Güneri Cıvaoğlu

Güneri Cıvaoğlu

ngunericivaoglu@gmail.com

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

DÜN Madımak vandallığının 20’nci yıldönümüydü. 37 insanımızın diri diri yakıldığı Madımak Oteli duvarları tarihimizin en utanç verici kıyımına tanıktır.
O duvarlarda diri diri yanan “canların” acı yüklü sesleri algılanır.
Hâlâ bu “otelin müze yapılmasını” bekliyoruz.
Gezi Parkı’nda eski Topçu Kışlası’nın yeniden yapılarak “şehir müzesi” yapılmasını dile getirenler nedense Madımak’ın “insanlık suçu müzesi” olmasına değinmiyorlar bile.
Alevileri kucaklamak projesinin ilk sayfası bu olmalı.
O gün ve gece olanlar ürperti verici.
Genco Erkal’ın “Sivas 93 (Belgesel Oyunu)” dehşet dakikalarını her anıyla yansıtan bir “tiyatro +” performansı.
İzlerken bazen varlığımın buz kestiğini hissediyordum, bazen öfke patlamalarıyla damarlarımda alev alev lav gibi akıyordu kanım.
Bir kez daha oyundan seçmelerimi yansıtıyorum:
‘Biz şenliğe gelmiştik.
Onlar öldürmeye gelmişlerdi.”
.......................
“Ankara’dan otobüslerle, arabalarla yola çıktık, şarkılarla, türkülerle, semahlarla, 1993 yılının 1 Temmuz sabahı gün ışırken Sivas’a vardık.”
.......................
“Madımak otelinde bize ayrılan odalara yerleştik.”
.......................
“Yanında kangal köpeği, elinde sazıyla tüm Anadolu halk ozanlarını simgeleyen anıt o gün açılacak.”
.......................
“Vali konuşuyor. Pir Sultan Abdal Derneği’nin Başkanı konuşuyor.”
.......................
“Ve Aziz Nesin...
Konuşmasını bütün salon ayakta alkışlıyor.
Son derece duyarlı, esprili, aklı başında ılımlı bir konuşma.”
“Ben dinsizim ama bütün dinlere saygılıyım” diyor.
“Pir Sultan anlayışını 400 yıl sonra artık daha çağdaş bir çizgiye oturtmak gerektiğini” söylüyor.
Önce kültür merkezinde Hasret Gültekin’in konseri, panel akşamı halk gecesi. Ozanlar, türküler, deyişler, semah gösterisi.
Ertesi sabah gazeteleri görünce keyifler kaçıyor.
3 yerel gazete Aziz Nesin’in konuşmasını çarpıtarak yorumlamış.
“Biz Müslüman mahallesinde salyangoz sattırmayız.”
Ortalıkta bir bildiri dolaşıyor.
Bir gece önce evlerin, dükkânların kapıları altından atılmış cuma namazı için toplanan cemaate dağıtılmış.
“Müslüman kamuoyuna” diye başlıyor.
“İslam’ın peygamberini ve kitabın izzetini korumak için bu uğurda verilecek canlarımız vardır. Gün Müslümanlığımızın gereğini yerine getirme günüdür. Gün hesap sorma günüdür” diye noktalanıyor.
Buruciye Medresesi’nin yanındaki camide öğlen namazında hava iyice gerilmiş.
Saat 13.30 lokantada yemeklerimizi yarılamıştık ki bir haber geldi camide hareket başlamış.
Sesler geliyordu.
“Sivas Aziz’e mezar olacak.”
Birkaç yüz kişilik grup tekbir getirerek yürüyor.
“İslam’a uzanan eller kırılsın.”
“Mücahitlere katılın.”
Kalabalık valiliğe doğru akıyor.
2 bin kişilik grup vilayeti taşlıyor.
“Şeytan vali”, “vali istifa”... Gelmiş olanlar daha emin gördükleri otele gidiyorlar.
Kalabalık arasında 2 ellerinin de işaret parmağı havada 8-10 kişilik bir grup var.
Bağırıyorlar:
“Hizbullah geliyor, Hizbullah geliyor...”
Kalabalık giderek artıyor.
Vali tugay komutanından askeri güç istiyor.
Kalabalığı yatıştırmak için polis arabasındaki hoparlörden bir gence Kuran okutuluyor, anons yapılıyor, kalabalığın dağıtılması isteniyor.
Meydana 33 asker geliyor uzakta bir yerde duruyor.
Saat 15.55 kalabalık Ozanlar Anıtı’na saldırıyor.
Çapa, balta, kazmayla ozanın sazı kırılıyor. Heykele ip atıyor, iple çekmeye başlıyorlar.
Belediye başkanı toplananları dağıtmak için bir konuşma yapıyor.
“Önce bir Fatiha okuyalım” diyor.
“Dağılın artık... Cenabı hak da sizden razı olsun” diye sesleniyor.
Ama kalabalık dağılmıyor.
Pir Sultan Abdal şenliğinin bez afişini yakıyorlar.
Sanki sokaklar insan doğuruyor.
Vali Aziz Nesin’in şehir dışında olduğunu sanıyormuş, o bakımdan içi rahatmış.
Çünkü Aziz Nesin kendisine “Zara’ya gidip balık yemek istediğini” söylemiş.
Oysa Aziz Nesin vazgeçmiş.
Kalabalık Madımak Oteli’ne akarken polis jandarmadan Aziz Nesin’in otelde olduğunu, onu korumak için beklediklerini öğrenince kalabalık 5 bini geçiyor.
“Şeytan Aziz” diye bağırıyor.
Otele taş atarken bağırıyorlar.
“Hadi siz de katılın şeytan taşlıyoruz...”
Çatılardan kiremitler bile atılmaktadır.
Göstericilerin otele girmesini önlemek için kurulan polis barikatı yavaş yavaş otele doğru geriliyor.
O arada oteldeki Cahit Külevi anlatıyor: “Sivas böyle değildi.
Atatürk Sivas’ta emniyetteydi.
Ankara’da uyuyamadığı geceler olmuştu.
Ama Sivas’ta rahattı.”
Pir Sultan Abdal Derneği yöneticileri Ankara’da kimi tanıyorlarsa arayıp yardım istiyorlardı.
Dışarıdan polisler bağırıyordu.
“Pencerelere yaklaşmayın, dışarıya görünmeyin, sizi görünce büsbütün tahrik oluyorlar.”
Azgın grubun saldırısına karşı hiçbir müdahale olmadı.
Kaderleriyle baş başa bırakıldılar.
O arada Aziz Nesin Başbakan Yardımcısı Erdal İnönü’ye telefon açmış “durumun vahim olduğunu” söylemişti.
Hiç kimse kalabalığa müdahale etmiyor.
Jandarma, elinde silahı, öyle duruyor. Polis, elinde copu, öyle duruyor.
Bir kaygıları kalabalığın Madımak Oteli’ni bırakıp Alevi mahallesine yönelmesi...
..........................
Bundan sonrasını yazmaya elim gitmiyor...
..........................
İnanıyorum ki İslam’ın değerlerini içselleştirmiş mütedeyyin insanlarımız da bu olanlardan büyük acı duyuyor.