Güneri Cıvaoğlu

Güneri Cıvaoğlu

ngunericivaoglu@gmail.com

Tüm Yazıları
Haberin Devamı


Albümü uzattı. İlk sayfada güzel bir genç kadın. Bir Amerikan denizcisiyle, dönemin hareketli danslarından birini yapıyorlar.
Açıkladı.
"Bu fotoğraf - Lola - filminden. İlk filmlerimden biri."
Bir başka fotoğraf "Şerburg (Cherbourg) Şemsiyeleri" filminden.
Catherine Deneuve ile beraberler.
Diğer sayfa...
Le Vice et La Vertu filmini çevirirken dönemin en ünlü rejisörü Roger Vadim ile...
Aynı filmden bir görüntüsü. Bornozu omuzlarından dizlerine vücudunun yarıdan biraz fazlasını ancak kapatıyor.
Film gereği bir aşk gecesinin sabahını oynuyormuş o sahnede.

Albümün sayfalarında ünlüler ve o...
Ya evlilik, çocuklar?
Cevap veriyor:
"Hayır... Hiçbiri... Hapishanede doğduğum için, yaşamın beni zorunluklara tıkıştıracak bütün kalıplarını reddettim.
Evlenmedim. Çocuk yapmadım.
Hatta okula bile gitmedim."
Sordum:
"Önümüzde yazdığınız bir demet kitap var. Okurlarınıza imzalıyorsunuz. Peki okula gitmeden nasıl oluyor bütün bunlar?"
Sorunun cevabı onun hayat hikayesinde.
Kadının adı Dorothee Blanck... Onunla haftanın başında Normandiya sahillerinde, bir balıkçı kasabası olan Trouville’de karşılaştım. Kitapları için imza günüydü. Dost olduk.
ABD’nin Nazi Almanyası, kuvvetlerini çökerttiği tarihi çıkarması o kumsallarda yapılmıştır... Irak’a savaşın eli kulağındayken biz de onunla "savaş çocuklarını" konuşuyorduk.
Dorothee Blanck’ın annesi Polonya Yahudisi, babası Alman. İkisi de komünist örgütlerinde eylemci. Anne hapse atılıyor. Hamiledir. Dorothee hapiste doğuyor.
6 ay annesiyle kaldıktan sonra, yasa gereği bir yetimhaneye veriliyor. Ancak Yahudi cemaati, onu tarafsız ülke İsviçre’ye kaçırtıyor.
Orada bir yetimhaneye konuluyor.
Baba ise İspanya’ya geçmiştir.
İç savaşta Franco’nun sağcılarına karşı komünist cumhuriyetçiler safında savaşır.
Esir düşer. İspanya’da yıllarca hapis yatar.

Anne Almanya’daki hapishaneden kaçar. Kızını İsviçre’deki yetimhaneden alır. Komünist bir papaz olan Vezequel’in Pirene Dağları’ndaki köy evinde gizlenirler. Anne bu kez Alman işgali altındaki Fransa’nın gizli direniş örgütündedir. Nazilere karşı sabotajlara katılmaktadır.
Dorothee papazın dağ evinde gene yalnızdır. Savaş biter. Anne döner. Pireneler’deki kızını alır Paris’e geçerler.
Dorothee 13 - 14 yaşlarındadır. Okuma yazmayı ancak sökmüştür.
Anne işsizdir.
Dorothee artık sokaklarda gazete satmaktadır. Kazandığı parayla yaşam çabasındadır. 3 - 5 frank biriktirdikçe dans dersleri de almaktadır.
Kabiliyetlidir.
İlk ufak tefek kabare danslarını, çok geçmeden ünlü Magador Tiyatrosu dans grubunda yer almak izler.
Sonra operaya kadar tırmanır.
Ve pırıltılı sinema yılları.

Peki, babası?
O ne olmuş?
Babanın adı Carl Loösch...
İspanya’daki hapis yıllarından sonra, Doğu Almanya’ya geçmiş. Dışişleri Bakanlığı’na girmiş.
Küba, Cezayir ve Portekiz’de büyükelçilik yapmış. Evlenmiş. Çocukları olmuş.
Berlin Duvarı yıkılınca, Dorothee Doğu Almanya’da onu görmeye gitmiş.
Ancak...
Yaşam boyu beklediği sıcaklığı bulamamış.
Sonra, gene yalnızlık.
Omurgası sakatlanmış. Sahne ve kamera ona kapanmış.
Kendini kitap yazmaya odaklamış.
İlk kitabının adı Et pourtant il tourne. Anlamı "Her Şeye Karşın Dönüyor!.."
Yaşamının özeti bu başlık.
O bir savaş çocuğu...
Savaşın müebbet mazlumu.
"Ben bir Yahudiyim.
Ama gene de Irak’ta savaş dışında bir çözüm istiyorum. Savaşın çocuklara acılarını her hücremde hissediyorum" diyor.
Savaş olmasın.
Çocuklara yazık olmasın.
Ama... Saddam ve onun gibilerden de insanlık arınsın.
Normandiya çıkarmasını yansıtan Er Ryan filmini anımsıyorum. O çıkarmada 10 binlerce genç asker ölmeseydi çılgın Hitler nasıl durdurulacaktı.
Zor ikilem...