Hanife Baş

Hareket takibi yanında çoğu insan uyku takibi, yakılan kaloriyi görme, atılan adımı hesap etme ve sağlık takibi için de akıllı saat ve bilekliklere yöneliyor.

Bahar aylarıyla beraber havalar ısınıyor ve hareket ihtiyacı da artıyor. Yürüyüş, spor, koşmak ve diğer sporlara daha fazla zaman ayrılıyor. Hareket takibi yanında ayrıca çoğu insan uyku takibi, yakılan kaloriyi görme, atılan adımı hesap etme ve sağlık takibi için de akıllı saat ve bilekliklere yöneliyor.

Giyilebilir cihazlar denilen bu ürün grubu, günlük hayatta ve iş hayatında pek çok kolaylık sağlıyor. Bildirimleri kontrol edip, sağlık bilgilerinizi güncel tutabiliyorsunuz. Telefona bakma sıklığınızı da azaltıyor. İhtiyaç duyduğunuzda hızlıca size gelen aramaları, mesajları ve e-postaları görebiliyorsunuz. Son dönemde pek çok marka yeni modellerini tanıttı. Samsung, Huawei, Xiaomi gibi markalar yeni ürünleriyle göz dolduruyor.

Bahar dönemlerinde akıllı saat alma alışkanlığı da artıyor.

Artık akıllı saatler pek çok kullanıcının vazgeçilmezi arasında. Bu cihazlar

Yapay zeka hayatımızı şekillendirmeye devam ediyor. Yapay zeka sohbet robotları bugün en çok konuştuğumuz teknolojilerden. ChatGPT hayatımıza hızlı bir giriş yaptı. Sanal asistanlar, yapay zeka robotları, sohbet robotları artık pek çok alanda kullanılmaya başladı. Sohbet robotları zaten bir süredir vardı. Chatbot da denilen bu robotlar, mesajlaşma uygulamaları, web siteleri, mobil uygulamalar ve telefon aracılığıyla bir kullanıcıyla doğal dilde bir sohbeti simüle edebilen yapay zeka yazılımları. Bunlar bir süredir hayatımızda varlar. Özellikle çeşitli sektörlerde firmalar tarafından web sitelerinde ve mobil uygulamalarda müşteri ilişkilerinde kullanılıyorlar. Bu alanda adından söz ettiren yerli girişimlerden biri de CBOT. Kurumsal seviyede diyalogsal yapay zeka platformu. CBOT Kurucusu ve CEO’su Mete Aktaş ve CBOT Kurucu Ortağı ve CMO’su Çiler Ay’la sohbet ediyorum.

Yerli çözümler var

Yerli bir yapay zeka sohbet robotu geliştirdiler. Bu teknolojiyi yurtdışında da kullanmaya başladılar. Türkiye’de, banka, kamu, telekom ve e-ticaret alanında pek çok büyük

Ülke olarak depremin yaralarını sarmaya devam ederken bir yandan da normalleşme adımları atıyoruz. Bir süre doğal olarak depremi odağımıza alarak haberlerimizi bu yönde yoğunlaştırmıştık. Bu süreçte teknoloji dünyasında pek çok yenilik kendini gösterdi. İspanya’nın Barselona şehrinde düzenlenen Mobil Dünya Kongresi ve sonrasında pek çok yeni model cihaz tanıtıldı. Ülkemizde satışa çıkan yeni modeller oldu. İlgi çekici bu ürünlere göz attım.

Fotoğraf tutkunları için

Xiaomi’nin yeni amiral gemisi 13 Serisi, Barselona’da tanıtıldı. Bu seride yer alan Xiaomi 13, Xiaomi 13 Pro uluslararası pazarda satışa sunuldu. Bu iki model Leica iş birliği ile fotoğraf tutkunlarını etkileyecek özelliklere sahip. Leica deneyimini tamamlamak için bir dizi gelişmiş bilgi işlem ve yazılım özelliğine de olanak veriyor. Gücünü Snapdragon 8 Gen 2 işlemciden alıyor. Xiaomi’nin kendi Surge pil yönetim sistemini kullanıyor. Xiaomi 13’ün, 6.36 inç Amoled ekranı var. 8 GB/12 GB Ram, 128/256/512 GB hafıza seçeneği sunuyor. Arkada

Depremin yaraları sarılmaya devam ederken, yardımlar da sürüyor. Çadır ve konteyner kentlerde yaşamlarını sürdüren binlerce insan var. İlk başlardaki yoğun yardımların biraz daha hızı azalmış gibi görünüyor. Ama bölgedeki vatandaşların hepsinin ihtiyaçları devam ediyor. AFAD ve diğer devlet kurumları gerekli yardımları yapsa da herkesin katkısı önemli.

E-ticaret tarafında ise yardım unutturulmuyor. Bir şey satın alırken, yemek sipariş verirken sitelerde yer alan yardım ikonları ve kampanyalar hepimize bunu hatırlatıyor. E-ticaret sitelerinin hemen hepsinde deprem yardımlaşma seferberliği, deprem bölgesindeki yerel üretici, satıcı ve esnaftan sipariş verilmesini sağlayan linkler, deprem destek kartları en görünen alandaki yerlerini koruyor. Bir şey satın almak isteyen, sipariş vermek isteyenler bir alışverişi de deprem bölgesindeki vatandaşlarımız için yapabiliyor.

