Güneri Cıvaoğlu

Güneri Cıvaoğlu

ngunericivaoglu@gmail.com

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Örneğin... Varsayalım ki, artık "Türk" denilmeyecek... Kimilerinin kullandığı "Türkiyeli" söylemi geçerli olacak. Peki... Bugünlerin çok paylaşılan "Türkiye mozaiği" içindeki Kürt yurttaşlarımız ne demeliler?Gene "Türkiyeli" mi?O zaman fırtına koparmaya gerek yok."Türk" değil, "Türkiyeli..." Ne fark var?Kürşat Bumin, köşesinde Tuğrul Altunkal'a gönderme yaparak, örnekler yansıtmış:"Almanyalı" değil, "Alman" diyoruz."İtalyalı" değil, "İtalyan" deriz."İngiltereli" diye bir sözcük var mı? "İngiliz" var. (*)..................."Türkiyeli"ye dönelim... "Kürt" bir yurttaş o zaman "Kürdistanlı" mı diyecektir? Ayrışmış coğrafya aidiyeti olmaz mı?Hatta sınır ötesine çıkan bir "gönüllü sürgün" tanımı yaratabilir.Çünkü... Sadece Federal Irak'ta özerk Kürdistan yönetimi ve coğrafyası var.Ve buradan da "Türkiye Kürdistan'ı" söyleminin projeden güncele taşınmasına yolculuk başlar."Anayasa'nın baştan yazılarak tümüyle yenilenmesi istemleri" arkasında bu süreç projesi yer alıyor olabilir."Ayrılıkçılık" ve "bağımsızlık" stratejisi terk edilerek "demokratik Cumhuriyet içinde kurucu toplumlar olarak yer almayı" öngören Anayasa değişikliğine, daha doğrusu "yeni Anayasa" seslendirmelerine geçiş böyle anlaşılabilir...................AB ülkelerindeki federatif yapılar, bu projelere "esin" vermekte.Sözgelişi... Belçika... "Valonlar" ve "Flamanlar" Belçika'nın iki eşit ve kurucu toplumlarıdır.İsviçre konfederasyondur.Başka bir dizi örnek var.....................Ancak... Türkiye için "yazıldığı" izlenimi veren senaryo, daha çok Yugoslavya örneğini hatırlatıyor.Buna -Tanrı korusun- "Yugoslavyalaştırma" süreci de denebilir.İlk kez, yüzyılın başlarında "Balkanlaştırma" senaryosu uygulanarak siyaset sahnesinde perde açmıştı.Avrupa'daki Osmanlı topraklarından bir dizi devlet oluştu.Sonra... Onlardan sadece biri olan Yugoslavya'da, yüzyılın sonunda parçalanarak 5 devlet yaratıldı: Sırbistan, Karadağ, Hırvatistan, Kosova, Makedonya.İşte tüyleri diken diken eden "Yugoslavyalaştırma" sendromudur.Türkiye'nin diken üzerinde otururcasına rahatsızlığı gerçekçiliktir.Tehlikeyi, "Türk" kökenliler olduğu kadar, "politik rantla" ilgisi olmayan "Kürt" kökenli yurttaşlar ve karşılıklı kız alıp vermeler sonucu Kürt ve Türk ana babalardan doğan böyle ayırımlardan kaygı duyan milyonlarca insanımız da algılamalı.Türkiye'nin büyük kentlerine göçmüş ve özellikle İstanbul'dan Hatay'a "L" harfi çizen tüm kıyılarında yerleşmiş, iş kurmuş ya da çalışan, sosyal dokuyla uyum içinde kök salmış Kürt kökenli yurttaşlarımız da kuşkulu olmalılar....................Bağnaz değilim. Bu coğrafyadaki her yurttaşın kimliğinin ve kültürünün ona ait koparılmaz "onur verici varlıkları" olduğuna inanıyorum."Silahsız" yöntemlerle, demokrasinin özgürlüklere, insan haklarına açılan vadilerinde ilerlenerek çözümlerin oluşacağı görüşündeyim.Bunların tartışıldığı/tartışılabildiği oranda silahın yerini, söylem alacaktır. Bu, eşyanın doğası gereğidir.Sözün tıkandığı yerde -tasvip etmeyiz ama- silah öne çıkıyor.Ya amacını aşan söylemler?..Burada da "bileşik kaplar" teorisi geçerlidir.Karşılıklı "taşkın" söylemler, birbirini dengeleyerek zaman içinde "sağduyu" düzleminde eşitlenebilirler.Sabırla, empatiyle tüm "sertlikler, aşırılıklar, istismar" ortada ve sahipsiz bırakılabilir.Tek yolun "devrim" olduğu söylemi, nasıl zamanla tedavülden kalktıysa, "silah" da öyle gerilerde kalabilir......................(*)Belki bir iki istisna bulunabilir... Sözgelişi... "Amerikalı..." Ama onlar da "coğrafya" mensubiyetinden çok, "etnisite" belirleyen "American" söylemini kullanırlar. g.civaoglu@milliyet.com.tr Alternatif tarih yazmayı deneyelim...