Hakkı Öcal

Hakkı Öcal

hakki.ocal@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

Haber sitesi başlık atmış şaşırmışçasına: “Suudi Arabistan ve İsrail ‘tarihi uzlaşıya’ yakınlaştı.”

Yakınlaşmasınlar mı? Uzlaşmasınlar mı? “Tarihi uzlaşı” ifadesi de tırnak içinde. Olmayacak, olmaması gereken acayip bir şeymiş gibi! Aşina olan nedir o zaman? Hep kavga, hep dövüş; hep öldürme, hep sakat bırakma mı?

Trump, başkan gibi başkan olmadığı için olacak, yaptığı diğer icraatlar gibi, esasen derin ABD’nin kimbilir hangi derin planları için hazırlayıp kotardığı Orta Doğu’da Arap ülkeleriyle İsrail arasında kimi 1967’den kimi 1973 ve 1982’de olmuş bitmiş ama hala bir barış anlaşmasıyla sonuçlanmamış Arap-İsrail savaşlarını bitirmeye yönelik uzlaşma planına çoğu kişi sıcak bakmadı. Aralarında benim de olduğum bazı kişiler, bu uzlaşmanın İsrail’in işgal altında tuttuğu Arap topraklarına temelli yerleşmesi gibi bir art niyet taşıdığını iddia etti. Bazıları bunun Musevilere Mısır’dan gayrimenkul edinmesi için, Trump’ın emlakçı damadı Jared Kushner ile bir “dümeni” olduğunu öne sürdü.

Haberin Devamı

Neden? Çünkü ABD’nin ve onun peşine takılan AB ülkelerinin, Orta Doğu’daki son büyük girişimi Arap Baharı bütün dünyanın belleğinde kötü bir iz bırakmıştı. Orta Doğu halkının Internet’in getirdiği kolay haberleşme ve örgütlenme imkanından yararlanarak temel hak ve özgürlüklerine sahip çıkmasını sağlayacağını umduğumuz Bahar, koca bir karakışa dönmüş, milletlerin ellerindeki gösteri ve örgütlenme özgürlüklerini de kaybettiği, binlerce kişinin ya diktatörlerinin elinde ya da kendi ordularının önünde şehadetiyle sonuçlanmıştı.

Trump ve Kushner isimleri yan yana gelince, hele işin İsrail ayağında Netanyahu gibi siyasal hırsı her şeyin önünde giden bir paydaş olunca, tarihi uzlaşının altında tarihi bir hinlik aramak kaçınılmaz olmuştu. Ne var ki aradan geçen süre içinde İsrail’de Netanyahu dışında genç ve Siyonizm’den uzak tutumları ile tanınan koalisyon liderlerinin konuya yaklaşımı ve de denklemin Arap tarafındaki paydaşların konuya yaklaşmakta gösterdikleri ihtiyat dikkate alınınca… Ve çok daha önemlisi, bu uzlaşmanın dürüst arabulucusu olarak Çin’in devreye girmesi… Orta Doğu’da tarihi günlere tanıklık edebileceğimiz ihtimalini güçlendiriyor. Şu anda beklenen “tarihi” sıfatına en çok layık olan adım, Suudi Arabistan ile İsrail arasında atılmak üzere. Bu normalleşme adımları arasında Suudi Arabistan’ın nükleer enerji tesisi edinmek ve bunun bir safhasında uranyum zenginleştirme işlemi yapılması da var. Ancak bütün Avrupa ve ABD şimdi de Suudi Arabistan’ın nükleer planına karşı çıkıyor.

Haberin Devamı

1973’te Arap Petrol Ambargosuna ülkemizin de dahil edilip edilmeyeceğini konusunu izlemek üzere gittiğim Cidde’de, Suudilerin ünlü petrol bakanı (iki yıl önce vefat eden) Ahmet Zeki Yamani, görüşmemizde, insanın içini acıtan bu tespitte bulunmuştu: “Petrolümüz olmaza biz Arapların yüzüne kim bakar?”

Petrolün hurmadan daha ucuza satıldığı, ABD’nin, İngiltere, Fransa ve İtalya’nın Arap petrollerini babalarının malı gibi pazarladığı o günlerden, OPEC’li ve bütün petrol üretici Arapların kendi ulusal şirketlerine sahip oldukları bugünlere geldik. İnsanlığın bugün için bir diğer önemli bulgusu, petrolün çevre dostu olmadığı ve bir sonunun bulunduğu gerçeğidir. Her ülke gibi, Suudi Arabistan’ın da her açıdan normalleşmeye ve temiz enerji edinmeye hakkı vardır.