Güneri Cıvaoğlu

Güneri Cıvaoğlu

ngunericivaoglu@gmail.com

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Şeffaf Oda bugün CHP milletvekili Şafak Pavey’in mavi gözleriyle aydınlanıyor...

Şafak Pavey: Parçalarımı kendim topladım

Gökyüzünün gözlerine yansıması...
Tıpkı “Nereye Gidersem Gökyüzü Benimdir” kitabında yazdıkları gibi...
İran, Uganda, Angola, Mısır, Irak, Lübnan, Afganistan, Suriye, Yemen, Filistin’de BM’nin görevlisi olarak, “kadın ve çocuk hakları” için çalıştı.
Kırılma noktalarının başı bir tren kazası...
Anlatıyor:
Kanser hastası bir arkadaşımı Zürih’ten trenle Cenevre’ye uğurlamak için trene bindiriyordum. Tren kapıları açık olarak kalktı. Küçük bir medeniyet hatası diyelim. Binmek üzere trenin merdivenlerindeyiz. O saniyeler içinde karar verip bir seçim yapmalıydım. Arkadaşımı içeri itmeye, kendimi de dışarıya atmaya çalıştım. Ama oradan geçmekte olan peronda yük taşıyıcı arabaya sırtımı çarptım ve öne raylara düştüm. Sol kolumu, sol bacağımı kaybettim.
Ve espriyle solculuğuna gönderme yapıyor:
“Sol tarafım hasarlı diyorum ben.”

EN CESUR KADIN ÖDÜLÜ
6 ay tedavi gördüğü hastaneden kaçış öyküsünü soruyorum.
Hastaneden firar ediyorum.
Anneme EN CESUR KADIN GAZETECİ ödülü veriliyordu. Onun için hastaneden kaçarak Amerika’ya ödülü almaya gittim. Henüz kolum yapılmamış durumda, bacağım da iskelet halinde.
Annemin hikayesi anlatılıyor.
Susurluk olayını ortaya çıkardı. Mafyadan kaçtı, arabası bombalandı, saklandı. Herkes bana bakıyor.
Bedelini bana ödetmişler gibi... Paramparça bir durumdayım. Ama anlatamıyorum.
Yıllar sonra EN CESUR KADIN ödülünü ABD’den kendisi de alıyor.

MAYIN TEMİZLEDİM
İngiltere’de üniversiteden sonra London School of Economics’te master.
BM’de çalışırken...
Lübnan’da mayın temizliğine gidiyor.
Anlattıkları yürek parçalayıcı.
Bir parça tesirli bombadan 600
parça çıkıyor. Fosforlu yapıyorlar.
Savaş bitiyor, insanlar normal yaşamlarına dönüyor.
Günde yaklaşık 5 insan hala ya kolunu, ya gözünü kaybediyordu.
İnsan eliyle yapılan felaket.
Savaş yerlerinde çalıştıysanız hiçbir savaş tezkeresini onaylayamazsınız.
Afganistan’da şarjla çalışan bacağı elektrik olmayan köyde kasılıp kalıyor.
Gülümseyerek “Eski transistörlü Rus radyolarından mülteci çocuklar şarj makinesi yaptılar. Rüzgar gülü gibi. Bacağımı şarj ettik çocuklarla” diyor.
Kürşat Başar onu nasıl da ilgiyle dinliyordu.
Kafasına eminim- roman için notlar düşüyordu.

PİYANO, DAVUL, SAKSAFON VE KALEM
Kürşat Başar ve İlhan Şeşen Moda Deniz Kulübü’nde sahne alıyor.
Yakında turneye çıkacaklar...
Başar başka bir grupla da Pera Palas’ta çalıyor.
Şafak ve Şeşen’le birlikte orada olmak için sözleştik.
*
Mesleğe ilk girişini şöyle açıklıyor:
“Daha 17-18 yaşlarındayım. Evleneceğim, çalışmaya karar verdim. Hikayeler yazıyorum, davul çalıyorum.
O zamanlar düğün salonunda çalıyordum. Nezih beye (Demirkent) gittim. Sanat dergisinde çalışmam üzere beni işe aldı.”
Ya Haldun Taner Öykü Ödülü?
Törende ödülü aldım, plaketle resim çektirdik.
Sonra plaketle başka fotoğraflar çekelim dedi gazeteciler.
Açtım plaket yok. Hala nasıl kayboldu, nerede bilinmez.
NOKTA dergisi ‘tez buldu çabuk kaybetti’ diye başlık attı.
Başlangıç hikayelerini sürdürüyoruz.
Sıra “Amca”da...
İlhan Şeşen’de...
Bana bir solo albüm teklif ettiler. Ben de firmaya dedim ki, hangi aşamada yeğenler stüdyoya gelirse Gündoğarken albümü olarak çıkartırız. Ama hiç stüdyoya gelmediler.
Ercan Saatçi’ye dinlettim.
Bu albümü ben çıkartmak istiyorum” dedi.
Ve albüm patladı.
Şafak’a “İlhan belki de şarkı söylerken sana bakarak düşünüyordur ‘sen benim şarkılarımsın’ diye” diyorum.
Şarkı bitiyor ve İlhan’dan yorum: “Ben bir gözün içinde ilk defa şarkı söyledim.”