Güneri Cıvaoğlu

Güneri Cıvaoğlu

ngunericivaoglu@gmail.com

Tüm Yazıları

Merkez Bankası Başkanı Murat Çetinkaya görevden alındı.

Yerine yardımcısı Murat Uysal atandı.

Bu bağlamda bir Merkez Bankası “örneği” sunayım.

.......................

Turgut Özal Başbakan.

Rüşdü Saracoğlu Merkez Bankası Başkanlığı’na henüz yeni atanmış.

Turgut Özal’ın kalp damarlarına baypas müdahalesinin yapılacağı Houston’a uçuyoruz.

Washington’dan kalkan uçakta bir grup Türk’üz.

Aralarından Güneş Taner’i ve yeni Merkez Bankası Başkanı Rüşdü Saracoğlu’nu hatırlıyorum.

Biz Türkler aramızda kendimizi siyaset konuşmaya kaptırmışız...

Haberin Devamı

Ciddi görünüşlü kalantor bir Amerikalı yolcu bana sordu:

“Hangi dilden konuşuyorsunuz?”

Tabii “Türkçe” cevabını verdim.

Adam gayet yumuşak ve hafif bir ses tonuyla bir soru daha yöneltti:

“Acaba bu kadar yüksek sesli olmayan başka bir dilde konuşmanız mümkün mü?”

Mahcup olduk tabii.

“Böyle bağıra çağıra konuşmayın” demek yerine ince espriyle uyarmıştı.

.........................

Kendi aramızdaki tartışmalara hiç girmeden elindeki kalın ciltli kitabı okumakta olan Rüşdü Saracoğlu gözlüklerinin üzerinden bize “Dersinizi aldınız mı?” gibilerinden bir bakış attı ve gene kitabına döndü.

Okuduğu kitap bir ABD Merkez Bankası Başkanı’nın anılarıydı.

Hostes yemeklerimizi servis ettiğinde Saracoğlu okuduğu kitaptan bir anekdot anlattı...

ABD Merkez Bankası Başkanı kendinden sonra o göreve gelecek olanlara şöyle bir nasihatte bulunuyormuş:

“Başkan 4 isterse 3 ver, 3 isterse 1 ver, 2 isterse gene 1 ver, Başkan 1 isterse sakın hiç vermemezlik yapma yoksa seni gönderir. Yeni gelen verir.”

........................

Peki...

Ya ABD Merkez Bankası’nın bağımsızlığı?

1987’den 2006’ya kadar 18 yılı aşkın süre ABD Merkez Bankası Başkanlığı’nı yapan Alan Greenspan “Cumhuriyetçilere” yakın bir isimdi.

Başkan Bush (Baba) döneminde bu göreve atanmıştı.

Demokrat Parti adayı olarak Başkan seçilen Clinton’la Beyaz Saray’da yaptığı ilk konuşmayı anılarında anlatır.

Özetle şöyle yazmıştı:

Başkan Clinton’ın -karşıt partiye yakın olduğum için- beni görevde tutmayacağını düşünüyordum.

Çağırdı.

Beyaz Saray’a gittim.

Haberin Devamı

Kısa bir görüşme olacağını söylemişlerdi.

Ancak iki saate yakın konuştuk.

Bana Merkez Bankası politikalarıyla ilgili hiçbir şey söylemedi.

Hiçbir şey istemedi.

İmada bile bulunmadı.

Zaten Merkez Bankası’nın bağımsızlığı gereği böyle bir şey yapsaydı Senato’ya şikâyet hakkım bile vardır.

Felsefeden, dünya siyasetinden, dünya ekonomisinden konuştuk.

Sonunda benden “göreve devam etmemi” istedi.

Kabul ettim.

Beyaz Saray’dan ayrıldığımda “Bu adam ya çok zeki ve entelektüel ya da bir kurnazlık peşinde” diye düşünmüştüm.

.........................

İlk yansıttığım satırlara bakarak, “Başkana (siyasi iktidara) Merkez Bankası Başkanı bir ölçüde itaat etmeli” fikri oluşuyor.

İkinci anlattığım anekdotta ise tam tersi...

“Bağımsızlık esas...”

Bu ikisi arasında çelişki yok mu?

Bunun izahı -sanıyorum- şöyle bir yorumla mümkün olabilir.

“Merkez Bankası Başkanı eğer topluma karşı sorumlu siyasi iktidarın genel ekonomi siyasetine aykırı bir çizgi sürdürürse görevden alınır.

Eğer böyle bir zıddiyet yoksa görevde kalır ama hedeflere ulaşma konusunda icraatına müdahale edilmez.”

Haberin Devamı

.........................

Merkez Bankası’nın “bağımsızlığı” ile siyasi iktidarın (Cumhurbaşkanlığı’nın) “topluma karşı sorumluluğu gereği yetki kullanımı” arasında çok ince ayarlı bir çizgi var.

“Türkiye’nin iç politika girdabına” girmeden, ABD’den örnekle bu ince ayarlı çizgiyi göstermekte yarar gördüm.