Güneri Cıvaoğlu

Güneri Cıvaoğlu

ngunericivaoglu@gmail.com

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Güneri CİVAOĞLU

Yurtdışı gezilerde "iç politika mesajları vermek" bir tarzdır. Çünkü medyanın spot ışıkları altında yapılır.
Geziye katılanlar medyanın etkin isimleridir. Yazdıklarının manşetlere yükselme ve köşe yazılarında yankılanma şansı büyüktür. Gazete ve televizyon merkezlerine onların yansıttıkları havalar güçlü rüzgarlara dönüşür.
Turgut Özal bu gerçeği bilirdi. Uzun süre planladığı fikirleri ya da kamuoyunda tartışmaya açmak istediği konuları yurtdışı uçuşlarında gazetecilerle ayaküstü sohbetlerinde dile getirirdi.
Örneğin...
Cumhurbaşkanı olma niyetini bir Tunus gezisi dönüşünde uçakta gazetecilere açıklamıştı.
Özel televizyonların kurulabileceği tartışmasını da, sanıyorum Yunanistan gezisinde ortaya atmıştı. Anayasa ve yasa duvarlarının TRT vericilerini değil, PTT vericilerini kullanarak bir özel şirketin aşabileceğini söylemişti.
Doğrusu hiçbirimizin aklına, oğlu Ahmet Özal'ın böyle bir girişimi, babasıyla birlikte çoktan planladığı gelmemişti. Oysa... Bu plan için meğer Özal, kamuoyu oluşturmak istermiş.
Başbakan Mesut Yılmaz'ın, Almanya'ya uçarken gazetecilere söyledikleri de, - öyle ayaküstü yapılmış, laflama - değil.
Düşünülmüş ve planlanmış şeyler olduğu izlenimini veriyor.

Mesut Yılmaz'ın Almanya yolundaki mesajı şudur:
"Tansu Hanım'ın süresi daralıyor. Sahiplendiği eylemlerin arkasındaki ilişkilerin çıkarılması ve mal varlığı iddialarının tekrar gündeme getirilmesi için zamana ihtiyaç var."
Bu söylemin yukarıda belirttiğim gibi, ayaküstü ve düşünmeden, ağızdan dökülüvermiş kelimeler olmadığı inancındayım.
Bakınız 29 Ağustos 1997'de... Yani, henüz bir ay önce, bu sütunda şöyle yazmıştım.
"Şubat 1998'de, Çiller için Meclis Soruşturma Önergelerinin birer yılı doluyor. Meclis İçtüzüğü'ndeki - reddedilen araştırma ve soruşturma önergeleri, aradan bir yıl geçmedikçe, Meclis gündemine alınamaz - hükmü bağlamında, gelecek Mart ayından itibaren Çiller hakkında aynı araştırma ve soruşturma önergeleri yeniden verilerek oylanabilir... Çiller'e, siyasetin değişen Meclis aritmetiği, Yüce Divan yolunu gösterirse - yargılama süresince Başbakanlık ya da Bakanlık yapamayacağı için - DYP, bir bakıma, lidersiz kalmış olacaktır."
Anavatan,
böyle bir fırsatı yıllardır arıyor.
İşte Yılmaz'ın Almanya yolunda "Tansu Hanım'ın önündeki zaman daralıyor" sözlerinin arkasındaki gerçek.
Yılmaz'ın bu gezide söylemediği ise RP'nin geleceğine dönük düşüncelerdir. RP hakkında Anayasa Mahkemesi'ndeki kapatma davasının herhalde yılbaşına kadar sonuçlanması bekleniyor.
Sonuç "RP'nin kapatılması" olursa, Anavatan için "Çift kat kaymaklı ekmek kadayıfı!..."

Yılmaz'ın Almanya yolunda verdiği ikinci mesaj ise şudur:
"2000 yılına kadar iktidarda kalabiliriz... Ama sürdüremezsek 1998 Sonbaharında seçime gideriz."
Aslında bu ikinci mesaj, yukarıdaki birinci mesajla birlikte ve satır aralarıyla okunmalıdır.
Şöyle ki:
Bu hükümetin 2000 yılına kadar sürmesi çok zor...
Çünkü...
Hükümete dışarıdan destek veren sol parti CHP ile içerideki DSP birbiriyle kan davalı...
İktidarda başarılı olmak
ve uzun soluklu girişimler için dışarıdaki sol, içerdekine desteğini hiç sürdürür mü? Ya hükümetin iki sağ ve bir sol ortağının farklı merceklerle bakışları?
Buna karşın...
Çiller, Yüce Divan'a gönderilirse ve de RP kapanırsa 1998 ilkbaharında erken seçim, ne DYP'ye ne RP'ye nefes alacak zaman bırakır. DYP, yeni bir lider bulmak, RP ise yeni bir parti halinde kendini kamuoyuna yeterli zamandan yoksun kalır.
Mesut Yılmaz, -
ilkbaharda seçime giderse - pratikte sürpriz olasılıklar bir yana - bu iki koşulla teorik olarak neredeyse tek başına iktidar olabilecek oyları toparlar.
İyi anımsayınız...
Turgut Özal da 1987 yılında yasaklı siyasetçiler için referandum yapıldığı gün, daha sandıklar açılmadan bir basın toplantısı düzenlemişti... Erken seçim kararını açıklamıştı.
Nitekim...
Sonraları...
Özal keyifle kahkahalar atarak, Margaret Thatcher'a "baskın seçim yaptım. Demirel'e toparlanacak zaman bırakmadım. Partisi 52 milletvekilliğinde kaldı. Ben ise 295 milletvekili ile neredeyse Anayasa'yı değiştirecek çoğunluğu sağladım" diyordu.
Bakalım bu hesaplar 1997 ve 1998 Türkiyesi'nde ne denli tutacak!

Not: Aydınlık için yurttaş girişimi hareketi dün gece saat 21.00'de yeniden başladı. Temiz toplum, şeffaf devlet ve aydınlık Türkiye için bu eylemin her erdemli demokrat tarafından desteklenmesi gerekir. Ancak bu eylem yargısız infaza, adalete kamuoyu ipoteğine, toplumsal lince de dönüşmemeli.
Hukuk devleti, temiz toplum ve şeffaf devlet adına söndürülen her ışık, daha güçlü aydınlık içindir.




Yazara Email G.Civaoglu@milliyet.com.tr