Hakan Atis

Son yıllarda yelken sporuna ilginin artması sevindirici. Peki, ilk adım nasıl atılmalı? Nereden başlamalı?

Denizin sesi ve güneşin sıcaklığıyla yaşam sevincimizi artıran yaz mevsimine doğru adım adım ilerliyoruz. Bu hafta yelkene başlamak isteyenler için öneriler paylaşacağım.

Karşıyaka sahilinde yürüyüş yaparken KSK’lı gençlerin İzmir Körfezi’nde salınan teknelerini ne zaman görsem aklıma “Beyaz Kelebekler” gelir. 1960’ların ortasından itibaren yıldızlaşan ve üç üyesi trafik kazası sonucu yaşamdan kopunca giderek zamana yenik düşen efsane müzik topluluğunu özlemle anarım. Çocukluğum onların şarkılarıyla geçti. Pikabımızda “Sen Gidince” çaldığında coşkuyla eşlik ederdik. Hele bir de mahalle sinemamıza Tarık Akan ve Gülşen Bubikoğlu’nun oynadığı filmler geldiyse değmeyin keyfimize. Rüzgâr gibi geçen güzel yıllardı. Bugün, Beyaz Kelebekler’in esin kaynağı olduğu bir yazıyla sizlere merhaba diyorum. Buluşma noktamız her zaman olduğu gibi elbette deniz ve yelken. Son yıllarda bu alana yönelik

Uzaktan çalışma, üst düzey yöneticilerin hızlı tempolarında rahatlama sağlasa bile iş hayatının yol açtığı stresi gidermenin en iyi yolu bir hobi edinmek. Bunu erken keşfeden Cenk Ulu, iş stresini mavi sevdayla atıyor

İletişim teknolojisinin sağladığı uzaktan çalışma modeli üst düzey yöneticilerin günlük tempolarında rahatlama sağlasa bile iş hayatının yol açtığı stresi gidermek için hobi edinmek gerekiyor. Bunu erken keşfedenlerden biri olan PwC’nin üst düzey yöneticilerinden Cenk Ulu ile geçtiğimiz günlerde keyifli bir sohbet gerçekleştirdim. Ankara’da doğup büyüyen başarılı yönetici işi gereği uzun süredir İstanbul’da yaşıyor. Yeditepeli kentin denizle ilgili sunduğu tüm güzellikleri doyasıya yaşıyor. Bazen ailesiyle bazen arkadaşlarıyla yelken açıp iş hayatının stresinden uzaklaşıyor.

“Eşim benden bir adım önde”

İlk teknesinde NC 37 Jeanneau’da karar kılan Ulu, mavi sevdasıyla ilgili düşüncelerini şöyle özetliyor: “Deniz ve teknelere her zaman ilgim vardı. 2011 yılında

İlk olarak dünya gezgini denizcimiz Özkan Gülkaynak’ın önerilerini aktaracağım. Kendisi seyir yapılabilecek yerlerden önce o bölgelere yönelik hava raporlarının dikkatle izlenmesini ve buna uygun alternatif seyir planları hazırlanmasını tavsiye ediyor. Haklı, çünkü denizin şakası olmuyor. Bahar aylarında Trakya’nın Kırklareli kıyısının muhteşem güzellikler sunduğuna işaret eden Özkan Gülkaynak, İğneada sahilini öneriyor. Ancak şu dönemde rüzgâr açısından sakin olmayabileceğine de dikkati çekiyor. Bölgedeki balıkçı barınaklarının bağlama yeri olarak tercih edilebileceğini söylüyor. Özellikle altını çizdiği düşüncesi ise hava dönmeye başlarsa ne yapılacağının en ince ayrıntısına kadar belirlenmesi gerektiği. Yelkenli teknesi “Kayıtsız 3” ile gerçekleştirdiği dünya seyahatini “Özgürlük Hattının Batısına” başlıklı eserinde ayrıntılarıyla aktaran deneyimli denizcimizin Karadeniz’i anlattığı özel bir kitabı daha var. Keşfedilmeyi bekleyen kıyılarımız için yol

Doğma büyüme Kalamışlı olan Pınar Coşkuner Genç, yaşamını denizlere adamış usta bir yarışçı olmasının yanı sıra uluslararası arenada sözü geçen bir hakem. Sporculuk hayatı kadın yelkencilerimize örnek olacak başarılarla dolu.

Denizlere adanmış örnek bir yaşam. Pınar Coşkuner Genç’i kısaca tanıtmak gerekirse bu cümle yeterli olacaktır. Çünkü usta bir yarışçı olmasının yanı sıra hakemlik alanında da dünya çapında başarılara sahip. Örneğin, 2012 Londra Paralimpik Oyunları, 2014 Nanjing Dünya Gençler Olimpiyatı, 2012 Londra, 2016 Rio De Janerio ve 2020 Tokyo Olimpiyat oyunlarında görev yapmasının yanı sıra Avrupa Yelken Federasyonu’nun ilk kadın asbaşkanı. Dünya Yelken Federasyonu Geliştirme ve Bölgeler Komitesi’nin de ilk kadın başkanı. Deneyimli isim 2024 yılında Fransa’da gerçekleştirilecek Paris Olimpiyatları’nda da görev yapacak. İstanbul Üniversitesi İktisat Bölümü mezunu olan Genç, İngilizce, Almanca ve İtalyanca biliyor. Kızı Irmak, annesi gibi iyi bir denizci. Edinburgh

