Güneri Cıvaoğlu

Güneri Cıvaoğlu

ngunericivaoglu@gmail.com

Tüm Yazıları

MECLİS’TEKİ “Darbeleri Araştırma Komisyonu” raporundan medyaya sızıntılar var.
Bunlardan biri de “Türkiye’de özel harp sivil mensuplarının 100 bin dolaylarında olduğu” iddiası.
Gerçekten öyle mi?
Sayısını bilemem ama TSK zirvesinde görev yapmış bir “Or” rütbeli emekli komutandan dinlediklerimi yazıyorum.
Sizin de “ilginç” bulacağınızı düşünüyorum.

Abdullah Çatlı’nın Susurluk’taki kazada ölmesiyle Pandora kutusunun kapağı açılmış kötülükler ortaya saçılmıştı.

Sistemin yedek parçaları

O günlerde “Çatlı’nın gizli olarak devlet adına görev yaptığı, özellikle diplomatlarımızı öldüren Asala katillerini ve onların arkasındaki büyük (!) başları yok ettiği” konuşulmaktaydı.
TSK’nın zirvesinde hizmet vermiş “Or” rütbeli eski komutan dostumdan “bu iddiaların doğru olup olmadığını” sormuştum.
Verdiği cevap belki bugünlere ışık tutabilir.
Anlattıkları -özetle- şöyleydi:

Devlet o tip adamları kullanmaz.
Denenmiş, güvenilir insanları vardır.
Çiftçidir, esnaftır, tamircidir, bir meslek sahibidir.
Onlar daima hizmete hazırdır.
Belirli kanallardan onlardan birine yerine getireceği görev bildirilir.
Çiftçi ise traktörünü bırakır, etrafına “yedek parça alıp döneceğini belki birkaç gün de kalacağını” söyler.
Esnaf ya da başka bir meslek sahibiyse uygun bir gerekçe üretir, gider.
Görevini tamamlar.
Yine geriye işinin başına döner.
Yaptığından kimsenin haberi olmaz.
Kimsenin ruhu duymaz.

Özel harp dairesi, ikinci dünya savaşı sonrasında komünist bloka karşı direniş örgütü olarak kurulmuş.
Ülkenin tamamı ya da bir bölümünün işgali halinde yeraltında direniş kadrosunun faal halde tutulması planının bir uygulaması.
Özel harp dairesinin kaldırılması ile birlikte yukarıda anlattığım kadro da dağıtıldı mı, bilemem.
Eski komutanın söylemine dönersek...
Traktörü bozulan ve yedek parça almak için büyük şehre giden ve birkaç gün sonra dönen her çiftçinin bu yeraltı örgütünden olup olmadığını araştırmak mümkün değil!
Ama...
“Devletin yedek parçalarının da olduğu” yadsınamaz.
İhtiyaç halinde sisteme monte edilirler.

Haberin Devamı

DEMİREL’E BULAŞMAK

Haberin Devamı

BİR bu eksikti.
9’uncu Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel -güya- “bir önceki Cumhurbaşkanı Turgut Özal’ın öldürüleceğini biliyormuş(!)”
Dostumuz Bülent Akarcalı, Demirel’in konuşmalarından “kelime cımbızlamış” ve böyle bir lafı oltaya yem yapmış.
Birileri de takılmış.
Olur şey mi?
Bırakın Özal’ı bir yana yıllarca en sert mücadeleyi yaptığı Bülent Ecevit’e bile gösterdiği özeni hatırlamakta fayda var.
1970’li yıllarda Demirel Başbakan’dır.
Ecevit ise meydanları dolduran umut Karaoğlan.
O günlerde MİT’ten Demirel’e bir ihbar duyurusu gelir.
“CHP Taksim mitinginde Ecevit, kürsüde konuşurken vurulacaktır.”
Demirel özel bir kararla Ecevit’e bu ihbarı bildirir.
Zaten her gün onlarca siyasi cinayetin işlendiği terör ortamını daha da germemek için -mümkünse- bunun aralarında kalmasını ister.
Devletin bütün güvenlik önlemlerini almakta olduğunu da ilave eder.
Ecevit bunu olduğu gibi medyayla paylaştı.
Taksim CHP mitingine de gidip kürsüde konuştu.
1970’li yıllarda Demirel karşılıklı birbirlerine -neredeyse- merhaba demeyi kestikleri Ecevit’e “öldürülecek ihbarını” anında bildirmiş.
Cumhurbaşkanı olduktan sonra bile dönemin Başbakanı Demirel’e yalnız kaldıklarında “abi” diyen eski dostu ve kardeşi Turgut Özal için “ölüm” tehlikesini bilecek ve susacak, bunu kendi hafızasında saklayacak ha...
Omuzları üzerinde bir baş ve içinde beyin taşıyan kimse buna inanmaz.
Bülent Akarcalı’nın meşhur şakalarından biri olsa gerek bu iddia...