Hakkı Öcal

Hakkı Öcal

hakki.ocal@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

“Ozon deliği” ve “küresel ısınma” kavramları ortaya atıldığında, kalkınmakta olan ülkelerin genel, ortak tepkisi umursamazlık ve “Bize ne? Ozonu siz deldiniz; siz onarın!” şeklinde oldu.

Gerçekten de buzdolap- larımızdan klima cihazlarına kadar her yerde kullanılan kloroflorokarbon gazlarının yoğun salınımı, 19’uncu yüzyılın son yarısı ile 20’nci yüzyılın ilk yarısında olmuş ve atmosfere onarılamaz zararlar verilmiştir. Bu yıllar, yeni sömürgecilik (neokolonyalizm) siyasetinin hammadde ithalatı ve mamul madde ihracatı sırasında gemilerde ve trenlerde dikkatsiz soğutmalar, yakıt (özellikle linyit kömürü) tüketimi (ve yeni yeni anlaşılan diğer uygulamalar, örneğin yanlış ve zararlı gübreleme ve besicilik yöntemleri, aerosol spreyler) yüzünden dünyayı her anlamda tahrip ettiği yıllardır. Küresel kapitalistleşmenin savunucuları, o yıllarda yapılan bu yoğun ticaret olmasaydı bugün artık çoğu kalkınmış olan üçüncü dünya ülkelerinin açlıktan mahvolmuş olacağını söylerler. “Öyle olmasa idi de böyle olsa idi...” tarihe ilişkin değerlendirmelerde makbul bir yöntem değildir ve bu yolla yapılan analizler, bugün ve yarın için çözüm üretmekte başarılı olamazlar.

Haberin Devamı

Ama bugün ve yarın son derece gerçek bir sorun var: Havalar artık o kadar sıcak ki ormanlar en ufak bir dikkatsizlikle ve kimi zaman kendiliğinden büyük ölçülerde yanıyor; denizler ısınıyor, balık türleri azalıyor. Dünyanın dörtte biri için besin kaynağı olan deniz yosunları kuruyor. Küresel ısınmanın bir diğer etkisi ise havaların aşırı soğuması, yağışların bereket sınırını aşıp, afet boyutuna ulaşmasıdır. On yılda bir duyulan dev dalga sorunu adeta haftalık boyutlara sıçradı.

İklim değişikliğinin küresel facia boyutuna ulaşması ve dünyanın canlı yaşamını etkileyecek bir afete dönüşmesi, kutuplardaki buzulların tümüyle erimesiyle ortaya çıkacaktır. Bu tahminler, araştırma kurumlarının dışına ilk çıkmaya başladığında, alınması gereken tedbirler arasında, Üçüncü Dünya veya “kalkınmakta olan ülkeler” gibi isimlerle anılan coğrafyalarda sanayileşmenin yavaşlatılması ve zararlı gaz salınımının filtrelenmesi vardı. Bu, Batı ve Kuzey ülkelerinin adeta bedava sanayileşmesi ile kıyaslandığında, çok pahalı, hatta imkânsız bir sanayileşme anlamına geliyordu. Bu ülkelerin aydınları, sıra kendi kalkınma çabalarına geldiğinde önlerine geri kalmışlığı sürdürecek bahaneler sürülmesi olarak değerlendirdikleri bu önerileri reddettiler. Küresel ısınmayı inkâr ve önlem almayı ret siyasetine günümüzde en çok cesaret veren, Trump’ın ABD’yi her türlü iklim anlaşmasından çıkartması, yok olan türlerin korunması için konulan kısıtlamaları kaldırması olduğu söylenebilir.

Haberin Devamı

ABD’de, ülkeyi bir “haydut devlet” haline getiren Trump’ın sebep olduğu utancı hisseden çok kişi var. Ancak, Trump’ın ırkçılığı bile hoş gören popülizmi, aklı başında ve uluslararası toplumun saygın bir üyesi olmasına imkân verecek kadroların işbaşına gelmesine engel olmayı bir dört yıl daha sürdürecek gibi görünüyor.