Hurşit Güneş

Hurşit Güneş

hgunes@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Öncelikle özel kesimin neden dövizle ve yurtdışından borçlandığını anlamak gerekiyor. Birincisi, büyük özel kuruluşlar yurtiçinde bir sürü satın almalar gerçekleştirdi. Tüpraş'tan tutun, Erdemir'e kadar birçok kuruluş alındı. Bunlar için yeterince sermaye birikimi olmadığından borçlanmak zorunda kalındı. Önceki gün Merkez Bankası Başkanı Durmuş Yılmaz'ın açıklamaları arasında döviz konusu göze çarpıyordu. Son günlerde döviz sanki ekonomide tek konuşulan konu oldu. Merkez Bankası, yüksek ve hızlı büyümeyi cari açığın ve özel kesimin yüklü borçlanmasının temel nedeni olarak görüyor. Bu tez elbette yanlış değil. 43 milyar dolara varan bu borcun temelinde hızlı büyüme var. Ancak diğer etmenler de göz ardı edilmemeli. Böylesine büyük kredileri de hâlâ Türk bankacılık sistemi sağlayacak yapıda ya da çapta olmadığından mecburen dışarıya başvuruldu. Diğer bir deyimle, biri reel sektördeki sermaye yetersizliğine, diğeri de bankacılık kesimindeki yetersizliğe dayalı bunun iki nedeni daha vardı.Öte yandan, TL cinsinden vadeler hâlâ 3-5 yıldan daha uzun değil. Yani borçlanan uzun vadeli borçlanmak zorunda kaldığında yurtiçini kullanamadığı gibi, TL cinsinden de borçlanması olanaksız oluyor. Üstelik TL'de faizler çok yüksek. O zaman özel kesim mecburen yurtdışına açılmak zorunda kalıyor. MB, TL'deki faiz yüksekliğinin ve vade sorununun enflasyonun düşmesiyle aşılacağını belirtse de, bunu yakın tarihte beklemek saflık olur.Bununla beraber, MB Başkanı Durmuş Yılmaz'ın açıklamasında bir başka nokta daha var. Bu borç çok kısa sürede artmış. 2005 yılı sonunda 29 milyar dolarmış. Şimdi 43 milyar dolara çıktığına göre bir yıldaki artış yüzde 50'ye yaklaşıyor. Özetle, çoktan bilinen bir sorunun şimdi ifşası söz konusu değil. Sorun birdenbire oluşmuş ve ortaya çıkmış. Dövizle borç Önceki gün MB Başkanı özel kesimin, özellikle de kurumsal kesimin tasarruflarında dövize doğru eğilimin de arttığını belirtiyordu. Bu konuda bir yandan döviz borçları artan bu kesimin diğer yandan da tasarruflarını dövize kaydırması acaba bir hedging, yani devalüasyona karşı korunma arayışı mı? Olabilir. Ancak bunun yanı sıra bir nokta daha var. Yurtdışından alınan borçlar elbette bu kurumların hesaplarına da yansıyor. Yani alınan borç yurtiçindeki bankaya yatıyor ve tasarruflarda sanki artış olmuş gibi gözüküyor.Özel kesimin bu kadar büyük bir kur riski taşıması nasıl önlenebilir? Bunun iki yöntemi var. Biri bu riski Hazine'nin üstlenmesi, ya da var gücüyle Merkez Bankasının kurdaki hareketliliği önlemeye çalışması. Bize kalırsa her ikisi de yanlış olur. Buna rağmen Merkez Bankası bu arada olası bir hareketin daha kontrollü geçmesi için rezervlerini güçlendirebilir ve döviz alım miktarlarını artırabilir. Ancak ekonominin tümünde riskin azaltılması amaçlanıyorsa, yegâne hedging yöntemi özel kesimi daha fazla döviz kazanır hale getirmektir. Kısacası, ihracattaki artış hızlanmalıdır. hgunes@milliyet.com.tr Mevduat artıyor