Depremzedeler için e-ticaret sitelerinin e-seferberliği sürüyor. Hepsiburada, Trendyol, Amazon, N11.com, Avansas, Getir, Yemeksepeti, Migros, Carrefoursa, Metro Market, LC Waikiki gibi pazaryeri, e-ticaret, yemek ve

Fiziksel ortamda saklanan veriler, evraklar ve anıların pek çoğu enkazlarda kaldı. Disklere, CD, sürücü ve USB’lere ulaşmak çok zor olacak. Deprem, pek çok şey yanında veri saklama konusunu da gündeme getirdi.

Türkiye olarak asrın felaketinin yaralarını sarmak için çalışıyoruz. Yaşadığımız bu büyük deprem pek çok şey yanında veri saklama konusunu da gündeme getirdi. Evlerin, binaların, yolların yerle bir olduğu şehirlerde internette veri saklamanın da önemi ortaya çıktı. Fiziksel ortamda saklanan veriler, evraklar ve anıların pek çoğu enkazlarda kaldı. Hard disklere, CD, sürücü ve USB’lere ulaşmak çok zor olacak.

Fiziksel saklama cihazlarının yıkımlarda hasar görmesi verilerin de yok olması anlamını taşıyor. Diğer yandan da özel verilerinizin, bilgilerinizin art niyetli insanların eline geçme olasılığı da var. Deprem bölgelerinde yaşayanlardan verilerini, fotoğraflarını, belgelerini, evraklarını bulut hizmetlerde
saklayanlar bunlara normalleşme sürecinde kolayca erişebilecek.

Kolayca erişim sağlıyor

Veriler, bireyler

Türkiye’de pek çok startup’ın deprem çözümleri de bulunuyor. Bir kısmı deprem sırasında ve sonrasında kullanılırken bir kısmı da deprem öncesi hazırlığı içeriyor. Depremde iletişimi kolaylaştıranlar, yer içi sismik titreşimleri ölçenler var.

Deprem ülkesi olan Türkiye’de, bu alanda çözüm geliştiren pek çok startup da var. Bir kısmı deprem sırasında ve sonrasında kullanılırken bir kısmı da deprem öncesi hazırlığı içeriyor.

İTÜ Çekirdek girişimlerinden SesVer bunlardan biri. Arvia’nın geliştirdiği SesVer.in platformu, deprem bölgesinde yardıma ihtiyacı olanlar ile yardım edebilecekleri buluşturuyor. Oluşturulan platform, otomatik konum paylaşma ve sesli görüşme özellikleri ile müdahale hızını artırmayı hedefliyor.
Arvia CEO’su Burhan Bozkurt, SesVer.in uygulamasının bu depremde kullanıldığını belirterek, “Yardıma ihtiyacı olanlar ve onlara yardım etmek isteyen vatandaşlarımız tarafından depremin ilk gününden itibaren yoğun bir şekilde kullanıldı. Deprem sonrası bölgede telefonla iletişimin

Türkiye’yi yasa boğan depremin yaralarını sarmak için yazılımcılar da harekete geçti. Yardımları toplamak için internet siteleri kuruldu, enkaz altından ses alabilecek yeni teknolojiler duyuruldu.

Bütün ülkeyi hüzne boğan depremin yaraları sarılmaya çalışılıyor. Depremde enkaz altındakilere, kurtulanlara yardım etmek için dört koldan herkes elinden geleni yapıyor. Yazılımcılar ve teknoloji geliştiriciler de seferber oldu. Yardımları toplamak için siteler kuruldu, enkaz altında insan sesini alabilecek yeni teknolojiler duyuruldu. Termal kameralar tekrar gündeme geldi.

İTÜ’lü öğrenciler internet bağlantısız ‘Enkaz Dinleme Uygulaması’ geliştirdi. Bu uygulamayla enkaz altında kalan insanlara ulaşılması hedefleniyor. Ücretsiz uygulama frekans ayarı sayesinde insan sesi ve diğer sesleri tespit edebiliyor. İnternet bağlantısı olmadan enkaz altında kalan insanları tespit ediyor. Enkaz altındakiler bu uygulama sayesinde daha kolay tespit edilebilecek. Uygulama sesleri de kaydedebiliyor.

https://web.itu.edu.tr/sariero/dinleme.html sitesine girerek bunu kolayca

Türkiye’de eskiden güvenlik teknolojileri bir hayli lükstü. Artık kameralar, akıllı ev cihazları daha erişilebilir durumda. Özellikle tak çalıştır cihazlar son dönemde öne çıkıyor. Mobil uygulamayla da kontrol edilebiliyorlar

Evler ve iş yerlerinde kullanılan güvenlik teknolojilerinin kullanım oranı artıyor. Kameralar, akıllı ev cihazları artık daha erişilebilir durumda. Cep telefonundan mobil uygulamayla kontrol edilebilmeleri de ilgiyi artırıyor. Profesyonel kameralar yanında tak çalıştır kameraların da kullanım oranı yükseliyor. Yeni teknolojiler insanların daha güvende hissetmesini sağlıyor. Hırsızlık ve suçlara karşı da önemli ihtiyaç haline geldiler.

Türkiye’de güvenlik teknolojileri pazarını Neutron’un Satış ve Proje Müdürü İlyas Yeşilmen’le konuşuyorum. Türkiye’de her on haneden 5’inde kamera bulunduğunu söylüyor. Zaten kurumlarda mecburi. Bu rakam İngiltere’de her on hanede 9 kamera şeklinde. Yeşilmen, Türkiye’de de rakamın bu hale gelmesi gerektiğini belirtiyor.

“Güvenlik