Güneri Cıvaoğlu

Güneri Cıvaoğlu

ngunericivaoglu@gmail.com

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

       Türkiye'nin gündemine "Yarı Başkanlık Sistemi" girmiş bulunuyor.
       Bu sistemi uygulayan anayasalar şöyle sıralanabilir:
       1919 - 1933 arasındaki Alman Veimar Anayasası...
       Polonya...
       Sri Lanka...
       Finlandiya...
       1976 - 1982 arası Portekiz...
       Avusturya...
       İrlanda...
       İzlanda...
       Gerçi, bunların bazıları "tartışmalıdır" fakat, genel bir başlık altında toplanabiliyor.
       Sistemin tıkanması halinde, "Yarı Başkanlık" çözüm mü?
       1919 - 1933 arasında Alman Veimar Anayasası, Almanya'yı Hitler'e teslim etmişti.
       O halde...
       "Bu sistem, - yönetebilir demokrasi - için sigorta olamaz" diye düşünülebilir.
       Ne var ki...
       Kolombiya Üniversitesi Profesörü Giovanni Sartori'nin "Karşılaştırmalı Anayasa Mühendisliği" kitabında belirttiğine göre, pek öyle değil.
       Sartori, "Yarı Başkanlık Sistemi değil de, Veimar Anayasası parlamentarizmi öngörseydi, Almanya Hitler'e daha da erken teslim olurdu. Süreci 1929 ekonomik krizi çökertmişti" diyor.

       Demokrasilerde zorluk, dengeleri kurmak...
       Parlamentarizmde başbakanlar, büyük güçlere sahip oluyorlar.
       Kuvvetler ayrılığı lafta kalıyor.
       Örneğin...
       Yasama, Yargı ve Yürütme... Ayrı ayrı ve birbirinden bağımsız güçler olması gerekirken, hepsi - birkaç istisnayla - Başbakan'ın egemenlik alanına giriyor.
       Örneğin...
       Yasama dediğimiz Meclis, seçilmeleri Başbakan'ın iki dudağı arasında olan milletvekillerinden oluşmuyor mu?
       Adalet bakanlarının etkin olduğu bir yargının, tam bağımsız olmasından söz edilebilir mi?
       Yürütme, zaten Başbakan'ın emrinde...
       Bu mega iktidar gücü, nasıl dengelenecek?..
       Tam tersi de olabiliyor.
       Yasama Meclisi'nden yeterli desteği bulamayan, pamuk ipliği desteklerin ipoteği altına giren hükümetler, bir türlü iktidar olamıyorlar.
       Çünkü...
       İktidar, muktedir yani güçlü olmayı gerektirir.
       Hiçbir gücü olmayan, göstermelik hükümetler de var.
       O zaman da, iktidar boşluğu oluşuyor.

       İşte böyle durumlar için, "İki Başlı Sistem" öngörülüyor.
       İki baş...
       Ve, iki çoğunluk.
       "Yarı Başkanlık Sistemi" buna dayalı.
       Önce birinci hali inceleyelim...
       Parlamenter sistemlerde bütün gücü kendi egemenlik alanında toplayan, yargıyı ve yasamayı da kontrol eden, seçilmiş kral gibi bir Başbakan düşününüz.
       Onu kontrol altında tutacak, bir diğer çoğunluğa dayalı, bir diğer "baş"a ihtiyaç var.
       O da, doğrudan halk tarafından seçilmiş olan Cumhurbaşkanı'dır.
       İki dudağın arasındaki aday listeleriyle Meclis çoğunluğu üzerinde abartılmış etkilere sahip Başbakan, karşısında bir başka çoğunluğa, yani halk çoğunluğuna dayanan Cumhurbaşkanı...
       Peki...
       Yetkiler karışmaz mı?
       İkisinin de yetkileri "aktif" olursa, karışabilir...
       Oysa...
       Başbakan'ın ülkeyi yönetmek için "aktif" yetkilerine karşın, Cumhurbaşkanı yetkilerinin çoğu ancak nadiren kullanılabilen istisnai ve - genellikle - pasif yetkilerdir.
       "Karar yetkileri" değildir.
       Bunlar ya bir kararı önlemek...
      
Ya da kararı halka bırakmak (fesih, referandum) yönündedir.
       Kontrol amaçlıdır.
       Sistemin sigortasıdır.
       Böylece...
       "Bölünmüş çoğunluklar" kavramına giriyoruz.
       Zaman zaman Meclis çoğunluğuyla yani dolaylı çoğunlukla, millet çoğunluğunun yani doğrudan çoğunluğun karşı karşıya gelmesi ve bir denge oluşturması...
       Zorlanma ya da tıkanma halinde, Cumhurbaşkanı'nın Meclis'i feshederek ülkeyi seçime götürmesi...
       Yahut...
       Referandum...
       Kısacası...
       Halka başvurmak.
       Demokratik çözüm...


       Başkanlık ya da Yarı Başkanlık Sistemi'nin başlıca sakıncası; "video başkan"dır.
       Televizyon ve kitle iletişim çağının başkan seçimini etkilemesidir.
       Video politikası ile başkan seçimleri bir rastlantı haline gelmekte.
       Örneğin, ABD'de başkanlar, görüntülerle ve 10 saniyelik kliplerle belirlenen video maçının galipleri olmaktadır.
       Sartori'ye göre "görünürlük kisvesi altında, bize, aslında sorunları her zamankinden de daha karanlıkta bırakan küçük klipler sunulmakta.
       Kamuoyu yoklaması robotları, başkanlık makamına oturtulmakta."
      
Bulunup buluşturulmuş saman alevleri ve popülist kampanya sahipleri seçiliyorlar.
       Seçim harcamalarında gerçekçi sınırlardan tutunuz, adaylara ve partilere maddi yardımların kesin denetimine ve şeffaflığa, diyet ödenmesini önlemeye kadar uzanan gerçek bir hukuk devletinin yapısı ve geleneği oluşmadan, Türkiye, bu denemeye girişebilir mi?
       Çok zor... Çok.


Yazara E-Posta: G.Civaoglu@milliyet.com.tr