Tekne hayatında keyifli saatler kadar sert havalar ve fırtınalı denizler de var. Eskilerin sözüyle her nimetin bir külfeti oluyor. Öyle durumlarda teknede fiziki zarar görmeden ayakta kalabilmek son derece önemli

Sakin bir sabaha uyanıp kendinizi denizin serinliğine bırakmanın keyfini tekne hayatına aşina olanlar iyi bilir. O büyülü ortamın geceleri de bambaşkadır. Gökyüzü, yıldızlı gecelerde şov izlediğiniz görkemli bir sahneyi andırır. Hele bir de dost sohbetlerinin renklendirdiği şenlikli sofralar varsa keyfine doyum olmaz. Bu nedenle tekne yaşamına hep özenilir. Çevremde bulduğu ilk fırsatta tekne sahibi olan çok sayıda kişi var. Dikkat ettiyseniz “kişi” diyorum; çünkü “denizci” veya “kaptan” olabilmek için kırk fırın ekmek yemek yetmez. O süreç ömür boyu sürer. Denizcilikte öğrenme evresi elimiz tuttuğu, nefesimiz olduğu sürece devam eder. Bunun istisnaları da var elbette. Hepimizin en iyi öğretmenleri olan Sadun ve Oda Boro’dan esinlenen değerli ustalara sahibiz. Uzun bir liste sıralamak

Duayen denizci Prof. Dr. Süleyman Dirvana’nın oğlu Edhem Dirvana gözlerini açtığında yelkenle tanışmış. Şimdi o da büyük oğlu Süleyman’a örnek oluyor. Doğa ile iç içe yaşayan Dirvanalar için yelken vazgeçilmez bir tutku

Amatör denizcilik tarihimizde Mustafa İhsan Denizaşan, Cevat Şakir Kabaağaçlı, Sadun ve Oda Boro gibi önemli kanaat önderlerine sahibiz. Onların her biri yüreğimizde taşıdığımız mavi sevdanın unutulmaz isimleri. Denizcilik tarihimizin anıt isimlerinden söz ederken Prof. Dr. Süleyman Dirvana’ya da özel bir sayfa açmak gerekir. Hocaların hocasını bir kez daha saygı ve rahmetle anıyorum.

“Babam, on günlükken beni ilk defa yelkene çıkarmış, ondan sonra da hayatımın ayrılmaz bir parçası oldu. Ailece yarışlara katılır, Ege’de seyahatlere çıkardık. Her yolculuk benim için macera olurdu. Yelken yapmayı ne zaman öğrendim bilemiyorum. Ne annem ne de babam beni bu konuda zorlamadı. Göre göre dümen tutup yelken değiştirir hale geldim.” Bu sözler, amatör

Korunaklı tatil anlayışında tekne tatili öne çıkıyor. Belgelendirilmiş yaklaşık 2 bin mavi tur teknesi bulunan ülkemizde, rezervasyonlar Göcek’in bu yıl da gözde olacağını gösteriyor.

Çocukluk yıllarımdan bu yana ne zaman sıkılsam atlasa bakarım. Bazen Karadeniz’in yeşili bile kıskandıracak kadar güzel ve görkemli yaylalarına çıkarım, bazen Ege’nin lacivert sularında sabahın serinliğinde yüzümü yıkarım. Türkiye, işte böylesine büyüleyici bir senfonidir. Hele bir de söz konusu olan denizlerimizse… O zaman mavi düşler diyarının benzersiz kapıları ardına kadar açılır. Karadeniz’den Marmara’ya, Ege’den Akdeniz’e kadar her biri aynı zamanda önemli bir ticari pazardır. Bugün, yıllar önce bunu keşfeden, yerli ve yabacı turistlere deniz ve doğa ile iç içe tekne tatili olanağı sunan değerli bir dostun görüşlerini aktaracağım.

Sektör büyüyor

Yaşadığımız salgın sürecinin gündeme getirdiği korunaklı tatil anlayışının devam edeceğini söyleyen www.viravira.co kurucu ortağı ve

Geçen haziranda Kaliforniya’dan demir alan Erden Eruç altı aydır denizde. Pasifik Okyanusu’nu kürekle aşıyor. Mariana Adaları’nın en büyüğü Guam’a yaklaşıyor.

Erden Eruç, birkaç ay içinde Büyük Okyanus tarihinde kıtadan kıtaya (land to land ) ve batıdan doğuya geçişi gerçekleştiren ilk sporcu unvanını alacak. Bugüne kadar 15 dünya rekoruna imza atan Erden Kaptan, şu günlerde okyanusların en derin yeri olan Mariana Çukuru’ndan kürekle geçiyor.

“Hayatta örnek aldığım kişi babamdır. Onun zorluklardan yılmayan, kararlı ve mücadeleci kişiliği yaşantıma yön verirken ilham aldığım en önemli motivasyon kaynağım oldu.” Bu sözlerin sahibi, Türkiye’nin dünya çapında başarılara imza atan ilk keşif sporcusu Erden Eruç’un heyecan dolu dünyasında hızlı bir yolculuğa çıkıyoruz. Hazır mısınız?

Doğayla uyumlu yaşama ve sınırları zorlama isteği yüreğine çocukluk yıllarında düştü. Kıbrıs Barış Harekâtı gazisi emekli tuğgeneral Cemal