İngiliz ve bir Fransız’ın çizgi çektikleri yapay devletlerden değil.
Bin yılı aşkın “büyük devlet...”
Türkiye de bin yılın üzerindeki tarihi, yüz yıla yakın Cumhuriyeti, İstiklal Savaşı’nın şehit kanlarıyla sınırlarını çizdiği “büyük devlettir.”
Irak’ta ve Suriye’de daha yakın zamanlara kadar Kürtler ikinci sınıftı.
Suriye Kürtlerinin “vatandaşlık belgeleri” bile yoktu.
Türkiye’de ise hangi etnisiteden olursa olsun bütün vatandaşlar eşittir.
Sınırlar hepsinin şehit kanlarıyla çizilmiştir.
Türkiye’nin Kürtleri çok büyük çoğunluğuyla devletin bütünlüğünden yanadır.
***
Sonuç...
“Gocunuyormuşuz” gibi söylemler gereksiz.