Hurşit Güneş

Hurşit Güneş

hgunes@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Çarşamba günü Başbakan Yardımcısı Ali Babacan Orta Vadeli Mali Strateji’yi açıkladı. Aynı anda Maliye Bakanlığı da temmuz ve ağustos ayına ilişkin bütçe verilerini yayımladı. Aslına bakılırsa, pazar akşamı Babacan’la 5 saat süren bir akşam yemeğinde bu açıklamaların bir kısmını öğrenmiş, ancak yazmama sözü vermiştik. Toplantıda en çok da teknik bir konu olan mali kural hazırlığı tartışılmıştı.
Bu yıl Orta Vadeli Mali Strateji çok daha büyük bir önem taşıyor. Çünkü malum, bütçe açığı geçtiğimiz 5-6 yıla göre çok daha yüksek. Bunun nasıl toparlanacağına ilişkin bir planın ortaya konulması şart. Başta ABD olmak üzere, gelişmiş ülkelerin de çoğu kamu harcamalarını artırdı. Açıklar aldı başlarını gitti. Ama bu ülkeler bunun gelecek yıllarda nasıl toparlanacağını da ortaya koydular.

Alıp başını giden bütçe açığı
Şu anda ilk 8 ayda bütçe açığı 31.3 milyar TL. Oysa geçen yıl aynı dönemde 4.6 milyar TL fazlaymış. Yıl başındaki tahminlerimizde geçen yılın tümünde 8.8 milyar TL açığın bu yıl 50 milyar TL’ye varacağını düşünüyorduk. Fakat Hazine bunun 63 milyar TL’ye varacağını hesaplıyor. 2010 yılında bunun 50 milyara, 2011’de 45 ve 2012’de de 39 milyar TL’ye düşürülmesi bekleniyor. Nereden nereye...
Bunun özeti şudur: Bütçe açığı ancak ekonomik canlanmanın sağlayacağı vergi artışıyla daralacaktır. Harcamalarda pek bir tasarruf gelecek yıllarda görünmemektedir. Fakat bu arada kamu borçları da alıp başını gidebilir.
Hazine’ye göre bu yıl olasılıkla cari açık 11 milyar dolar olacak. Biz de aynı kanıdayız. Fakat daha sonraki yıllarda (büyüme göreli olarak yavaş da olsa) cari açığın 16-17 milyar dolar düzeyinde kalmasını pek gerçekçi bulmuyoruz. 2011 yılının dış açığının 25 milyar dolardan az olmaması düşünülmelidir. Bu da büyümeyle değil, daha çok küresel emtia fiyatlarının toparlanmasıyla ortaya çıkacaktır.

Borç dinamikleri sorunu
Hazine bu yıl yüzde 6 kadar bir daralma olacağı kanısında. Geçmiş yazılarımızı hatırlayanlar bizim tahminlerimizin de bu düzeyde olduğunu bilir. Fakat daha sonra büyümenin yüzde 3.5 ve izleyen yıllarda da yüzde 0.5 artarak sürmesi bekleniyor. 2010 yılında dünya ekonomisinin toparlanmaya başlayacağı tahmin ediliyor. Fakat, özellikle ihracat yaptığı AB bölgesinde büyüme çok sınırlı kalacağı için, Türkiye’nin büyüme motorlarından biri aksayabilir.
Strateji teknik olarak yahut içerik açısından hatalı olamayabilir. Ancak gelecek yıl dünya ekonomisi yavaş toparlayacak, Türkiye de yavaş büyüyecekse, işsizlik nasıl azaltılacak? Bizim bu stratejiye ilişkin ilk eleştirimiz bu. Nitekim raporda işsizliğin azalması öngörülmüyor. İkincisi, düşük büyüme hızı ile artan bütçe açıkları borç dinamiklerini hızla kötüleştirecektir. Nitekim, daha bir yıl içinde kamu borçlarının milli gelire oranı yüzde 39’dan 48’e çıkıvermiştir.
Bir de bizim eşek hikâyesi. Hâlâ IMF ile ne yapılacağı belli değil. Fakat Başbakan’ın IMF’yi istemediği belli. Orta Vadeli Strateji’nin içeriği IMF’nin olmayacağını gösteriyor. Meslektaşlar da uyansın. Krizin dibinde IMF ile anlaşmayan hükümet, şimdi seçimlere giderken mi anlaşacak? Tabii ki hayır. Sadece “mış” gibi yapıp, beklentileri yönetiyorlar.