Hurşit Güneş

Hurşit Güneş

hgunes@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

Bir insan herhangi bir hastalığa yakalandığında bunu çabuk atlatması için elbette yöntemler vardır. Ama hastayı anında ayağa kaldırmak çok tehlikeli olabilir. Hele bu hastalığın öncesi varsa. Hastayı koşturmaya kalkarsanız her türlü geçici takviye daha sonra hastanın büsbütün çökmesine neden olabilir.
“Ihlamur kaynat, içine bal ve viski koy, biraz da limon ekle, iç, yarım saat sonra zehir gibi olursun” gibisinden laflar kocakarı tavsiyesinden öteye geçmez. Her hastalığın normal ve bilimsel bir tedavi süresi vardır. Bunu bulmak ve uymak gerekir. Elbette bazı tedavi yöntemleri daha kısa sürebilir. Ama onların da farklı mahzurları olduğu unutulmamalıdır.
Türkiye ekonomisinin temel hastalığının “dış açık yaratmadan büyüyememesi” olduğunu bilmeliyiz. Dış açığın da ortaya çıkmasının nedeni Türkiye ekonomisinin bazı temel mallarda ithalata bağımlı olmasıdır.
Özellikle enerjide. Eğer 2009 yılında dış açık konusunda özen göstermeden daralma indirgenmeye çalışılırsa, 2010 yılında yine aynı sorunlarla, hatta daha büyük boyutlarda karşılaşılabilir. Dış açığın ya da dış borcun başka bir borçla kapatılması bu nedenle sadece günü kurtarmaktır.

Haberin Devamı

Geleceğe bakmak
Açıkça belirtelim, IMF’den aldığımız borç sadece 2009’u daha az hasarla atlatmayı amaçlıyor. Peki, ya 2010’da Türkiye ekonomisi nasıl performans gösterecek? Bunu düşünüyor muyuz? İşte asıl sorun da bu.
IMF ile bu aralar anlaştığımızı ve 20 milyar dolara yakın bir borç bulduğumuzu varsayalım. 2009 yılında dış açık 10 milyar dolar olsa, geriye kalan 10 milyar dolarlık borçla özel kesimin bu yıl kapatamadığı dış borçlar rahatlıkla kapatılabilir.
Bu anlamda sorun kalmamış sanılabilir. Hatta Merkez Bankası’nın düşürdüğü faizlerle ve biraz da bütçenin gevşetilmesiyle daralmayı eksi 2 gibi bir rakamda atlatabilir, yahut aşırı iyimser bir tahminle, sıfır büyümeyle kapatabiliriz. Peki, bu olumlu sayılabilir mi? Kesinlikle hayır. Hele bütçe disiplini çok gevşetilirse ileride tam bir perişanlık yaşanır.
2010 yılında emtia fiyatları yeniden yükselmeye başladığında ithalat yine artmaya başlayacaktır. Bu kez iç talep de canlandığından, büyüme ile dış açık iç içe bir biçimde yeniden karşımıza çıkacaktır. Bu anlamda 2010 yılı ve ötesine ilişkin bir çözüm hazırlanıyor denemez. Örneğin, bu hafta nükleer enerji konusunda Rusların teklifinin ne denli pahalı olduğu ortaya çıktı. Ama bir şey daha ortaya çıktı ki, Türkiye bu konuda çok ama çok geç kaldı.

Haberin Devamı

Çözüm nerede?
Geciktirilen her çözüm daha büyük maliyet getirir. ABD’de faizler çok düştüğü için ortaya çıkacak olan küresel likidite bir süre sonra yeni arayışlara girebilir. Yaz aylarına gelinmeden ciddi sıcak para girişleri gözlenebilir.
Bu nedenle şimdiden bu girişlere Tobin vergisi konulmalıdır. Öte yandan, girişler başladığında, Merkez Bankası döviz alımlarını ihmal etmemeli, döviz kurunun 1.50 TL’nin altına inmesini engellemelidir.
Sosyal Güvenlik reformu düzeltilmeli, yerel yönetimlere giden kaynaklar daraltılmalı ancak kamu yatırımları desteklenmelidir. Özellikle de enerjide ve ulaşımda. Doğrudan vergileri artırmanın da tam zamanıdır. Çünkü 2010’da uygulanmaya başlanacaktır. Daha sayılabilecek bir sürü reform var. Ama bunlar günü kurtarmak için değil, geleceği kurmak için.