Güneri Cıvaoğlu

Güneri Cıvaoğlu

ngunericivaoglu@gmail.com

Tüm Yazıları
Haberin Devamı


       İstanbul Barosu, Türk Tipi yeni cezaevi(F Tipi) tartışmaları için çok duyarlı bir mekan seçti.
       Dünyanın en güzel otellerinden biri haline getirilen eski Sultanahmet Cezaevi'ni...
       E Tipi, F Tipi...
       Hangi tip?
       Oda mı, koğuş mu?
       Odalar, aslında insanlığın dumura uğratılacağı izolasyon hücreleri mi?
       Bir süredir bunların hepsini dinliyoruz.
       Ancak...
       ABD'de hapishaneler uzmanı olarak görev yapan ve Türkiye hapishanelerini en iyi bilenlerden biri olan Melda Türker'in yıllardır savunmakta olduğu görüşler de hayli ağırlıklı.

Tespih taneleri

       Türker'in görüşlerini kısaca şöyle özetlemek mümkün:
       "Ne E Tipi ne F Tipi...
       Bunların hepsi, artık geride kalmış bulunan, tespih tanesi gibi art arda dizilmiş mapus mekanlarından oluşan Lineer mimarinin biraz daha yenilenmiş tekrarı.
       Oysa...
       Bir zihniyet devrimi gerek.
       Podular veya modüler denen sisteme geçmek gerekiyor."
       Melda Türker'e göre şimdilerde tartışılan F Tipi de hemen hemen E Tipi'nin ve eski hapishaneler sisteminin ABD'de çoktan terk edilmiş uzantısıdır.
       Böyle yapılmış ilk cezaevi olan Pennysylvania Peny Tengery'deki mahkumlar, ruhi hastalıklara yakalanmışlardı. Çoğu intihar etmişti.
       ABD'de ilk af bu hapishanenin mahkumlarına uygulanmıştı.
       F Tipi de Türker'e göre bu sakıncalı mimarinin devamı.
       İster hücre densin, ister oda... İster tek kişilik, ister iki - üç kişilik olsun...
       Yüzlerce oda altlı üstlü, art arda sıralanıyor.
       Hepsi aynı koridora açılıyor.
       Mahkumları gözlemenin, denetlemenin olanağı hayli az.
       Hem idari denetim açısından sakıncalı hem mahkumların kendi güvenlikleri açısından...
       Üstelik koridorların diplerindeki bir hücre / odaya gönderilen mahkumun başına gelebilecek şeylerin diğer mahkumların tanıklığından uzak olması da cabası.
       Buna, öyle kör noktalarda mahkumun mahkuma yapabileceklerini de ekleyiniz.

Modüler sistem

       Buna karşılık modüler sistem, üçgen şeklinde, bağımsız bölümlerden oluşur.
       Üçgenin birbiriyle kesişen iki kenarı boyunca, iki katta tuvaletli, duşlu, tek kişilik odalar yer alır(Türk sisteminde iki ya da üç kişilik olabilir).
       Üçgenin tabanı ise maksimum güvenlik koridorudur.
       Tabanın tam ortasında, içerisi görünmeyen, renkli ve kurşun geçirmez camla bir güvenlik birimi konulmuştur.
       Bu bölümün içinde oturan güvenlik elemanları, üçgenin ortasında kalan "muhkumlar ortak kullanım alanını" ve "her odayı" 24 saat çıplak gözle denetleyebilirler.
       Sabah 6.00'da odaların kapıları açılır.
       İsteyen ortak kullanım alanını sosyal ilişkileri için kullanır, isteyen özel hayatını kendi odasına geçirir.
       Mahkumlar arası tecavüzlerin işlendiği tuvalet ve duş kendi odalarında bulunduğu ve odalar da camlı bölmeden sürekli gözetim altında tutulduğu için en sorunsuz denebilecek mimari tarzıdır.
       Mahkumların, bu kapalı alanın dışında, her gün bir saat bahçede hava alma hakları vardır.
       Mahkumlara haftada bir, genel telefonlardan - dinlenilmeden fakat banda alındığı bilinerek - ödemeli olarak konuşma hakkı tanınmıştır.
       Mektupları, avukatlarıyla yazışmaları, haklarında gerçekçi kuşkular olmadıkça sansüre tabi değildir.
       Her biri en fazla 50 mahkumdan oluşan modüllerde, karmaşık kamera, video, ses dinleme gibi aygıtların yerine, çok daha az sayıda güvenlik görevlisi kullanılarak her şey denetimdedir.
       Bunun yerine...
       Daha kaliteli yemek ve sağlık hizmeti verilmektedir.
       Hapishane mimarisi için daha yazılacak çok şey var.
       Keşke Melda Türker ve onun bu sonbaharda getireceği ABD'li, Avrupalı uzmanlar da dinlenildikten sonra karar verilse.
       Kısacası...
       E Tipi, F Tipi yerine, "ne tipi" sorusu gündeme gelsin.


Yazara E-Posta: gcivaoglu@milliyet.com.tr